Erzurum’daki mitinge saldırının hemen ardından dün de Gaziantep’te CHP standına saldırı, iktidarın muhalefeti tahrik çabalarının bir sonucu.
Söyleyecek yeni bir şeyi kalmayan ve tüm vaatlerini açıklayan iktidar, muhalefeti tahrik ederek farklı bir çatışma ortamı yaratamaya çalışıyor.
Kameralar önünde muhalif partilerin stantlarına yönelik ziyaretler ve “el sıkışma numaraları”, kameralar gittikten sonra muhalif parti stantlarının ablukaya alınmasıyla gerçek kimliğine bürünüyor.
Seçim çalışması yapılan noktalara önce AKP’nin otobüsleri çekiliyor, ardından bakanların ve adayların seçim arabaları getirilmek suretiyle muhalif parti stantları kıskaca alınıyor.
Gaziantep provokasyonu da aynı bu şekilde başladı. Dar bir alanda böylesi bir sıcak temasın gerilime neden olması kaçınılmaz. Sonuç olarak CHP gençlik kollarında görevli 4 kişi yaralanarak hastaneye kaldırıldı.
Ancak iktidarın yalan makinesi, CHP’lilerin AKP’ye saldırdığı ve AKP otobüsünün taşlandığı propagandasını yapıyor.
Hem suçlu hem güçlü olmak böyle bir şey!
Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün hastaneye giderek, kavgaya karışan AKP’lilerle konuşması, telefonla Erdoğan’a bağlanarak durum hakkında bilgi vermesi ve tüm bunların iktidar medyasından canlı biçimde yayınlanması “tezgâhın” boyutunu ortaya koyuyor.
Seçimlere kısa süre kala iktidarın yapabileceği tek şey bu tarz senaryolarla henüz kararını tam olarak vermemiş AKP’li seçmeni ikna etmeye çalışmak.
Diğer taraftan muhalefetin de bunu görmesi ve tüm Türkiye’yi bu konuda uyarması gerekiyor.
Sahte broşürler dağıtan “siyasi aklın”, sokaklarda çatışma çıkararak bir propaganda malzemesi yaratmaya çalışması hayatın doğal akışına son derece uygun.
Aradıkları şey tek bir “kıvılcım”!
Erzurum’da yaşlı çocuk demeden insanların kafasına taş atarken de, sokaklarda muhalif parti afişlerini yakarken de istedikleri şey, kendilerine yönelik bir saldırının gerçekleşmesiydi.
Bu tarz bir karşılık, sürecin çok daha farklı bir noktaya evrilmesine yol açabilir.
Artık kuyruğuna geldik, biraz daha sabır!