Vatan dediğimiz, birkaç karış topraktan ibaret değildir. Vatanı vatan yapan milletin kendisidir. Binyıllardan beri süre gelen kültürmüz, devlet anlayışımız ve vatandaşlık yapımız bize bunu pekala izah etmiştir.
Ülkemizin şerefini, namusunu, haysiyetini tecelli ettiren Türk milletidir.
Çağımızda laik eğitime önem vermeyen, laik ahlâk görüşünü benimsemeyen, yozlaşmış dogmaları ahlâk olarak benimseyen ulusların milleti büyük hasar ve zafiyete uğrayacaktır. Buna rağmen milletimiz kültürel mirasına sahip çıkmaz ise medenileşeceğiz diye, kültürünü bir kenara atıp Batının emellerine uyar ve batının kültürünü benimseyip gelecek nesile aktarırsa, Türk manasından arda kalan harfleri olacaktır.
Bir millet dilini, eğitimini, kültürel yapısını, geçmişini unutursa eğer, birlik söz konusu olmayacaktır. Ey yüce Türk devletinin minnettar halkı, bu halde ilerlemeye devam edecek olursan, seni bekleyen büyük yozlaşma, cehalet ve ayrılıktır.
Bu ayrılığın sonu binlerce yıldır süregelmiş Türk harsının, Türk millet anlayışının ve devlet aklının son bulmasıdır. Devletin ve milletin geleceğini devam ettirecek olan yavrular laik ahlâk ve laik eğitimden uzaklaştırılırsa, artık vatanın bir kurtuluş savaşına ihtiyacı vuku bulur.
Bu savaş; silahla toplarla uçaklarla değil, bilinç farkındalık ve eğitim savaşıdır uyanış savaşıdır, hürriyetinin ve milletinin yegâne hakkı olan egemenliğimizi koruduğumuz savaştır.
Bu günlerde ülkemizin içine alınmış milyonlarca göçmenin Türk halkının geleceğini gasp etmesi söz konusudur. Bu göçler sonucu vatan sınırlarını aşıp içimize kadar kadar giren mülteciler, senin muhtaç olduğun evladının muhtaç olduğu süte, ekmeğe, eğitime köstek olmadı mı? Dindar gözüken tarikat şeyhleri, sizin aklınızı, dininizi, geleceğinizi, özgürlüğünüzü sömürmedi mi? Devletçi gözüken yönetim, Türk askerinin başına çuval geçirilirken sessiz kalmadı mı? Atatürkçü olmakla suçlamadı mı attığı subaylarımızı?
Eğitimimiz, üretimimiz, toprağımız, tohumumuz, şirketlerimiz, vatanın en önemli arazileri satılıp emperyalistlere peşkeş çekilmedi mi? Ormanlarımız Arapların lüks otelleri için yakılmadı mı? Maden şirketleri siyanürle topraklarımızı, nehirlerimizi zehirlemedi mi? Evet, aynen bu şekilde oldu.
Ulusalcı, milliyetçi, Türkçü gazetecilerimiz içeri atılmadı mı? Evet, atıldı.
Halkımız bu duruma sessiz kaldı mı? Evet, ne yazık ki kaldı.
Neden mi? Yıllardır milletimizi korku psikolojisiyle yöneten, tehtitlerle, ayrılıklarla, açlıkla yöneten, yanındakini şişmiş davul haline getiren, milletini kuru soğana muhtaç bırakıp çöpten toplatan hükümet ve pek yakını çok saygıdeğer ana muhalefet partisi, [dümenden muahalefet bu arada] milletimizi iki parti arasında bölüp birbirine kırdırmaya çalışan bu yönetim, Amerika’nın 70’lerde 80’lerde gönderdiği bölücü ajanların öğrencisi olsa gerek. Yoksa hangi yönetim bu kadarına pes dedirtmez?
Eski Türk geleneğinde, devlet yönetiminde eğer ki kağan milleti düzgün idare etmez, ona zulmederse Tanrı dağına uğurlanırmış. Hikâye de burada ya, bu devlet anlayışıyla gelen milletimiz, yönetemeyenin görevden istifasını vermesi icap ederken pişkin pişkin devam etmesi, milletin körleştirilip korkutulup tehtitle idare edilmesinden dolayı değil mi?
Demokrasi ülkesinde monarşiyi yaşayan halkım, milletim…
Artık gözlerini aç ve farkına var: Vatanın silahla değil emperyalizmle işgal ediliyor, devletinin her kurumu millete uzaklaşıyor, kültürümüz yerini batının ve mültecilerin kültürüne bırakıyor. Bizi kılıçla yenemeyen Haçlı seferleri, çocuklarımıza Batılı kahramanları, gençlerimize Batılı kültürü, devletimize Batılı geleneği enjekte ederek yenmeye çalışıyor.
Bakılırsa bu hale bir nevi başarılı, lakin Türk milleti atalarının, şehitlerinin emeğini ve kanını unutacak kadar sömürülmedi.
Bu tür durumlarda Türk milleti er ya da geç özüne, benliğine dönmüştür ve bununn örneği çok uzak olmayan bir zamanda barbar batılılara gösterilmiştir.
Şimdi diyeceksiniz ki, Elçibey koskoca medeniyeti, Batıyı iki satırda barbar ilan ettiniz. Ekleyeceksiniz pek tabi buna mukabil olarak biz Türkler bunca zaman çok barbarca yaşadık, ne giyinmesini bildik ne insanlığa yaraşır bir hayat idame ettirdik.
Vaktinde âlimleri, velileri dinleseydik, kula kulluk etmeseydik, Batı kültürünü medeniyet eylemeseydik, bizler de evlatlarımıza güzel bir vatan ihsan eylemiş olurduk ama nafile Elçibey.
Milletimizin en büyük sorunu dertler, çileler içinde yaşayıp da elbet bir gün kurtuluruz hesabı yapmasıdır. Bir zamanlar bu hesapları yapmadık, tarihimize koca bir devlet bıraktık. Haliyle epey yaşlandı, mirasını torunlarına bıraktı. Yaşlı ve çağa ayak uydurma konusunda geç kalmış devletimiz, yerini gencecik cumhuriyetimize bıraktı. Milletimize yeni bir heyecan katmıştı cumhuriyet. Bilimlerin, sanatçıların ve biliminsanlarının yeni evi olmuştu, binaenaleyh Türklüğümüzü unutturmaya çalışanlara da ders olmuştu yeni dönemde yapılan tarihi araştırmalar.
Ne kadar hazin bir durumdur bu, yüzyıllarca gözardı edilen, unutturumaya çalışılan ananevi, kültürel mirasımıza yabancıların bizden daha çok sahip çıkması.
DENİZ ŞENTÜRK