Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı, vatanın da milletin de kurtuluşunun ilk adımı olmakla kalmamış Cumhuriyet’e atılan ilk adım olmuştu.
Ama Samsun’a ilk adımı atan büyük adam, bu büyük adımı öne çıkarmak istememişti…
İlk kutlanan bayramımız 30 Ağustos oldu.
Büyük Zafer’in yıldönümünde 1924’te Meçhul Asker Anıtı’nın temeli atıldı ve bu gün “Başkumandan Zaferi” adıyla kutlandı. Kendi adı değil sadece rütbesi geçse dahi belli ki bundan rahatsızlık duyan Başkumandan, 1926 yılında bu günü “Zafer Bayramı” olarak yasalaştırdı.
Başkumandan, onun emriyle savaşan askerini unutmamış, ilk onurlandırılan meçhul asker olmuştu.
Cumhuriyet’in ilanının bayram olması ise 1925’te çıkarılan bir yasa ile gerçekleşti.
Mustafa Kemal Paşa daha sonra 1933 yılındaki 10. Yıl Nutku’nda Cumhurreisi olarak bunu “en büyük bayram” olarak niteleyecek ve “kutlu olsun” diyecekti.
23 Nisan ise daha cumhuriyet ilan edilmeden Hakimiyet-i Milliye Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştı. Sonuçta Büyük Millet Meclisi’nin açılışı 1920’deydi. Ve o Meclis’in duvarında “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazıyordu.
23 Nisan’ın çocuk bayramı olarak kutlanması ise ancak 1927 yılında başlamıştır. Üstelik bir kanuna dayanmadan, Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin öncülüğünde gerçekleşen bir sivil bayramdır.
Meclis’in açılışını bir çocuk bayramı ile birleştirme fikri, Atatürk cumhuriyetçiliğinin ufkunu da yansıtır. 30 Ağustos’ta şehit asker için Zafer Bayramı’nı ilan eden ufuk, o şehitlerin öksüz yavrularını sevindirecek bir bayramı da düşünmüştür.
Cumhuriyet, millet iradesine, Türk askerine, Türk ailesine dayandığı gibi şehit çocuklarını da bağrına basmıştır.
Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs’a ilk vurgusu ise ancak Nutuk’ta olacaktı. 15 Ekim 1927 tarihinde kürsüde sözlerine “1919 senesi Mayıs’ının 19’uncu günü Samsuna çıktım” ifadesi ile başlayacaktır.
O güne kadar 19 Mayıs sadece Samsun’da yerel olarak kutlanmıştır, adı da “Gazi günü”dür.
Nutuk’u okumaya başladığı dönemde Gazi, en yakın denilen arkadaşlarının da katıldığı iki suikast girişiminden sağ çıkmış, canına kastedenlerin tarihe de el atacaklarını sezmiş ve Bağımsızlık Savaşımızın ve Cumhuriyet’in ilanının tarihini millete anlatmıştır.
O güne kadar hiç “ilk ben” dememiştir; “asker” demiştir, “meclis” demiştir, “millet” demiştir, “çocuk” demiştir ama “ben” dememiştir.
19 Mayıs’ın Bağımsızlık Savaşımızın ilk adımı olarak kutlanmaya başlanması ise ancak 1935’te olacak, adına “Atatürk Günü” denilecektir.
Belli ki büyük Atatürk’ün içine sinmemiştir, bu isim de üç yıl sonra kaldırılacak ve 19 Mayıs “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak resmiyet kazanacaktır.
1938 tarihli bu karar, Atatürk’ün 19 yıl önce attığı o büyük adımı bayram kabul eden ama isminden kendisini çıkaran, sadece gençliği bırakan bir veda kararıdır.
30 Ağustos’ta Meçhul Asker Anıtı’nın temelini atan Başkumandan, çocuk bayramından sonra bir de gençlik bayramı ilan ederek, üstelik gençliğin yanına bir de spor diyerek, Sivil Cumhuriyet’in ufkunu da göstermiştir.
23 Nisan’da Himaye-i Etfal Cemiyeti ön plandadır, Nutuk’un ilk yayıncısı ise ne devlettir ne de partisi CHF; Türk Teyyare Cemiyeti’dir.
Birbirinden kopuk görünen, bize tesadüfmüş gibi gelen tüm bu ayrıntılar tarihi, Atatürk’ün sivil cumhuriyet ufkunun eseridir.
Çünkü 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkarken onun hedefi sadece bir İstiklal Savaşı başlatmak değil bir medeniyet savaşı başlatmaktı.