Dün Abdullah Gündüz adındaki bir vatandaş, Twitter’da Öz Erciş Seyahat firması hakkında bir şikâyet dile getirdi. Araç plakasını da paylaşarak, önceki gün öğle ve akşam namazlarını kılma amacıyla otobüsü durdurma talebinin reddedildiğini yazdı. Bunun otobüsteki tüm yolcuların hakkına girmek anlamına geleceği kendisine bildirilmiş.
Belli bir kesimin de pompalamasıyla konu birden sosyal medyada tartışılır oldu. Bunun üzerine Avukat Tuncay Keserci, Öz Erciş Seyahat adına yaptığı açıklamada kamuoyuna bana kalırsa tarihe geçecek bir açıklamada bulundu.
Bir kişinin ibadet ihtiyacından ötürü toplu taşıma aracının belirlenmiş mola yerinin ve vaktinin dışında durdurulması, toplu taşımanın mantığına aykırı olduğu gibi, bütün bir yolculuğu tehlikeye atabilir. Zira motorlu araçların acil durum dışında duraklayabileceği mola alanları belli.
Şikâyetçi vatandaş bu namazlar için “3 dakika” ifadesini kullanmış. Fakat sırf öğlen namazı 10 rekât. Bu da en iyi ihtimalle 15 dakika demek. Duraksama için hız düşürme ve yeniden hareket için hızlanma sürelerini de hesaba kattığımızda –yine en iyi ihtimalle– 20 dakika kayıp söz konusu. 5 rekâtlık akşam namazını da kattık mı temiz bir yarım saat. Hem de koca otobüsü emniyet şeridine çekip bekleterek.
Hem birbirinden bağımsız yolcuların her birinin gideceği yere zamanında varışını temin edeceksiniz, hem de zamanla yarışırken kazadan beladan uzak duracaksınız. Çok acil bazı “insanlık halleri” dışında otobüsü durdurmak sadece otobüsteki mevcut yolcuların zararına değil. Otobüsün bir sonraki turuna bilet alanlar da zararda. Yani burada hak ve hukuk açısından yolcuların çoğunluğu veya tümünü namaza katmakla da mesele çözülmüyor.
Bu vakada hak yemenin önüne geçmenin tek bir yolu var. Ülkede tüm hayatı belli bir dinin belli bir yorumuna göre dizayn etmek. Otobüsler, otobüslerin varacağı şehirler, şehirlerin tüm sanayi, ticaret, konut, yaşam ve kültürel alanları, tüm ülkenin nefes alıp verişi bu saate ve tempoya uyarlanırsa hayatın ritmi de buna göre şekillenir. Hatta tüm karayollarında uygun aralıklarla ibadet yerleri yapılırsa teorik olarak böyle uyumsuzlukların ve hak yemelerin önüne geçilir. Tabi ki uçak yolculukları da buna göre düzenlenir, uçuş rotaları üzerinde namaz vakitlerine göre iniş kalkış yapılacak ibadethaneli pistler inşa edilirse, manevi hayatımızın önündeki bi başka engeli daha böylece kaldırmış oluruz. Nasıl ama distopik bilim-kurgu?
Ama bununla da kalmamak lazım. İlişkide olduğunuz diğer ülkeleri de kendinize göre ayarlamanız, direnenlerle ilişkiyi kesmeniz, zamanı gelince de onları yok etmeniz gerekecektir. Misal, yanı başımızdaki İran’da İslam’ın Şii mezhebinin belli bir yorumu hayat standardı olarak vatandaşa dayatılır. Namaz orada üç vakittir. O halde ya İran size uyacak, ya siz İran’a… Tabi ki iş İran’la bitmiyor. Ancak ve ancak tüm dünyayı kendimize benzetirsek, kendi günlük dini ritmimize uydurabilirsek kusursuzca senkronize olabiliriz.
Buna benzer dizayn çabalarını yüzyıllar boyunca Vatikan, takip eden birkaç yüz yıl boyunca Protestanlar, sonraki süreçlerde Bolşevikler ve Naziler denedi. Uyum korkusuyla Kuzey Kore ve Çin’in ne hale geldiği de ortada. Son 40 yıldır İranlı mollalar insanı böyle bir robotik düzende biçimlendirmeye çalıştı ama sonuç ortada. İran kadını iki aydır can vere vere mollanın sarığını yere çalıyor.
Laiklik, bizi her tür totaliter karanlıktan koruyan cumhuriyetin en kilit ilkesi. Ama aynı zamanda bir arada ve güven içinde bir ulus olarak yaşama hukukumuzun çekirdeği. Öz Erciş Seyahat’in avukatı Tuncay Keser’in açıklamasında laiklik vurgusuna yer verilen Anayasa’nın değiştirilemez 2. maddesine, yerleşme ve seyahat özgürlüğünün geçtiği 23. madde ile din ve vicdan özgürlüğünün geçtiği 24. maddeye atıfta bulunması işte bu yüzden çok önemli.
Otobüs, tren, gemi, uçak gibi toplu taşıma araçlarının sık sık siyasi mesajlarda bir metafor olarak kullanılması bu yüzden boşuna değil. Yolculuk eden kalabalık, kısa süreli de olsa aynı kaderi paylaşarak yol alan, kısıtlı da olsa bir şekilde hayatı paylaşan bir toplumsal yapı. Yolculuğun emniyeti ve başarısı, her şeyden önce mürettebatın ve yolcuların ortak mutabakatına bağlı. Bu da ortak değerlere… Aynı durum modern uluslar için de geçerli.
İbadet ihtiyacı için tüm otobüsü durdurmaya kalkan vatandaş, firma yetkilileri ve yolcuların kalanıyla aynı değerleri paylaşmasa da otobüsten inmemiş. Otobüste güvenli seyahat ihtiyacı, ibadet ihtiyacının önüne geçmiş olmalı. Tıpkı yıllar önce geçici bir süreliğine Demokrasi adını verdiği tramvayda seyahat eden Tayyip Erdoğan gibi…
Öz Erciş Seyahat adına yapılan açıklama, bir bakıma Erdoğan’a ve kurduğu sakat düzene karşı bir ulus olarak ortak cumhuriyet değerleriyle yaşama kararlılığını bildiren okkalı bir cevap. Kasımpaşa’dan yayılan yanlış hesap, ta Erciş’ten döndü desek yeridir. Sosyal medyada bu seyahat firmasına iletilen sempati mesajlarının altında yatan toplumsal bilinç tam olarak bu. Aynı şekilde, Akit başta olmak üzere iktidarın pitbull gibi beslediği malum paçavraların saldırma motivasyonu da tam olarak buradan kaynaklanıyor.