Anayasa Mahkemesi’nin verdiği tahliye kararının alt mahkeme tarafından uygulanmayarak Yargıtay’a havale edilmesi hukuk düzeninin nasıl yok edildiğini bir kez daha gösterdi.
Hukukun bittiği yerde değiliz çünkü hukuk düzeni çok daha öncesinden ortadan kaldırılmıştı.
Birçok farklı olayda farklı kişiler mağdur edilmiş; kimi zaman yargı kararları uygulanmamış kimi zaman da tahliye dilenler cezaevinden çıkamadan yeniden tutuklanmışlardı.
Bugünün mağduru ise Hatay milletvekili Can Atalay…
Anayasa Mahkemes’inin olacakları öncesinden tahmin edercesine “Anayasa Mahkemesi kararları herkes açısından bağlayıcıdır.” ifadesini kullanması bile yargının nasıl işlediğini gösteriyor.
Elbette alt mahkemenin böylesi bir direnişi kendi iradesiyle göstermesi mümkün değil.
Bu cüretin arkasında Anayasa Mahkemesi’nin varlığından rahatsız olan siyasi bir irade var.
AKP’nin “demokrasi tiyatrosu” için çıkarttığı “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı”, artık bu kanunu çıkaranları fazlasıyla rahatsız ediyor.
İstedikleri şey aslında Anayasa Mahkemesi’nin olmadığı bir Türkiye!
Nitekim iktidarın küçük ortağı olan Devlet Bahçeli, defalarca “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” diyerek bu isteği açıkça ifade etti.
Anayasa Mahkemesi’nin varlığından rahatsız olan bir iktidarın “yeni Anayasa” hazırlıkları yapması da trajikomik bir durum.
Geçmişte “Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımıyorum, saygı da duymuyorum” diyecek kadar açık sözlü davranan Tayyip Erdoğan’ın bugün kendisini tartışmaların dışında bırakması da yeni bir taktik olsa gerek.
Alt mahkeme tahliye kararını uygulamayarak onun yerine de konuşmuş oluyor. Sadece Can Atalay’a değil aynı zamanda Anayasa Mahkemesi’ne de bir mesaj veriliyor.
Yargının bağımsız bir güç olmadığı, Anayasa Mahkemesi’nin de kurulu düzenin dışında hareket edemeyeceği türünden verilen bir mesaj var ortada.
Demokrat görünmek adına Anayasal düzeni kabul ettiğini söyleyen ancak fiiliyatta kendi Anayasal kurumlarına bile sahip çıkmayan bir rejimin yaşadığı bir açmazdır bu yaşananlar.
Hukuk böylesi aleni biçimde ayaklar altına alınırken; MİT’in yargıdaki yolsuzluklar hakkında Erdoğan’a bir rapor hazırladığı, Erdoğan’ın iddiaları yakından takip ettiği ve araştırılmasını istediği haberlerini okumak da son derece komik!
“Yargıdaki çürümüşlüğün peşine düşen” Erdoğan, Can Atalay için verilen tahliye kararının uygulanmadığından da habersiz olabilir mi?
Yoksa bunu bir “hukuksuzluk” olarak değil de doğal bir hak olarak mı görüyor?