Merdan’ın Güneş günleri
Merdan Yanardağ’ın Apo’yu öven açıklamalarının ardından tutuklanması, kendisinin Kürtçülükle dolu kariyerinin de yeniden gündeme gelmesine neden oluyor. Bu ağır hasarlı geçmişi bilmeyenler belki Merdan Yanardağ’ın “sözlerim montajlandı, çarpıtıldı” şeklindeki savunularına prim verebilir, “acaba” diyebilirler.
Oysa Merdan Yanardağ’ın gazetecilik kariyeri zaten Kürtçülükten, Kürtçü yayınlarda yöneticilik yapmaktan ibarettir. Yani aslında 1990’lardan bugüne Merdan Yanardağ cephesinde yeni bir şey yok…
Bundan üç yıl önce Türk Solu’nun 15 Eylül 2020 tarihli 592. sayısında yine Merdan Yanardağ’ı aynı mesele kapsamında konuk etmek zorunda kalmıştık. Manşetimiz “Merdan Yanardağ’ın PKK Sicili” idi.
Merdan Yanardağ, 1992’de PKK’nın gazetesi Özgür Gündem’in kurucu yazı işleri müdürlüğünü yapmış, doğrudan PKK propagandasının dümeninde yer almıştı.
Buradaki “macerasının” hemen ardından o sıralarda Apo’ya Bekaa Vadisi’nde verdiği gülün kokusu hâlâ burnundan gitmemiş olan Doğu Perinçek’in yayımlaya başladığı Aydınlık’a transfer olmuştu.
1 Mayıs 1993’te çıkmaya başlayan ve PKK’dan daha PKK’lı, Apo’dan daha Apocu bir çizgi izleyen Perinçek’in Aydınlık gazetesinin yazı işleri müdürü koltuğuna da Özgür Gündem’deki tecrübelerini konuşturmak üzere yine Merdan Yanardağ oturmuştu. PKK propagandasına ve Apo övgülerine bir süre de buradan devam etmişti.
Ama Merdan’ın Kürtçü, terör propagandacısı “gazetecilik” kariyeri aslında Perinçek’in Aydınlık gazetesindeki ve PKK’nın Özgür Gündem’indeki günlerinden de eskiye dayanıyordu.
1989’da Güneş gazetesinde çalışmaya başlayan Merdan Yanardağ, 1991’in Haziran ayında yazı işleri müdürü olarak görev aldı. Güneş, gazeteyi 1989’da Asil Nadir’in satın almasının ardından hem Turgut Özalcı, hem de Kürtçü bir çizgi izliyordu. Merdan Yanardağ’ın da içinde bulunduğu Muhsin Kızılkaya, Hasan Bülent Kahraman, Halil Nebiler gibi isimlerden oluşan kadro, gazeteye damgasını vuruyordu.
1991’in Haziran ayında Merdan Yanardağ’ın sorumlu mevkiye gelmesi itibariyle Kürtçülük, dozunu daha da artırarak devam etti.
PKK’lı Sabri Ok’un ilan verdiği bir gazete!
1991 yılının Güneş gazetesini incelediğinizde bir an günümüzün tabiriyle “ana akım” olarak tanımlanabilecek bir gazeteyi değil, bir terör örgütünün hatta doğrudan PKK’nın bir bültenini ya da gazetesini okuduğunuz hissine kapılırsınız.
PKK başta olmak üzere tüm terörist örgütlerin haberlerini -olumlu bir dille elbette- Merdan’ın Güneş’inde okuyabilirsiniz. Ve buna Türk Ordusu’na, Mehmetçiğe saldırılar eklenir. PKK’dan “gerilla” olarak bahsedilirken Türk Ordusu işkencecilikle, taciz iftiralarıyla lekelenmeye çalışılır.
Talabani övülür, Atatürk aleyhinde işlenen suçlara dair 5816 sayılı kanun eleştirilir.
O dönemde solun tarihsel çöküşünü başlatacak olan Erdal İnönü’nün Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin (SHP), PKK’nın o yıllardaki partisi olan Ahmet Türk’lü, Leyla Zana’lı Halkın Emek Partisi (HEP) ile işbirliği yapması alkışlanır.
Hatta bununla da yetinmez Merdan’ın Güneş’i. Şimdi PKK’nın Murat Karayılan’ın ardından en üst düzey yöneticisi olarakbilinen ve o sırada da örgütün cezaevleri sorumlusu olan Sabri Ok’un verdiği bir ilanı basacak kadar da ileri gider. Merdan’ın Güneş’i varken Özgür Gündem’e filan pek gerek yoktur yani…
Güneş’te Merdan merkezli kümelenen Kürtçü şebeke
Perinçekçilerden, PKK’lılara Kürtçü şebekenin tüm unsurları bu dönemde Merdan Yanardağ yönetimindeki Güneş gazetesinde kümelenmişti.
İşin daha da ilginç yanı tüm bu çok “solcu”, enternasyonalist, Kürtçü, sosyalist, komünist ekip bu işleri Güneş çatısı altında, Asil Nadir sermayesiyle ve aslında tümünden de önemlisi Kürtlerle federasyon söyleminin sahibi Turgut Özal’ın himayesinde yürütmektedir. Liberal Kürtçü solun ve “Yetmez ama Evet”çiliğin ilk şekillenmesinde Merdan’ın emeği çoktur.
Merdan’ın Güneş’inde herkese yer vardır ama bir tek Atatürk’e, Atatürkçülere ve Türklere yer yoktur. Olduğu zaman da ancak saldırmak için vardır…
Merdan’ın Kürtçülüğü Güneş’le sınırlı kalmıyor…
Merdan Yanardağ’ın Kürtçülüğünün sadece Güneş’teki yazarlık ve yöneticilik faaliyetiyle sınırlı kaldığı sanılmamalı elbette. Merdan, Kürtçülük davası için “gazeteciliğinin” yanında aynı dönemde sahada militan olarak da çalışır.
Kürtçü yazar İsmail Beşikçi’nin “Devletlerarası Sömürge Kürdistan” adlı kitabının toplatılması ve kendisinin de 1990’da tutuklanmasının ardından destek için basın açıklaması yapıp imza kampanyası düzenleyenlerin başında Serhat Bucak, Eren Keskin gibi önde gelen bölücülerle beraber Merdan Yanardağ da vardır, Şimdilerde yaygın olan tanımla epey hızlı bir “aktivisttir”!
Toplumsal Dayanışma adlı Kürtçü derginin PKK’nın gazeteleri Özgür Ülke ve Özgür Gündem’e destek için çıkarılan sayısında Ertuğrul Kürkçü, Yalçın Küçük gibi isimlerin yanında elbette Merdan da yer alır.
PKK’nın partilerinden Demokrasi Partisi’nin (DEP) düzenlediği panellere konuşmacı olarak katılır…
Bu militan saha faaliyeti sürerken Güneş olaylı bir şekilde kapanmıştır. İşçilerin aylarca paralarını alabilmek için eylem yaptıkları sürece burada girmeyeceğim.
Biz Merdan’ın Kürtçülük siciline devam edelim…
Merdan, Kürtçü Söz’ün yayın yönetmeni oluyor…
1994’te Merdan Yanardağ, şimdiki Sol Parti’nin (ÖDP) selefi Birleşik Sosyalist Parti’nin (BSP) kuruluşuna katılır ve 1995’te de bu çevrenin yayın organı olarak çıkmaya başlayan Söz gazetesinin yayın yönetmenliğini üstlenir.
Merdan Yanardağ’ın halen aynı çevrenin şimdiki gazetesi olan BirGün’de yazıyor olması elbette bir tesadüf değildir. Aslında bu çevrenin merkezinde eski Dev-Yol’cular vardır ama eski bir Türkiye Komünist Emek Partili (TKEP) yani Teslim Töre taraftarı olan Merdan da bu ekiple beraber önce BSP’ye sonra da ÖDP’ye katılmıştır. Bu “çok derin”, ucu Suriye istihbaratı, Filistin Kurtuluş Örgütü ve KGB’ye uzanan geçmişe ayrıca değineceğim…
Söz sadece Kürtçülük yapan bir gazete değildir. Yine Merdan Yanardağ’ın yönetiminde burada Apo yüceltilir, Ermenicilik yapılır, PKK propagandası yapılır.
Ahmet Altan’ın dostu Merdan Yanardağ!
Dönemin çok tartışılan olaylarından biri Ahmet Altan’ın Milliyet gazetesinde yazdığı “Atakürt” başlıklı bir yazının ardından gazeteden atılmasıdır. Altan’ın amacı bir taşla iki kuş vurmaktır. Yazıda hem Kürtçülük yapar hem de Atatürk’le aklı sıra alay etmeye kalkar.
Altan’a ilk sahip çıkan ise Merdan Yanardağ ve gazetesi Söz’dür. Bizzat kendisi Ahmet Altan’la bir röportaj yapar. Röportaj, 25 Nisan 1995’te yayımlanır. Şimdi sorsanız Ahmet Altan’a ne kadar karşı olduğunu anlaır ama aslında eski dostlardır ikisi…
Gazi Mahallesi olayları sırasında doğrudan devlet düşmanı ve terör örgütlerini savunan gazetede Yanardağ da devleti suçlayan yazılar kaleme alır.
Türk askeri ise her zaman doğrudan hedeftedir. Türk ordusuna “İsrail ordusu”; Mehmetçiğe “Coni” yakıştırmaları yapılır…
Ama bununla da yetinmez elbette. PKK ve Apo, barışçıl, ateşkes isteyen taraf gibi gösterilir…
Sonuç olarak görünen şey aradan geçen 30 küsur yılın Merdan Yanardağ’da pek bir değişiklik yaratmamış olduğu. 1991’de Asil Nadir sermayeli Güneş’te, 1995’te Söz’de Apo’yu övüyordu, şimdi de kendi televizyon kanalında Apo’yu övüyor… Arada tek fark var. Bugün Merdan’ı Atatürkçü, ulusalcı bilip üzülenler, savunanlar var. Merdan gerçeği işte bu… Atatürkçüler, bu tip sözde ulusalcı, özde Apocuları saflarından temizleyerek gü
çlenebilir. Maskler düşmelidir ve elbet düşüreceğiz!
Merdan’ın Kürtçülük ve Rusçuluğunun kökeni: TKEP
Merdan’ın derin geçmişi…
Merdan Yanardağ’ın iki temel özelliğini sıralamak gerekse her şeyden önce Kürtçülüğü ve Rusçuluğu gelir. Apo’yu övecek kadar Kürtçülüğü, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında yoğunlaşarak açık ettiği Rusçuluğu birbiriyle yarışır. Bu iki temel “ilkesinin” kaynağını tespit etmek içinse epey eskiye, 1980 öncesi Türkiye’deki sol fraksiyonlardan Emeğin Birliği’ne ve onun lideri Teslim Töre’ye kadar gitmek gerekir.
Teslim Töre, 24 Kasım 2019’da öldü. Cenazesine HDP ile birlikte tüm Kürtçü sol parti ve fraksiyonlar üst düzeyden katılırken, Merdan Yanardağ da oradaydı. Peki, Merdan’ın “hayatımın en güzel dönemlerinde yanında olduğum” dediği ve “yaşayan efsane” olarak tanımladığı Teslim Töre kimdi? Töre, 1970’lerin başında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının örgütü Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’na (THKO) katılmış; 12 Mart sonrası, Deniz’lerin Atatürkçü mirasına ilk ihanet eden de o olmuştu.
Darbeden sonra, Suriye’ye kaçtı. O yıllarda Şam, sadece Suriye istihbaratı El Muhaberat’ın değil, doğrudan Sovyetler tarafından kontrol edilen Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve onun çatısı altındaki terörist grupların üssü durumundaydı. Ve aslında tüm bu görünürdeki aktörler perde arkasında KGB tarafından yönetiliyordu. KGB’nin FKÖ eliyle kurdurduğu gruplar arasında daha sonra Türkiye’yi yakından ilgilendirecek iki örgüt daha olacaktı: PKK ve ASALA. Ancak 70’lerde, Sovyetler’in Türkiye’den bir “Batı Ermenistan” ve “Kuzey Kürdistan” çıkarma planı Teslim Töre ve benzeri birkaç teröristin eliyle sürüyordu…
KGB’nin kurdurduğu Kürtçü ve Sovyetçi fraksiyon: Emeğin Birliği
Teslim Töre, doğrudan bu istihbarat bağlantısı ve desteğiyle THKO Mücadele Birliği adını verdiği fraksiyonu örgütledi. 1977’de Emeğin Birliği adlı bir dergi yayımlamaya başlayan grup bu adla ya da “Teslim Töreciler” olarak tanındı. İlginç olan, Emeğin Birliği dergisinin yayın yönetim yerinin Suriye sınırındaki Gaziantep’ti! Anlaşılan Suriye istihbaratı El Muhaberat ve dolayısıyla KGB ile irtibat buradan sürdürülüyordu.
Emeğin Birliği dergisinde Sovyetler Birliği’ni “sosyal emperyalist” olarak tanımlayan Maocularla kavga edilirken diğer taraftan da Türk sol grupları arasında o güne kadar görülmemiş olan ağır bir Kürtçülük propagandası yaptılar. Diğer Kürtçü grupları yeterince açık Kürtçü olmamakla, “Kürdistan” adını anmaktan korkmakla suçladılar. Grup 1980’de aldıkları bir kararla adını Türkiye Komünist Emek Partisi (TKEP) olarak değiştirdi. Kendilerine bağlı Kürdistan Komünist Partisi (Türkiye) bile kurdular! (Teslim Töre’nin oğlu Şükrü Töre, babasının Suriye’de PKK ve Apo ile olan iyi ilişkilerini övünerek anlatacaktı.)
TKEP’in Teslim Töre önderliğindeki bir bölümü 1994’te Birleşik Sosyalist Parti’ye (BSP) katıldı, ardından BSP, ÖDP’ye dönüştü. Bir bölümü ise BSP’ye katılmayı reddederek TKEP/Leninist adını aldı. Bu örgüte bağlı teröristler halen Suriye’nin kuzeyindeki “Rojava” ve diğer bölgelerde Mehmetçiğe silah sıkmakla meşgul.
Teslim Töre’nin basın temsilcisi Merdan Yanardağ
Merdan Yanardağ’ın basındaki kariyeri de bu yıllarda başlar. Merdan, Aydınlık, Özgür Gündem ve Söz’deki yazarlık ve yöneticilik görevlerini, aslında Teslim Töre’nin basındaki temsilcisi sıfatıyla elde etmiştir. Bağlı olduğu fraksiyonun propagandasını açıktan yapamasa da Kürtçü ve Sovyetçi politik çizgisini devam ettirmiştir. Kısacası, Merdan’ın başta belirttiğimiz iki temel özelliği olan Kürtçülük ve Rusçuluğun kökleri çok derinlerde, gençliğinin ilk yıllarından itibaren bağlandığı Kürtçü-Sovyetçi TKEP fraksiyonunda bulunabilir.
Merdan Yanardağ’ı çizgisindeki tutarlılık ve sebatkârlığı için tebrik etmek gerekir! Bir zamanlar Kürtçü ve Sovyetçi iken şimdi ise yine Kürtçü ama Putincidir. O kadar da olsun, zaman değişir, efendiler de değişir. KGB şefleri gider, Putin gelir. Merdan sabit kalır…
Sahi, Putin de bir KGB ajanı değil miydi? Yoksa daha da derin bir geçmiş irtibat mı var aralarında? Teslim Töre artık yaşamadığına göre bu konuyu aydınlatmak da herhalde manevi oğlu Merdan’a düşecektir…