Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, pazartesi günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etti. Basına açıkladığı kadarıyla bu, seçimleri kısaca değerlendirdikleri bir iade-i ziyaretti.
Kılıçdaroğlu’nun bu ziyaret için partisinin MYK toplantısını bir buçuk saat ertelettiği düşünülürse, Özdağ’ın ziyareti nezaketten fazlasını barındırıyordu. Kılıçdaroğlu’nun ertesi günkü meclis grup toplantısında sarf ettiği “16’lı masa” vurgusunu da hesaba katınca Özdağ görüşmesinin yarattığı intibâ önem kazanıyor.
O halde dosdoğru konuşulması gereken senaryo, Zafer Partisi’nin yerel seçimlerde CHP ile yapması muhtemel işbirliği. Ama bundan daha önemlisi, işbirliğinin biçimi.
Ümit Özdağ, seçimlerden en az bir sene önce ani bir çıkış yaparak doğrudan Mansur Yavaş’a hitap etmiş, Cumhurbaşkanı adaylığı çağrısında bulunmuştu. Mansur Yavaş, CHP-İyi Parti ortak çabası ile (orijinal Millet İttifakı’nın) seçilmiş Ankara Belediye Başkanıydı. Ümit Özdağ ise kurucusu olduğu İyi Parti’yi terk ederken “FETÖ” ithamında bulunmuş, süreç içerisinde CHP hakkında da benzer söylemleri dile getirmişti.
Dolayısıyla Özdağ’ın o dönemki çıkışı, siyaseti mayınlama olarak okundu. Fakat geçen sürede madalyonun öbür yüzü de ortaya çıkmıştı. Mansur Yavaş, bir siyasetçide olması gereken hırs, iddia ve inisiyatifin çok azıyla hareket ediyordu. Daha da önemlisi, ya halkı anlayacak sağduyuya sahip değildi ya da öne çıkacak cesarete. Kılıçdaroğlu’nun ise dehşet verici bir ihtiras ile kendini dayattığı, hatta 6’lı masayı sırf bunun için kurduğu anlaşıldı.
Seçimlerin önemli bir sonucu, halkın sergilediği milliyetçi tavır oldu. Özdağ’ın partisi de bundan önemli bir nasip aldı ve potansiyelini sergilemiş oldu. Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs sonrası aniden direksiyon kırıp 10 yıldır söylemesi gerekenleri 2 haftaya sıkıştırmasının özü de burada yatar.
Ama işte tam da bu noktada Özdağ, dikkatli olmalı. Siyaset, borsa simsarlığına benzemez. Son dakikada belirleyici olan, elinizdeki somut güçtür.
6’lı (veya 16’lı) masa, Kılıçdaroğlu’nun sadece hırslarını tatmin ettiği basit bir düzenek değil. Bu masa etrafında “siyasi etik” gevezeliği eşliğinde hem İyi Parti’ye hem de CHP’ye, yani gerçek muhalefete tuzak kuruldu.
Üstelik bu öyle bildiğiniz anlık sonuç alınan tuzaklara da benzemiyor. Önümüzdeki günlerde Erdoğan’ın eline referandum inisiyatifi veren türban çıkışı, bunun bir artçısı. İcracı Kılıçdaroğlu, akıl verense Türk düşmanı bir ümmetçi, yani Davutoğlu’ydu.
Düşünsenize. Adam yola birlikte çıktığı Akşener’i onca süre kulak arkası edip yolda bulduğu Kürt-İslamcı Davutoğlu’nun aklıyla adım atıyor. İki haftalık hızlı milliyetçilik biraz da bu yüzden sakil kalmadı mı?
Ümit Özdağ, züccaciyedeki fil gibi dangır dungur siyasetinin ardında gerçekten samimi amaçlar taşıyorsa, CHP Genel Merkezi girişinde Öztrak’ın yaptığı “yerler ıslak” uyarısını fazlasıyla ciddiye almalı. Bu zeminde bir tek Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının ayağı kaymadı!