Muharrem İnce, kendi iddiasına göre dünya siyasi tarihinde görülmemiş bir başarıya imza atarak 100 bin imzayı topladı. Fakat partisinin genel merkezinde yaptığı konuşmada bu tarihi başarıya dair somut bir bilgi sunmak yerine daha çok hamaset tarihine geçecek bir konuşmaya imza attı.
En doğru başarı kriteri, seçim sınavı olacaktır. Ama asıl konuya girmeden önce doğru karşılaştırmayı yapmak farz.
Beş yıl önce Meral Akşener, partisinin adayı olarak 4 saat içinde 124 bin imza toplamıştı. Akşener’in bu performansla elde ettiği seçim sonucu ise %7.29 olacaktı.
Yani İyi Partililer, liderlerine hırsla sahip çıkıp bir kaç saat içinde adaylık kazandırmıştı kazandırmasına ama iş seçim sandığına geldiğinde parametreler değişiyordu.
Hadi bu seferlik Muharrem İnce’nin suyuna gidelim. Beş sene önce Akşener’in karşısında Muharrem İnce gibi bir rakip vardı, diyelim…
Gelin görün ki Akşener’in adaylık için 4 saatte elde ettiği imza sayısına Muharrem İnce 4 günde anca ulaştı. Ama İnce’nin garip matematiğine kanacak olursanız, Akşener o hızı İnce’nin centilmenlik çağrısına borçlu. Kendi yavaşlığının sebebi ise aynı centilmenliği görmeyişi.
“Tarihi başarı” bahsini takdirlerinize bırakıp meselenin özüne dönüyorum.
Muharrem İnce, adaylığı elde etmesi üzerine yaptığı konuşmada kişiliğini, değerlerini, kültürünü ve siyaset anlayışını tastamam ortaya koydu.
Bağırıp çağıran, aşağılayan, iftiralar atan, ürküterek şeytanlaştıran düşük bütçeli bir Tayyip Erdoğan vardı karşımızda.
Esasen muhaliflerin yıllardır AKP tabanını trollemek için uydurduğu bir espri, İnce’nin höykürmesinin temel taşlarından biriydi. İnce’nin kitlesi de AKP tabanı ile bir görüldüğü için sosyal medyada “artık imza vermenize gerek yok” esprileri yapılageldi.
İşin etiği elbette tartışılır ama bu, Memleket Partisi’nin muhalif kamuoyundaki karşılığıdır. Espri zaten bu yüzden tuttu. Muharrem İnce’nin tavrı ise AKP savcılarını göreve davet eder nitelikteydi.
İnce, 100 bin imza toplamış olmanın verdiği sarhoşlukla özgüven patlaması yaşayarak bugüne değin kendisini eleştiren, adaylığını yanlış bulan herkese kin kusmayı ihmal etmedi. Ağzından akan kin, iktidar olsa yapacaklarının ekran görüntüsüydü.
Müzisyeninden gazetecisine, yazarından sıradan vatandaşına isim vermeden hedef gösterirken tipik bir gerici taktiğine başvurdu.
Sırça köşkler, rahat koltuklar ve Boğaz’da yudumlanan viskiler…
Benim bildiğim bu ülkede sırça köşkler AKP’de. Rahat koltuklar desen o da 3’erli 4’erli yine AKP’lilerin elinde.
Viskiye gelince…
Hepimizin malumu olduğu üzere viski şişesi Muharrem Bey’in elinde. Zaten Muharrem Bey bahsini etmese de tarihe geçişi bu şekildedir. Yalnızca dekor olarak Boğaz yerine Conrad Otel var. Olsun o kadar.
Ama Muharrem İnce, ne yapıyor ediyor, yine muhalefete saldırıyor!
Ama burada daha ayrıntılı tercihi görmemiz gerekir. Sırça köşk, rahat koltuklar ve Boğaz’da içilen viski, AKP/MHP faşizminin muhalifleri düşmanlaştırmak için devreye soktuğu ilkel imgelerdir ve ilkel yığınların algılarını uyandırır.
Muharrem İnce, işte bunlara hitap etti. 20 yıldır faşizme omuz veren ve faşizmin daha da çukura batırıp daha da kıvama getirdiği toplumun en geri kesimi.
5 yıl önce, “AKP’nin hakkından böylesi gelir” yollu bir konformizm muhalifleri sarmış ama İnce iktidar olamadığı için olası sonuçları gözlenememişti. Bugün bunun sonuçları daha nettir.
Muharrem İnce hem AKP’lilerin ilkel güdüleriyle hareket edip ilkel kitleleriyle empati halindedir hem de bilinçli bir şekilde onlara selam çakmaktadır. Elbette bu duygudaşlık AKP’den Muharrem İnce’ye oy devşirmeyecek. Aksine, Muharrem İnce’nin Tayyipvari öfkesi, bu kitlenin AKP’den daha da emin olmasından başka bir işe yaramayacaktır.
Beş yıl önceki seçimlerde benzer bir rolü Perinçek üstlenmişti. CHP’lilerin vicdan imzalarıyla 100 bin imzayı topladığının ertesi günü başlamıştı CHP’ye saydırmaya…
Muharrem İnce’nin kimlerin imzalarıyla adaylık elde ettiğini ise çok yakında daha berrak analiz edebileceğiz.
Ama daha da önemlisi, seçim pusulasında Muharrem İnce’nin olduğu yerde düşük bütçelisinden ikinci bir Tayyip Erdoğan göreceğiz.
Bunca gürültü, “büyüğü Kemal abisi” ile pazarlık masasında elini kuvvetlendirmek için değilse tabi.