Öğretmenim canım benim, canım benim
Seni ben pek çok, pek çok severim
Sen bir ana
Sen bir baba
Her şey oldun artık bana
Okut, öğret ve nihayet
Yurda yararlı insan et.
Okul hayatımız bu şarkıyla başlar ve okul hayatımız bitse de bu güzel şarkı ömrümüz boyunca hep bizimle kalır. Öğretmenimiz hep bizim canımızdır…
Fakat artık ülkemizde canımız dediğimiz öğretmenlerimizin can güvenliği sorunu var, daha açıkçası can güvenlikleri yok; öğretmenlerimiz öldürülüyor!..
Hoş, “kimin can güvenliği var ki bu ülkede” diyeceksiniz, doğru kimsenin yok belki ama en fazla tehdit altında olanlar kimler?
En başta kadınlar.
Ya sonra? Doktorlar mı öğretmenler mi?
Özellikle son 10 yılı bir gözümüzün önüne getirelim, ne çok öğretmen, ne çok doktor öldürüldü değil mi?
Normal mi bu?
“Canım benim” dediğimiz öğretmenlerimizin canını kimler alır ve elbette neden alır?
…
Hiçbir ölüm diğeriyle yarıştırılmaz. Ama bazı ölümler gerçekten çok daha sarsıcı olur ve kimi zaman toplumsal bir infiale yol açar.
9 Haziran 2017’de Batman’da, bir öğretmenimiz, öğrencilerine karnelerini dağıttıktan sonra PKK’lı teröristlerin kurşunlarıyla can verdiğinde toplum olarak sarsıldık.
Öldürülen öğretmen gencecik bir kızdı. Henüz 23 yaşındaydı Aybüke öğretmen…
Aslında ülkede öldürülen binlerce kadından, yüzlerce öğretmenden biriydi, ne ilkti ne de son olacaktı ama öyle bir anda geldi ki ölüm haberi, herkesin haberi oldu, herkes bildi Aybüke öğretmeni.
Oysa Aybüke öğretmen daha doğmadan bir yıl önce, 1993 yılının 26 Ekim tarihinde Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde PKK’lı teröristlerce öldürülen bir kadın öğretmenimiz daha vardır, bilir miyiz?
Adı Neşe Alten’dir ve öldürüldüğünde daha 21 yaşındadır!
Evet, ülkemiz bir öğretmenler mezarlığıdır.
Neredeyse 100’e yakın öğretmenimizin katili de PKK terör örgütüdür.
İşin asıl acı tarafı, öğretmen katili bir örgüt olan PKK’nın ülkemizde bir öğretmen sendikasının da örgütçüsü olmasıdır!
Hümanist geçinmelerine bakmayın; PKK, kurulduğu günden bu yana, bebeklerin, çocukların, kadınların, öğretmenlerin, doktorların, mühendislerin, sivillerin katlidir.
Onların savaşı, halkladır, özellikle de savunmasız halkla, sivil halkla, elinde kalemden başka bir şeyi olmayan halkla.
…
“Öğretmenleri neden öldürüyorlar?” sorusunun cevabını bulmak istiyorsak öncelikle “Öğretmenleri kim öldürüyor?” diye sormalı ve cevabını da korkmadan verebilmeliyiz.
Öğretmenlerimizi PKK öldürüyor. Çünkü PKK’ya göre öğretmenler Türkçe öğretiyor!
PKK’nın yayın organlarına bakarsanız, bunları nasıl teorileştirdiklerini görürsünüz.
…
Fakat bu ülkede öğretmen katlinin tarihi PKK ile başlamamıştır. PKK’dan önce de bu ülkede öğretmenlerimiz katledildi.
Evet: Bu dosyaları da açalım. Mesela şehit öğretmen Kubilay’ı hatırlayalım.
Kubilay’ın başını kimler kesmişti? Şeriatçılar mı?
Doğru! Ama eksik!..
Kubilay’ın başını kesenler Şeyh Sait’in de yoldaşlarıdır.
Şeyh Sait kimdi?
Sadece bölücü bir Kürtçü değildi, aynı zamanda Kürt Nakşibendi tarikatının da şeyhlerindendi. Menemen’de ayaklananlar da aynı tarikattandı.
Uğur Mumcu’nun tabiriyle, Kürt-İslamcılardı…
…
PKK, Şeyh Sait’i zaten ulusal önderleri olarak kabul ediyor.
Ya AKP?
İsterseniz Şeyh Sait’in torunları hangi partilerde bulunmuş bir araştırın!
Araştırırken Diyarbakır’da üzerinde “Her EVET Şeyh Sait ve arkadaşlarına bir Fatiha’dır” yazan pankartı asanın AKP olduğunu görürseniz de sakın şaşırmayın.
Çünkü Kürt-İslamcılık denilince öncü parti AKP’dir…
…
Ülkemizde Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne Kürt-İslamcılar Cumhuriyet’i yıkmak için uğraşıyor. Ve onların gözünde iki meslek grubu var ki bu iki meslek Cumhuriyet’i simgeliyor: Biri askerler, diğeri ise öğretmenler.
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganından nasıl rahatsız olduklarını biliyoruz, peki ya Mustafa Kemal’in bizzat kendisinin, öğretmenleri Cumhuriyet’in askeri olarak tanımladığını biliyor muyuz?
Öğretmenlik, Cumhuriyet’in askerliğidir, Mustafa Kemal’in askerliğidir bu ülkede.
Ve öğretmenler Cumhuriyet’i bölücülere ve gericilere karşı savunurlar. Hem de kelimenin en çıplak haliyle, canları pahasına.
…
Yakınlarda kaybettiğimiz büyük sinema oyuncumuz Cüneyt Arkın’ın “Öğretmen Kemal” filmini bir daha izleyin.
Kuvayı Milliyeci Kemal’in nasıl Öğretmen Kemal’e dönüştüğünü ve Öğretmen Kemal’in ağa-şeyh ikilisi tarafından nasıl katledildiğini göreceksiniz.
İsterseniz Halide Edip’in “Vurun Kahpeye” romanını okuyun ya da film uyarlamalarından birini izleyin, aynı gerçekle karşılaşacaksınız.
Ya da Reşat Nuri’nin “Yeşil Gece”sini açın, orada Öğretmen Şahin’in kaderini okuyun.
100 yıllık hikâyedir bu.
Aybüke öğretmen de bu hikâyenin en son ve en acıklı kahramanlarından biri.
…
Bu kitaptaki yazıları Silivri Cezaevi’ndeyken yazmış ve kitap haline getirmiştim. Fakat pandemi dolayısıyla yayınlama fırsatı bulamamıştık.
Aybüke öğretmenin acısıyla yazılmıştı bu kitap şimdi Cüneyt Arkın’ın ardından Öğretmen Kemal’in acısıyla yayınlanıyor.
Acılarımızın son bulması dileği ve “Cumhuriyet İlelebet” inancıyla, tüm Cumhuriyet öğretmenlerine, Mustafa Kemal’in askerlerine saygıyla…