CHP Genel Başkanı adayı Özgür Özel katıldığı bir programda kendileri açısından “ittifak politikasının zorunlu olduğunu” dile getirdi.
Özel, “CHP’nin iki ittifak potansiyelinde de gerileme” olduğunu; bunlardan birinin “eski ittifak ortakları”, diğerinin de “toplumsal ittifak” olduğunu söylüyor.
Sözlerinin devamında Özel “toplumsal ittifak” ile neyi ifade ettiğini de açıklıyor: “Buradan kastım Kürt seçmen. Kürt seçmen diyor ki ‘Ben Kemal beye oy veriyorum diye, Süleyman Soylu’dan kurtulacağım diye oy verdim. Meğerse Zafer Partisi’ne oy veriyormuşum.’ Bu kırgınlığı aşmanın yolu o imzayı atan liderin değişmesi. Diyarbakır’da ‘Aman Özgür Başkan değişim yoksa oy vermeyeceğiz’ diyorlar.”
Özel’in 81 ili dolaşırken örnek olarak Diyarbakır’ı vermesi ve bunu da “ortalama seçmenin düşüncesi” olarak yansıtması siyasi duruşunu gösteriyor.
Belli ki, Özgür Özel seçim sonuçlarını ve bunun sebeplerini hiç ama hiç anlayamamış.
Elbette bu durum sadece seçimlerle sınırlı değil, özel olarak CHP’nin genel olarak sol kesimlerin ideolojik duruşuyla ilgili.
Çektikleri nutuklara “Kürtler, Çerkezler, Aleviler” diyerek başlayan ve Cumhuriyet’in yarattığı “Türk ulusu” gerçeğini hala göremeyen kör anlayış, kendisini Kürt siyasi seçmene odaklayarak ne elde etmek istiyor?
Sorun sadece “Kürt seçmeni” merkeze koyan bir siyasetin iktidar olamayacağı gerçeğiyle sınırlı değil; çok daha derinlerde.
İlkeleri arasında “milliyetçilik” olan bir partinin seçimleri “milliyetçiliğin yükselişi”yle açıklayarak, milliyetçiliğe olumsuz bir anlam yüklemesi trajikomik bir durum.
Milliyetçilik elbette yükseliyor ve yükselmeye de devam edecek.
Bu durum dünyada sağın yükselişe geçtiği politik süreçle ilgili değil; Türkiye’de yaşayan her kesim, milliyetçiliğin ayaklar altına alındığı bir ülkenin nerelere gideceğini, hangi kavgaların yaşanacağını ve ne tür bedellerin ödeneceğini çok iyi görüyor.
Türk ulusunun yaratıcısı Atatürk’ün çoğunluk tarafından sahiplenilmesinin temelinde, “ulus olma”nın toplum açısından en güçlü dayanak noktası olması yatıyor.
Kürt siyasetine yönelik tepki, bu siyasetin ulusal yapıya düşman olduğunun artık iyice ortaya çıkmış olmasından kaynaklanıyor.
Özel, ideolojik olarak farklı düşünebilir.
Ancak seçim sonuçlarını “Kürtlere yakın olmamakla” açıklamak gerçeği çarpıtmak anlamına geliyor.
Eser miktarda siyasi zekâsı olan bir siyasetçinin seçimlerden sonra göreceği şey Zafer Partisinin kısıtlı imkânlarına rağmen yüksek bir oy aldığı ve bu oyları da sağ kesimlerden değil, ulusalcı-laik tabandan almış olduğu gerçeğidir.
İkinci tur öncesinde yapılan görüşmeler kazanmak için yeterli gelmese bile Kılıçdaroğlu’nun oylarını düşürmemiş aksine arttırmıştır. Bunun matematiksel anlamı Özel’e tepki gösteren Kürt vatandaştan daha fazla sayıda seçmenin bu ittifakı onaylaması gerçeğidir.
Özel açıkça görünen bu durumu reddediyor.
Kaldı ki siyaset “matematik” değildir. CHP’nin ihtiyacı olan şey hesaplamalar yapmak değil, Altı Oku’unu savunacak bir siyasi duruş yaratabilmek. Bunun adı da Atatürkçülüktür.
Kılıçdaroğlu’nun herkesle helalleşecek kadar “geniş” siyasetsizliğinin CHP’yi getirdiği nokta ortada. Daha kötüsünü yapmak için “özel” birisine zaten ihtiyaç yok!