Herhangi bir yürüyüşte veya mitingde halk “Mustafa Kemal’in Askerleyiz” sloganı atınca mutlaka bir CHP yöneticisi hoplaya zıplaya kürsüye koşar. Halkı susturmaya çalışır: “Arkadaşlar bizim belirlediğimiz sloganları atın!”
CHP’nin Genel Başkanının, yöneticilerinin ve siyasal danışman lakaplı kulisçilerinin yılladır bu slogana karşıtlığı olduğunu biliyoruz. Her fırsatta alternatifler türetmeye de çalıştılar. Bir dönem “Mustafa Kemal’in yurttaşlarıyız” sloganı attırmaya çalışıyorlardı. Canan Kaftancıoğlu “arkadaşıyız” desek gibi fantastik bir açılım da yapmıştı.
CHP’nin bu konudaki hassasiyetini anlamak imkânsız gibi… Slogan onlara ait bir slogan değil. Kendi üyeleri ve örgütlerinin bir yaratıcılığının veya polemiğinin ürünü de değil. İlk olarak Ergenekon Kumpası sürecinde Gökçe Fırat Türk Solu’ndaki başyazısında bu sloganı öne sürdü, sonra da kitaplaştırdı.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganının milyonlara mal olması ise 2012-2013 yıllarına denk düşüyor. Önce AKP-PKK projesi olan “Akil Adamları” protesto eylemlerinde yaygınlaştı. Futbol tribünlerinin hemen hemen hepsinde AKP karşıtlığının bir göstergesi oldu. En sonunda Gezi Direnişi’nin en temel sloganı olarak öne çıktı.
AKP’nin ve PKK’nın önde gelen isimleri defalarca hakaret ve nefret dolu söylemlerle bu sloganı atan halk kitlelerine saldırdı.
Peki, ama CHP yönetimi neden “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganından bu kadar rahatsızdı? Karşıt tavırları Mustafa Kemal’den mi kaynaklanıyor, askerlikten mi, her ikisi birden mi?
Tüm hayatı eylemcilik ile geçen biri olarak şunu kesin olarak söyleyebilirim ki; “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganından daha çok yürüyüş kollarını dalgalandıran, miting meydanlarını titreten, gür sesler çıkaran başka hiçbir slogan ile karşılaşmadım. Sırf eylemin veya mitingin kendi dinamiği için bu slogana dört elle sarılması gerekmez miydi CHP’nin?
Hayır! Hep tersi oldu. Bugüne kadar herhangi bir şekilde CHP yöneticileriyle aynı ortamda olduğum her eylemde, CHP yönetimi ile halk arasında bu slogandan dolayı gerilime tanık oldum. Hatta daha da ilginci, CHP yönetimi kendi örgütüyle, üyesiyle ve gençliğiyle bu slogandan dolayı kavga dövüş halinde!
Adalet Yürüyüşü’nde de, Muharrem İnce’nin Maltepe Mitingi’nde de, İmamoğlu’nun belediye önünde yaptığı mitinglerde de istisnasız aynı ritüeli tekrarlıyoruz. Kendiliğinden “Mustafa Kemal’in Askerleyiz” sloganı patlıyor, binlerce sesle yükseliyor; sonra bir mikrofon çığırtkanı bağıra bağıra, binlerin sesini bastırmaya çağırıyor.
15 Temmuz’dan sonra CHP’nin düzenlediği 24 Temmuz 2016 Taksim Mitingi’ndeki şahsi deneyimimi hatırlıyorum. Belki yüz bin kişi meydandaydı. Çıt yoktu. Örgüt karar mı ne almış? “Provokasyona gelinmeyecekmiş”…
15 Temmuz’dan sonraki gerici ve faşist tırmanıştan sadece 9 gün sonra toplanan on binlerce insanın birbirini görmesi bile büyük bir moraldi. Ancak sessizlik ve “Provokasyona Gelmeyelim” anonsları tam tersi bir hezimet ve esaret haline, moral yıkıma yok açıyordu.
İnsanlığıma yakıştıramadım Taksim Meydanında sessiz sedasız bekleşmeyi. Ben ve arkadaşlarım “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diye slogan attığımızda, koca meydan dev bir ses dalgası ile çalkalandı. Sonra yine aynı terane, oradan buradan bağıran ilçe yöneticileri: “Arkadaşlar provokasyona gelmeyelim.” Ancak susturamadılar.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı nasıl bir provokasyona çanak tutuyordu ki? Bu slogan bir özgürleştirme sihridir bence. Nitekim tek bir slogan ile miting en meşru ve en coşkulu haliyle devam etti. Kimisi “Faşizme Karşı Omuz Omuza” diye slogan attı, kimisi “Her yer Taksim her yer direniş”, kimisi “Türkiye Laiktir Laik Kalacak” diye. Hiçbir şey de provoke olmadı.
CHP yöneticileri de çok iyi biliyor ki; “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sonuna kadar meşru bir slogandır. Ayrıca kitleye anında coşku ve özgürlük duygusu aşılar. Zaten meşru olduğu için kitlenin zihnindeki zincirleri kırar, psikolojisini rahatlatır ve yeni sloganlar ve eylemler örgütler.
CHP kendisi bir meşruluk sorunu yaşıyor. CHP yönetimindeki “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganına alerji artık halkla kavga ve hatta neredeyse halk düşmanlığı boyutuna erişti. Bu karşıtlığın temel nedeni; kendi varlık nedenleri olan “sokak siyaseti gayrimeşrudur”, “halk siyaseti kışkırtmadır”, “sandık çok önemli, sokak tuzak” yalanlarının tek bir sloganla çökebilecek olmasıdır.
Hafta sonu düzenlenen CHP İstanbul Kongresini ise hayretler içinde izledim. Kılıçdaroğlu yanlıları da İmamoğlu yanlıları da bu sloganı atıyordu birbirine karşı. İyi de hani bu slogan çok yanlıştı?!
Canan Hanım kürsüye çıkıyor, protesto edenler bu sloganı atıyor. İmamoğlu çıkıyor, protesto edenler bu sloganı atıyor. Kılıçdaroğlu taraftarı biri konuşuyor, karşıtlar yine slogan atıyor: “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!”
Demek ki bu slogan bir tek halka yasak; ancak kendi hiziplerine serbest!
Belli ki koltuk kavgalarında başları sıkışmış. Şimdi de halkı ve halkın AKP faşizmine karşı ürettiği en meşru, en güçlü sloganı arkalarına almak istiyorlar.
Kusura bakmayın ama bu AKP’nin zübüklük kültürüyle yarışır bir ikiyüzlülüktür.
Bir de utanmadan “CHP kendi seçmeni dışındakileri ikna edemedi” falan derler. Sizin kendi seçmeniniz ile ne alakanız var ki?