CHP, muhafazakâr oyları alabildi mi?
2024 Yerel Seçimleri, siyasetin dinamiklerini baştan aşağı değiştirmiş görünüyor. Ezber bozucu bazı temel sonuçlar ortaya çıktı ve çok sayıda tarihi ilkler yaşandı. Öncelikle AKP’nin, yaşadığı bu hezimetin ardından belini nasıl doğrultacağı merak konusu. CHP’nin zaferi ise, katılım oranının düşmesine rağmen elde edildi. Oysa, 22 yıldır seçimlerde alışık olduğumuz kural, katılımın muhalefete yarıyor olduğuydu. Bu defa öyle olmadı.
2019’daki yerel seçimlerde 13 milyon 200 bin seviyesinde görünen CHP oyları, 4 milyon 200 bin artarak 2024’te 17 milyon 400 bin seviyesini buldu. İki yerel seçim arasında sisteme 4,5 milyon yeni seçmen kaydedilmesine rağmen katılım oranının %85,6’dan 78,11’e düştüğünü görüyoruz. Bu da toplamda 300 bin eksiğe işaret eder.
AKP ve CHP, Türkiye’de aralarında oy geçişkenliğinin en düşük seviyede yaşandığı (belki yok denecek kadar) iki parti. Demek ki AKP, muhafazakâr seçmenini sandığa çekememiş. Fakat rakamlara bakınca adeta CHP’ye boca edilmiş bir 4,5 milyon oy duruyor. Tabi ki bu rakam, homojen değildir. Ama kesin olan, CHP’nin öğrenilmiş çaresizliği olan %25’i aşıp %38’e oturmuş olması.
Peki, CHP bu fazladan %13’lük dilimi nereden aldı? Atatürkçülerden, solculardan, demokratlardan mı? Yoksa muhafazakâr, mütedeyyin, sağcı kesimlerden mi? Az önce de belirttiğimiz gibi, AKP ile CHP arasındaki oy geçişkenliği, kutuplaşmış Türkiye gerçeğinde hiçbir anlam ifade etmiyor. Yani bu 4,5 milyona AKP’den gelip katılanlar, ihmal edilebilir düzeydedir. CHP’nin oy artışının önemli bir kaynağı, milliyetçiler. 10 ay önce %25’e varan milliyetçi oylar, kısmen CHP’de. Bir de kayıtlı yeni seçmen var. Muhafazakâr AKP’nin yeni nesilde bir karşılığı olmadığı herkesçe malum.
Ama CHP’nin muhafazakâr seçmenin oyunu alması tartışması, yeni bir tartışma değil. Hatta bir görüşe göre, Kılıçdaroğlu’nun İslamcı partileri 6’lı Masa’ya oturtması geç olsa da meyvesini veriyor. Kılıçdaroğlu’nun attığı tohumlar yeşerip büyümeye, meyve vermeye başlıyor.
Gerçekten böyle mi?
Kendinden utanan CHP
AKP’nin iktidara geldiği 2002 ile birlikte kamuoyuna akademik soslu safsatalar ve uydurma bir tarih pompalanır oldu. Anlattıkları yeni bir şey yoktu. Bilindik karşıdevrimci komplo teorileri AKP ile güncellenip çok daha yaygın bir medya ağıyla dile getiriliyordu. Belli bir sol kesimin, liberallerin ve tabi ki İslamcıların dört elle sarıldığı bu yalan rüzgârına göre AKP, CHP’nin -aslında Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in- 80 yıllık birikmiş zulmüne tepki olarak doğmuştu.
Kurtuluş Savaşı’ndan itibaren CHP bir dizi günahlar atfedilerek mahkum ediliyor, muhazafakâr-sağ kesim ise kronik mağdur rolü teklif edilerek adeta şımartılıyordu. Siyasal İslamcılar, CHP’nin olmayan suçları kabul etmesini istiyordu. CHP dini yasaklamış, zorla kadınların başını açmış, şapka takmayan masum insanları idam ettirmiş, camileri ahır yapmış, halkı ezmiş, kültürünü bile aşağılamış… Katliam dahil, daha nice yalanlar…
Aslında AKP’yi iktidara taşıyan seçmen kitlesi, fanatik köktencilerden ziyade ANAP bakiyesi ılımlı merkez sağ kitleydi. Ama CHP, ilk 27 yılı saymazsak, çok partili dönemin 50 yılı boyunca hiç tek başına iktidar olmadı. CHP’nin bu dönemde iktidarda kalma süresi de 10 yılı bulmuyor. Aslında CHP, 12 Eylül darbesinden ötürü bir 11 yıl kadar da kapalıydı. Dolayısıyla kimsenin hatırlamadığı dönemlere dair efsaneleri ve uydurmaları dolaşımda tutmak AKP için hep kolaydı.
İslamcıların ilk defa tek başına iktidarı ve AKP propagandası karşısında CHP’nin ilk dönem tepkisi, anlamsız ve garip bir mahcubiyetti. Bu mahcubiyetin sembol olayı, Genel Başkan Deniz Baykal’ın bizzat çarşafa rozet takmasıydı. CHP, tabansız yalanları zımnen kabulleniyor ama üstüne bir özeleştiri getirmediği için üstüne bir de kibirli ve üstten bakan oluyordu. Bu da ılımlı merkez sağı CHP’den daha da uzaklaştırıyordu.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye giydirdiği deli gömleği
Özeleştiri ihtiyacını (!) karşılayan isim, Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Zira Kılıçdaroğlu’nun kendisi, Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in antidemokratik ve tepeden inmeci sayıldığı çarpık tarih anlayışına kaynaklık eden çevreden geliyordu. TESEV gibi bir kuruluşun da kurucu üyesiydi. Böyle bir kafanın oy arttırmak için CHP’ye giydireceği deli gömleği belliydi.
Kılıçdaroğlu’nun yıllarca ağzında gevelediği “farklı kesimlere ulaşma”, “toplumun her kesimini kucaklama”, “Herkes için CHP” olma programı, en sonunda “Helalleşme” adını verdiği bir yaltaklanma projesine dönüştü. Kılıçdaroğlu’na göre Cumhuriyet’i kuran parti, tüm Cumhuriyet düşmanlarına yanaşmalı, bunlardan helallik almalı, hatta mümkün olduğu kadar onlara benzemeliydi. Çünkü muhafazakâr kitleler, bu kesimlerin ağzına bakıyordu. CHP, başka türlü iktidar olamazdı. Bu yüzden Genel Başkan olarak son yılları, tarikat ve cemaatlere mavi boncuk dağıtmakla ve İslamcı partilerle işbirliği yapmakla geçti.
İslamcı partiler illüzyonu
2023 Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi yaklaşırken Kılıçdaroğlu CHP’si, 6’lı Masa’daki dört İslamcı parti üzerinden ikili bir strateji yürüttü. Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi, Ali Babacan’ın DEVA Partisi, Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi ve Gültekin Uysal’ın Demokrat Partisi’nden beklenen, AKP’nin elindeki muhafazakâr kitleleri CHP’ye yönlendirmekti.
Bir yandan AKP’yi eritip CHP listelerinden meclise girecekler, bir yandan da muhafazakâr kitleleri yönlendirerek Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapacaklardı.
Kılıçdaroğlu, muhafazakârların attığı oltaya kefal gibi atlayacağından o kadar emindi ki sırf onlara hitap eder diye 6’lı Masa’nın Anayasa mutabakat metninde 1921 Anayasası’na atıf koydurmuştu. Kılıçdaroğlu, hızını alamayıp eski CHP milletvekili arkadaşına şecere hazırlatıp el altından “Seyitlik” propagandasına bile girişti.
Sonunda 14 Mayıs geldi çattı ve ak koyun, kara koyun belli oldu. Türk Solu’nun 29 Mayıs tarihli seçim değerlendirmesi sayısında Kaya Ataberk’in analizi, acı gerçeği ortaya seriyordu. Bu dört parti, tam 39 adayını CHP listelerinden TBMM’ye taşımıştı. Fakat milletvekili çıkarttıkları illerde 2018 Genel Seçimleriyle kıyaslama yapılınca CHP’ye pek bir faydaları dokunmadığı, hatta bazı illerde zarar bile verdikleri ortaya çıkıyordu.
DEVA, Gelecek ve DP’nin 2023 seçimlerinde CHP’ye toplam katkısı %0,69 seviyesindeydi. Saadet’in ise 2018’de %1,35’lik bir oyu vardı. Saadet seçmeninin en fazla bu oranda elinin altı oka gittiği farz edilebilir. O da herhalde kendi 5 milletvekillerinin yüzü hürmetine. Sonuç olarak AKP muhafazakâr seçmeni, 2023’te CHP’nin menüsündeki muhafazakâr Davutoğlu’na, Babacan’a ve Uysal’a teveccüh etmemişti. Saadet’i de ekleyince taş çatlasa %2,04’lük bir katkı ortaya çıkıyordu. Davutoğlu’nun halasını bile CHP’ye oy vermeye ikna edemediği düşünüldüğünde bu 2,04’lük payın Cumhurbaşkanlığı 1. ve 2. tur seçimlerine ne kadar yansıdığı ayrı bir tartışma halini alıyor.
Çıplak gerçeğe rağmen Babacan ve Davutoğlu, ilk günden yapılan eleştirileri, kaynağı belirsiz bir özgüvenle reddetmeyi tercih etti. Onların milletvekilleri helal yoldan TBMM’ye girmişti ve kimseye bir borçları yoktu. Bu tartışmanın sonlanması için 10 ay beklemek gerekecekti. 2024 Yerel Seçimleri, Kılıçdaroğlu’nun muhalefetin sırtına yük ettiği İslamcı partilerin illüzyonunu darmadağın etmiştir.
2024 seçimleri, 2023’ün sağlaması
2024 Yerel Seçimleri’ne Kılıçdaroğlu’nun medet umduğu dört İslamcı parti de kendi adaylarıyla kendi adlarına katıldı. 2023’te CHP’nin koynunda gerçek çaplarını gizleyen partiler, kendilerini kanıtlamak için kendine has dengeleri olan mahalli idareler seçiminde boy gösterecekti. Hepsi de boylarının ölçüsünü aldı.
Saadet Partisi, 561 bin oyla %1,30’luk bir oran elde etti. Bu, 2018 Genel Seçimleri’ndeki 1,35’e oldukça yakın bir oran. Oysa 2019 Yerel Seçimleri’nde bu partinin oyu 1 milyon 312 bin ile %3’e yakındı. Bu dört partinin en irisi Saadet, belli ki bir süredir kendi içinden ayrılmış Yeniden Refah’a, belki kısmen de AKP’ye kan kaybediyor.
Gültekin Uysal’ın DP’si, İl Genel Meclislerinde 146 bin oy topladı ve %0,34’lük bir oran elde etti. Fakat DP’nin 2019’daki oranı %0,88. Yani DP, şu halde rüyasında göreceği 3 milletvekili için yatıp kalkıp Kılıçdaroğlu’na dua etsin.
Ali Babacan’ın DEVA’sı, ilk defa girdiği seçimde aldığı 188 bin oyla %0,43’lük bir orana erişti. Elde ettikleri tek belediye, Adıyaman’ın Çelikhan ilçesi. Oranın oylarını da zaten her seçimde yüzde yüze yakın İslamcı partiler topluyor. Düşünün, adamların gerçek gücü bundan ibaret. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tam 15 milletvekili ile temsil ediliyorlar ve utanmadan da bunun “helal” olduğunu söylüyorlar.
Seçimin yıldızı ise Küçük Enişte’nin Gelecek Partisi. Gelecek Partisi’nin adaylarıyla topladığı oy, 34 bin. Bu haliyle %0,07 alıp Vatan Partisi’nin bile gerisinde kalmışlar. İl Genel Meclisleri’nde ise 51 bin oy toplayıp 0,11’lik orana ulaşmışlar. Ahmet Davutoğlu, kendi memleketi Konya Taşkent’te bile aday bazında %8,89, belediye meclisinde %9,61’i anca görebilmiş.
DEVA, Gelecek ve DP’nin 2024 Yerel Seçimleri’nde eriştiği pasta, taş çatlasa 0,88’i geçmiyor. Adaylara verilen oylarda ise %0,59. Böylece 2023 Genel Seçimleri’ndeki %0,69, doğrulanmış oluyor.
Muhafazakâr oylar efsanesi
CHP’ye AKP’den gelecek oyun kanlı canlı örneği, belki 2019’da yenilenen İstanbul seçiminde aranabilir. İlk seçimde, İmamoğlu ve Yıldırım’ın dışında kalan oylar 221 bindi. İkinci seçimde hem katılımda 200 bin artış görünüyordu, hem İmamoğlu’nun oyları 600 bin artıp Yıldırım’ın oyları 220 bin kadar düşüyordu. Bu halde 400 ilâ 600 bin oyun AKP’den CHP’ye geçtiği iddia edilebilir.
Fakat ortada bir de katılım sağlamayanların 1,5 milyonluk rezervi söz konusuydu. Dolayısıyla yenilenen seçimde Binali Yıldırım’dan eksilen 220 bin oyun yılgınlık getirip sandıktan uzak durması ve buna mukabil 31 Mart’ta sandığa gitmemiş 600 bin İstanbullunun 23 Haziran’da İmamoğlu’na oy atmış olması çok daha olanaklı bir durum.
Peki 2024 Yerel Seçimleri’nde hiç anlamlı bir AKP seçmen kitlesi, hatırı sayılır hacimde muhafazakâr ve İslamcı, CHP’ye oy vermemiş midir?
Muhafazakâr da olsa hiç kimse orijinali varken taklidine gitmez. Bu, öz has hakiki AKP’cilik numarası çeviren DEVA ve Gelecek için de geçerli, sahte muhafazakârlık pozlarına yatan bir CHP için de geçerli.
Kimliğini ve tarihini sahiplenen, ona buna yaltaklanmayan bir CHP’nin, herkesi aptal yerine koyan “Helalleşme” budalası bir CHP’den daha fazla saygı göreceği kesindir. Belki o zaman bir miktar muhazafazakâr oy bile çeker.
Bunun dışında, haritanın bize anlattığı şey bambaşka. AKP’nin cari oyu günden güne düşüyor çünkü Türkiye’de muhafazakârlık eriyor. Muhafazakâr oylar sadece CHP açısından değil topyekün efsaneleşiyor.
Aslında muhafazakar erimeyi PKK güdümündeki siyasal uzantının yaşadığı erimeyle bir arada düşününce önümüzde bambaşka bir denklem beliriyor.
Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nu -ve Siyasal İslama yaranma siyasetini- içerik bakımından eleştirebilseydi; bundan başka başından beri sergilediği Kürtçü, DEM’ci, “Kent Uzlaşısı” tavizleri de hiç sergilemeyip mesafesini koruyabilseydi, olacakları düşünebiliyor musunuz?
Bugün belki CHP’nin %38’ini değil %48’ini konuşuyor olurduk.