AKP, depremin yarattığı büyük yıkımın sorumlusunu buldu: “Bir kısım müteahhit” ve “kentsel dönüşüm projelerine karşı çıkan muhalefet”.
İktidar medyası aralıksız biçimde “sorumluların hesap vereceği” ve “muhalefetin yenileme çalışmalarını nasıl engellediği” propagandasını yapıyor.
Böylece AKP’nin seçim kampanyasında ihtiyacı olan yeni mağduriyet bulunmuş oldu.
20 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarının böylesi bir yıkım sonrasında bile muhalefeti suçlaması, normal insanların anlayabileceği bir şey değil.
Erdoğan’ın depremin hemen ardından “yıkılan binaların %98’inin 2000’den önce yapıldığını” söylemesi, sorumluluğunu inkar etmesinden başka bir şey değil.
Diyelim ki durum gerçekten de böyle ve yıkılan binaları “eski Türkiye” inşa etti… İktidar bostan korkuluğu muydu? Neden 20 senedir müdahale edilmedi de on binlerce insanın ölmesine göz yumuldu? Yoksa deprem, eski binaların yıkılmasına ve kentsel dönüşüme vesile olan bir “lütuf” olarak mı görülüyordu? “Yıkılsın ne olacak, nasıl olsa biz yapmadık” denilerek riskli binalara sessiz mi kalındı?
Kaldı ki Erdoğan’ın verdiği rakamlar doğru değil. Yıkılan binalarda 2000 sonrası yapılan çok sayıda yapı olduğu ortaya çıktı. Tespiti yapılmış olan 156 bin yıkılmış ya da yıkılacak kadar ağır hasarlı yapının hangi tarihte yapıldığını açıklamak son derece kolay bir iş.
“AKP sonrası yapılan bütün yapılar yıkılmadı” palavrasının topluma kabul ettirilmesi adına gerçek rakamlar gizleniyor.
Bu rakamları saklayanlar, her gün kameraların karşısında tutuklanan müteahhit sayısını açıklayarak sorumlulardan hesap sorulacağını söylüyorlar.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ dün yaptığı açıklamada, “78’i müteahhit, 64’ü yapı sorumlusu toplam 171 kişinin tutuklandığını; inşaatın ustası, inşaat teknikeri, yapı ruhsatı düzenleyen, yapı kullanma izni veren, denetimi yapan ve burada sorumluluğu ve imzası bulunan kim varsa hepsinin soruşturma kapsamında olduğunu” dile getiriyor.
Zurnanın zırt dediği yer burası! Son derece kısıtlı tutulan bir müteahhit soruşturmasının gerçek amacı, “yapı ruhsatı ve yapı kullanma iznini veren” merkezi idarenin ve belediye görevlilerinin sorumluluğunu örtmek.
Afet bölgesindeki belediyelerin neredeyse tamamının AKP’li olduğu düşünüldüğünde, belediye bürokratlarına yönelik ciddi bir soruşturmanın sonucu iktidar seçimlerde gösterecek aday bile bulamaz.
Diğer taraftan on binlerce yapının yıkılmasından sorumlu olan iktidar, 2018’de çıkardığı imar yasasına koyduğu bir maddeyle karşılaşılabilecek felaket durumlarında sorumluluktan kaçmayı ihmal etmedi!
Söz konusu yasaya, “Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikine (sahibine) mahsustur.” cümlesi eklenerek bakanlığın ve belediyelerin sorumluluğu vatandaşa devredildi.
“2000’den önceki yapıları biz yapmadık” diyerek yıkımın sorumluluğunu “eski Türkiye”ye atmaya çalışan iktidar, imar affına sıkıştırdığı bu maddeye sığınarak da yargıdan kurtulmaya çalışacak.
“Bir kısım müteahhit” göz boyamak için tutuklanacak; hem iktidar sorumlulardan hesap sormuş hem de bu müteahhitlerle iş tutan “siyasi ayak” aklanmış olacak.
Söz konusu müteahhitlerin ve belediyecilerin farklı kişiler olduğu düşünülmemeli. Türkiye’nin birçok yerinde AKP teşkilatları, belediyeler ve müteahhitler iç içe geçmiş durumda.
Akrabalık ve hısımlık ilişkileriyle bu pozisyonlar pay ediliyor ve kentler bölüşülüyor. Sistemin en tepesinde de elbette “baş müteahhit” bulunuyor.
Tutuklanan müteahhitler, piramidin en altında kalanlardan ve ciroları en düşük olanlardan oluşuyor.
Adıyaman’daki İsias Otel ve Hatay’daki Yeşil Rende Sitesi gibi çok büyük tepki doğuran ve doğrudan AKP’yi ilgilendiren soruşturmalar için ise gizlilik kararı alındığı söyleniyor.
Sorumlulara yönelik bir soruşturmanın önce “yeni” yapılan Hatay Havalimanı ve yarılan duble yolların müteahhitleri için yapılması gerekmez mi?
AKP varlığını, ülkeyi kılcal damarlarına kadar saran müteahhit zincirine borçlu olan bir siyasi hareket. 20 yıllık iktidarını da kurduğu bu düzene borçlu.
Ancak böylesi bir felaket sonrası toplumda oluşan tepki çok büyük. “İnşaat partisinin” bekası için küçük piyonları feda etmek gerekebilir. İktidarın adalet tiyatrosunu böyle okumalı.