Pakistan’da yaşananlar dün AKP bülteni Diriliş Postası’nda “Pakistan’da ABD darbesi” olarak verildi. Bugün ise, Aydınlık’ın manşetinde “Pakistan Amerikancı darbeye geçit vermedi” spotuyla sunuluyor.


Siyasal İslamcılar ile Aydınlıkçıları aynı yerde buluşturan hadise yine bilindik bir otokrasi hikâyesi.
Pakistan Başbakanı İmran Han’ın görev desteği git gide azalıyor ve yolsuz kabinesi kötü yönetim ve artan hayat pahalılığından ötürü doğal olarak hedefte.
Mart ayı başlarında muhalefetin meclise taşıdığı güvenoyu, meclis aritmetiğine güvenen İmran Khan’ı başta korkutmamıştı.
Ancak gıda ve akaryakıt enflasyonundaki artışı kontrol edemeyen hükümet hem kamuoyunda, hem de mecliste tepki çekmeye başladı. Koalisyon ortağı bazı milletvekillerinin muhalefetle birlikte oy kullanacağı söylentileri yayılmaya başladı.
Güvenoyunu atlatacağına emin olan İmran Han, bu ihtimaller gündeme geldikçe hırçınlaştı ve çok tanıdık bir “beka” söylemine sarılmaya başladı. Başbakan “Allah”lı, “din”li, “iman”lı söylemlere ağırlık vermeye başladı. Kabinesine destek vermeyenlerin çocuklarını evlendiremeyeceği gibi abuk sabuk beddualara bile başvurdu.
İmran Han’ın göreve geldiği günden bu yana ülkeyi Çin’in uydusu haline getirdiği, bu süreçte güneydeki Gwadar kentini adeta Çin’e sattığı bilinen bir gerçek. Uygur soykırımını dillendirmek bir yana, İmran Han’ın Uygur meselesindeki söylemleri Doğu Türkistan’daki yerel ÇKP temsilcisi bir Han Çinlisinden farksız.
En son 27 Mart’ta güç gösterisi için İslamabad’da tertiplenen mitingde acziyetinin boyutlarını sergileyerek, Çin’i Hz. Muhammed’in takipçisi ilan etti. Fakat Pakistan halkının Çin’le ilişkiler konusunda kafası karışık ve Müslüman Uygurlara yapılanlar karşısında bu söylemin siyaseten riskli olduğu ortada.
Aslında bu benzetmenin sıradan bir Pakistanlı için pazar yerinde linçle sonuçlanabileceği biliniyor. Bu aslında Çin’e “beni kurtar” seslenişiydi.
Sonunda geçen hafta koalisyon ortağı Ulusal Birlik Partisi’nden (MQM) en az yedi milletvekilinin güven oylamasında aleyhte tavır alacağı belli olunca hükümetin düşeceği de kesinleşti.
Bu defa İmran Han doğruca Amerika’yı suçlamaya ve meclisi kendisine komplo kurmakla suçladı. Kendi partisinden bile bu ithamını kınayan tepkiler aldı.
Ama İmran Khan bununla da kalmadı ve kaybedeceği kesinleşince iki öncesinden New York Times’a sonuçları kabul etmeyeceğini açıkladı bile!
Nihayet dün güven oylamasına saatler kala Cumhurbaşkanı Arif Alvi meclisi feshedip erken seçim kararı alarak İmran Han’ı şimdilik kurtarmış oldu. Alvi, İmran Han’ın partisi “Adalet Hareketi”nin de kurucuları arasında. İmran Khan’ın güvenoyunun anayasallığını sorgulama girişimleri sonuç vermeyince ellerinde kalan son kurşun buydu.
Pakistan’da yaşananlar aslında dört dörtlük bir sağcı darbe. Meclis aritmetiği elindeyken demokrasi, meclis kabine temin ederken milli irade, istediği gibi at oynatırken yerli ve milli…
Ama ne zaman fikirler değişse, irade değişse, koltuk altından kaysa darbe, Amerika’nın oyunu, din düşmanlarının komplosu!
Yenileceğini anlayınca meclisi dağıtmanın adı da Amerikancı darbeyi püskürtmek oluyor! Yani millî irade, İmran Khan’ı iktidarda tuttuğu sürece millettir, gerisi de olsa olsa zillettir.
Nasıl?
Müthiş bir yağma, değil mi?
Ve 21. yüzyılın ulusal direniş efsanesi haline gelen Zelenskiy’nin komedyenliğini ağzına dolayanlara bakın şimdi.
İngiliz kriketinden siyasete soyunmuş İmran Khan’ın, ağlayınca topu alıp kaçmasına Avrasya güzellemesi yazıyorlar.
Motivasyonları tamamen duygusal.
Dinci sermayenin erken dönem semirme aşamasındaki “hem ziyaret, hem ibadet, hem ticaret” düsturu, günümüzde Rus-Çin ilişki ağlarıyla iş yapma, piyasaya tutunma ve buradan yine otoriter siyasetlere ideolojik destek üretme olarak karşımızda.
Perinçek TGB’yi Pakistan’daki İslami Gençlik Kurultay’ına boşuna göndermedi. Bu manşetler, bu başlıklar boşuna atılmıyor.
—
https://www.npr.org/2022/04/03/1090490181/pakistan-imran-khan-parliament-early-elections