Yoğun gündem içinde geçtiğimiz gün gözden kaçan bir gelişme yaşandı. ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland’ın başkanlığındaki heyetin Türkiye’ye gelmesiyle Türkiye-ABD ilişkilerinde, AKP-ABD desek daha doğru olur aslında, yeni bir dönem başladı.
Adına Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması denen ve pek çok alanda iki ülkenin “işbirliği”ni amaçlayan ilk görüşme ABD heyeti ile Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal başkanlığındaki heyetin arasında yapıldı.
Görüşmeden basına yansıyanlar aslında yabancısı olmadığımız türden açıklamalardan ibaret. “Ekonomik ve savunma işbirliği, terörle mücadele dâhil olmak üzere iki ülkenin ortak çıkarlarının bulunduğu konu başlıklarının” ele alındığı, bunun yanı sıra ticaret ve enerji alanında da önümüzdeki günlerde ABD heyetleriyle görüşmeler olacağı söyleniyor.
Stratejik Mekanizması fikri, Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz yıl Roma’da Biden’la görüşmesinde ortaya atılmıştı. Demek ki, ABD bir 6 ay kadar beklemiş, AKP’yle yeniden “stratejik ortak” olmak için.
Bu 6 ay zarfında yaşanan gelişmeler, gündemi yakından takip edenlerin malumu. Başta İsrail olmak üzere körfez ülkeleriyle ilişkileri düzelten AKP, yavaş yavaş dümeni tekrar Batıya kırdı. Son olarak Ukrayna ve Rusya arasında arabuluculuk yaparak puan kazanma gayretinde.
ABD tam dönüş yapıldığına kanaat getirmiş olmalı ki, stratejik mekanizmanın startını verdi.
Dün akşam Perinçek, Erdoğan’ın İran ziyaretini iptal etmesini eleştiriyordu. Konu ile ilgili henüz resmi bir açıklama ya da haber olmamasına rağmen, Perinçek’in paçaları tutuşmuş vaziyette. Eğer gerçekse bu gelişmeyi de stratejik mekanizma çerçevesinde görmek gerekir.
Türk milleti olarak biz bu stratejik ortaklıkların, mekanizmaların vs ne anlama geldiğini çok iyi biliriz. Bütün bu stratejik zırvaların tek bir anlamı var: AKP yeniden ABD’nin emir eri olmuş demektir.
AKP’nin ABD ile yeniden stratejik ortaklığa gitmesinin dış politikaya olduğu kadar iç politikaya da etkisi olacaktır. AKP yeniden Batıya dönerek sadece “değerli yalnızlık” dediği tecritten kurtulmaya kalmayacak, Erdoğan da koltuğunu korumak için önemli bir avantaj elde edecektir.
Muhalefeti sürekli dış güçlerle işbirliği yapmakla eleştiren AKP’nin, muhalefetin 6’lı masasına karşı ABD ile “stratejik” masa kurması da üzerinde ayrıca durulması gereken bir konu.
Süleyman Soylu, muhalefetin bildirisini hangi büyükelçilerle birlikte hazırlandığını açıklayamamıştı. Belki ABD ile kurulan stratejik masada nelerin pazarlığını yapıldığını, iktidarda kalabilmek için AKP’nin ne tavizler verdiğini açıklayabilir.
AKP, muhalefetin kurduğu 6’lı masaya karşı, ABD’ye sarılmış, ABD’nin kurduğu masaya oturmuştur. Dış güçlerle işbirliği yapan muhalefet değil bizzat AKP ve Erdoğan’dır.