Rus Ordusu Kiev’den tamamen kaçarak Doğu Ukrayna’ya çekilirken, geride bıraktıkları bölgelerde katliam yapıyor. Kiev yakınlarındaki Buça’dan gelen görüntülerde katledilen sivillerin fotoğrafları basına yansıdı. Rus askerlerin öldürdüğü sivillerin çoğunun elleri arkadan bağlanmıştı ve cesetler sokaklarda bırakılmıştı.
Görüntülerin ardından Rusya Savunma Bakanlığı bir açıklama yaparak; görüntülerin gerçek olmadığını, Ukrayna’nın provokasyon yaptığını, Rusya’nın bölgedeki tek bir sivile zarar vermediğini ve bölgeye insani yardım dağıttığını iddia etti.
Rusya’nın böylesine bir katliam yapmayacağını öne sürenler gerekçe olarak “büyük tepkiye sebep olacak böylesine bir görüntünün Rusya’nın aleyhine olacağını” ileri sürüyor. Putin’in danışmanı Sergey Markov’un “Buça’da öldüren biz olsaydık, cesetleri saklardık.” açıklaması, bu düşünceyi ortaya koyan örnek bir ifade.
Rus Devleti’nin bu açıklamasıyla, dünyanın her yerinde etkili olan büyük Rusçu şebeke de “görüntülerin emperyalist bir yalan olduğu, aynı taktiğin Suriye iç savaşında da uygulandığı” propagandasını tek bir merkezden çıkmışçasına dolaşıma soktu. Türkiye’de bu şebekeyi çok daha net biçimde görebiliyoruz çünkü Ethem Sancak ve Devlet Bahçeli gibi iktidar bloğunun fertleri bile aynı dili kullanıyor. MHP’sinden, TKP’sine birçok kesimi birleştiren; akademisyenlerden, gazetecilerden, aydınlardan, işadamlarından ve elbette sıradan vatandaşlardan oluşan çok geniş bir Rusçu şebeke var.
Bu kesimler “dezenformasyonla mücadele” adı altında yayınlanan bütün fotoğrafları ve videoları reddediyor ve her şeyin bir “ABD planı” olduğunu söylüyor. Savaşın sadece cephede değil, sosyal medyada da sürdüğü düşünüldüğünde, ortaya çıkan görüntülerin bir kısmının “kurgu” olması son derece doğal. Rusya tarafı da Ukrayna tarafı da kendisini güçlendirmek için bu aracı kullanıyor, kullanmaya da devam edecek.
Ancak, “dezenformasyonla mücadele” söylemi Rusçu cephede bambaşka bir çarptırma aracı haline gelmiş durumda. Rusçu kafanın nasıl işlediği de böylece ortaya çıkıyor çünkü ne ortaya koyarsanız koyun karşı tarafı ikna etmenizin bir imkanı olmuyor. Bu kesimin amacı doğru bilgiye ulaşmak değil, apaçık biçimde Rus işgalciliğini gizlemek.
Rus Ordusu’nun Buça’da ne aradığını bile sorgulamayı unutan trajik bir durumla karşı karşıyayız. Diyelim ki dört dörtlük bir “kurgu” var ortada ve Rusya o insanları katletmemiş. Peki Kiev’de sivilleri bombalayanlar, Harkov’u harabeyi çevirenler, Mariopol’den sivillerin tahliye edilmesine bile engel olanlar kimler? Rusya işgali de Ukrayna kurgusu mu, Ukrayna aslında kendi kendini mi işgal ediyor? Buça katliamının arkasındaki gerçekleri arayan “hakikat erlerinin” Ukrayna işgali hakkında tek bir söz söylememesi durumu net biçimde ortaya koyuyor.
Mariupol’daki kadın doğum hastanesinde yaralanan Marianna Vyshemirskaya’nın, Rus televizyonuna yaptığı açıklamada “uçakların vurmadığını, birkaç top mermisinin düştüğünü ve kameramanların hazırda beklediğini” söylemesi de verilen başka bir örnek. Yeni doğum yapmış ve bebeği Rusların elinde olan bir kadının söyledikleri, Ukrayna “yalanlarının” delili olarak ortaya koyuluyor. El insaf! Bu gerçeğin açığa çıkması değildir, Rus propagandasına iman eden bir Rus memuriyetidir.
Gerçeği ortaya çıkarmak adına “sorgulamak” elbette çok önemli bir tavır ancak “her türlü delilin reddedilmesinin” de tek amacı var: Gerçeği gizlemek. Kimsenin inkar edemeyeceği ve her gün tekrarlanması gereken en büyük “gerçek”, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi.
“Malzeme vermemek” adına Rusların insanları öldürmeyeceğini düşünenler için hatırlatalım. Çok yakın bir tarihte Grozni’yi hayalet şehre dönüştürenler, Kırım’daki Türkleri tehcir edenler Ruslardı. 1940’ta Katyn Ormanı’nda 22 bin Polonyalının kafasına kurşun sıkarak katledenler de Rus’tu. Emri bizzat Stalin vermiş, ardından inkar etmiş çok sonraları belgeler ortaya çıkınca Rus Devleti katliamı kabul etmek zorunda kalmış ve özür dilemişti.
Rusların ölüleri arkalarında bırakmalarının sebebi de “zafere olan sonsuz inançları”. Rus Ordusu kazanacağına o kadar çok inanıyordu ki, aniden kaçmak zorunda kalmaları büyük bir paniğe yol açtı. Yenilginin yarattığı intikam duygusunun acısını da Ukraynalı esirlerden çıkardılar.
Bozguna uğramış bir ordunun hangi kötülükleri yapabileceğini bilmek için de fotoğraflara ve videolara ihtiyacımız zaten yok. “Kendisini muktedir gören” ancak “dağılan” tüm orduların “mantık aranmayacak”, kuralsız bir ölüm makinesine nasıl dönüşebildiğini tarihten çok iyi biliyoruz.