Rusya’nın Ukrayna’yı işgali üzerine Sol kesim içerisindeki bakışın çarpıklığı üzerine günlerdir yazıyoruz. Bu çarpıklığın sloganı olarak “Ne ABD ne Rusya” öne çıkıyor.
Sol kesimler, özellikle BirGün çevresi “ne o ne bu” diyerek iki emperyalist güç arasında tarafsızmış gibi duruyorsa da aslında yaptıkları Rusya yanlısı haberlerle saflarını belli etmiş oluyorlar.
BirGün yazarlarından Melih Pekdemir’in dün ve İbrahim Varlı’nın bugün yayınlanan yazılarına baktığımızda, “ne o ne bu” çizgisinin nasıl Rusçuluğa evrildiğini görebiliyoruz.
Melih Pekdemir “Ölüm alanı şimdi Ukrayna” başlıklı yazısına Putin’in de Hitler gibi lebensraum/yaşam alanı stratejisi uyguladığını, bunu ABD’nin de “hür dünya” adına yaptığını ama bunun böyle olmasının ABD’yi de Rusya’yı da haklı çıkarmayacağını yazdı.
Buraya kadar diyecek hiçbir şey yok. Biz de günlerdir Rusya’yı haklı görenlere bunu söylüyoruz zaten. ABD yapınca karşı çıkıyorsak, Rusya yapınca da karşı çıkalım diyoruz.
Pekdemir’in yazısını devamı ise tam anlamıyla felaket. “Ukrayna dirense bile, bir şekilde Rusya Ukrayna’yı yutmuş olacak. En azından Ukraynalıların yine “yönetimde” olduğu Rus yanlısı bir ülke haline getirilecek.”
Melih Pekdemir, Dev-Yol geleneğinden gelen, vakti zamanında silahlı mücadeleyi savunmuş biri ama söz konusu Rusya olunca direniş geleneğini bir anda terkedip teslimiyetçi bir yola giriyor.
Neden peki, çünkü Rusya çok büyük, çok güçlü, Ukrayna dirense bile yenilmekten kurtulamayacak. Bu bakış insanı mandacılığa götürür. Ukrayna özelinde bakacak olursak, ABD ve Batının Ukrayna için savaşmasını ummak hataydı, Ukrayna boyundan büyük bir işe kalkıştı ama başaramayacak. O yüzden çok geç olmadan Rus mandasını kabul etsin.
Kurtuluş Savaşı yıllarımızda mandacıların temel gerekçesi de bu değil miydi? Düvel-i Muazzama çok güçlü, Amerika çok büyük, zaten bu büyük güçlerle baş edemeyiz, onlardan birinin mandası altına girelim.
Çünkü Melih Pekdemir de Ukrayna’ya Putin’in baktığı yerden bakıyor.
Çünkü bunlara göre Ukrayna diye bir ülke, Ukraynalılar diye bir millet yok.
Bu bakış açısına göre, 100 yıl önce Mustafa Kemal mandacılığı kabul etmeliydi. Ho Chi Minh de Vietnam’da direnmek yerine ABD’ye teslim olmalıydı. Küba da direnmesin o vakit, ABD’ye teslim olsun.
Büyük balık küçük balığı her zaman yutacaksa direnmenin, mücadele etmenin ne anlamı var ki?
Melih Pekdemir’den İbrahim Varlı’ya geçelim. İbrahim Varlı, bugün “Sol kimi tutmalı; Ukrayna mı Putin mi?” başlıklı bir yazı yazdı. Varlı, yazısında nasıl tutum alınması üzerine dört madde sunmuş:
1) “NATO’nun genişleme politikasına da, Rusya’nın yayılmacılığına da karşı çıkmalı”,
2) “Putin’den bir antiemperyalist, antikapitalist çıkmaz. ABD karşıtlığı Putin sevgisine dönüşmemeli”,
3) “Çarlığa özenen, şovenist, otokrat bir lider olan Putin Rusyası’nın güvenlik endişeleri, topyekûn bir işgalin gerekçesi olmaz”,
4) “Biden Amerika’sı ve liberal Batı’nın halklara demokrasi götürmeyeceği acı tecrübelerle baki.”
Bunlar çok güzel ve benim de altına imza atacağım ilkeler. İbrahim Varlı ve BirGün çevresi bu ilkelere göre tavır alsalardı ben de onlara katılırdım. Ancak İbrahim Varlı’nın da yayın kurulu üyesi olduğu BirGün gazetesi, herhalde Perinçek’in Aydınlık’ından sonra en Rusçu yayını yapan gazetedir.
Dikkatinizi çekmiştir, yukarıdaki maddelerde bir şey yok, o da Ukrayna. Rusya’nın saldırısı altında şehirleri yakılıp yıkılan, insanları öldürülen Ukrayna, aynı Melih Pekdemir’in yazısında olduğu gibi, yok sayılmış.
Yazının devamında neler yapılması üzerine de 6 maddelik bir öneri listesi sunulmuş. Ukrayna işte o listeye “ABD liderliğindeki Batı dünyası ile Rusya arasında güç mücadelesine sahne olan Ukrayna tarafsız kalmalı” önerisi getirilerek giriyor.
Rusya tarafından işgal edilen Ukrayna, tarafsız kalsın öyle mi? Bu önerinin Türkçesi, Ukrayna Rusya’ya yem olsundur. Rusya, Ukrayna üzerindeki emellerinden vazgeçmeyecek ama Ukrayna direnmekten ve taraf seçme hakkından vazgeçecek öyle mi?
Şu an halihazırda Rus işgali altında olan Ukrayna’ya “tarafsız ol” demek, Rusya haklı demenin bir başka biçimi değil mi?
“Minsk anlaşmasına uyulmalı” demiş İbrahim Varlı. Ama bu çağrıyı Putin’e yapması lazımdı, çünkü Minsk anlaşmasını bizzat Putin geçersiz ilan etti. Ama bunu bile sanki iki taraf da anlaşmayı ihlal etmiş gibi veriyor.
Bu iki yazı ve BirGün gazetesinin çizgisi de gösteriyor ki, Ne ABD Ne Rusya tavrının varacağı en son nokta Rus işgalini, yayılmacı Rus emperyalizmini haklı görmek, Ukrayna’yı da, tıpkı Putin’in dediği gibi, Rusya toprağı olarak görmeye varıyor.
Burada önemli olan tek şey, Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal edildiğidir. Saldırgan da çok açık bir şekilde bellidir. Burada aklın, vicdanın duracağı yer de bellidir; saldırıya uğrayanın, işgale uğrayanın yanında yer almak.
Bu “Sol” çevreler atabilirler mi bilmiyorum ama sloganımız şu olmalı:
Ne ABD ne Rusya, Ukrayna’nın yanındayız!