Dün iktidara yakın haber siteleri HDP eş başkanı Pervin Buldan’ın “Bir Kandil fotosu da benden olsun” diyerek terörist Cemil Bayık’la çekildiği fotoğrafı paylaştığına dair bir haber yaptı. Haberin kısa sürede yayılmasıyla, bir çok farklı internet sitesi de bunu paylaştı ardından da Buldan’ın tweeti sildiğine dair başka bir haber daha yapıldı.
Eşi Savaş Buldan PKK için uyuşturucu satarken yakalanmış Pervin Buldan’ın tam da Edirne’ye Selahattin Demirtaş’la görüşmeye gittiği gün böyle bir paylaşım yapması, Apo’nun Demirtaş’ın kulağını çekmek istediği yorumunu yapan Erdoğan’ın demecini akla getirebilirdi. Ancak söz konusu tweetin dün atılmadığı, 2014’te çözüm süreci döneminde atılan bir tweet olduğu kısa sürede ortaya çıktı.

Belli ki Pervin Buldan, Canan Kaftancıoğlu olayında olduğu gibi geçmişteki tweetlerin de suç kapsamına sokulabileceğini görerek kendini korumaya almak istemişti. Ancak paylaşımını silmiş olması, Buldan ve ailesinin PKK’lı geçmişini silmiyor. Kim bilir belki de gerçekten de İmralı ve Edirne cezaevleri arasında bir gerilim vardır, Buldan da Bayık’la olan fotoğrafını silerek tercihini “Selo”dan yana yapmıştır.
Terör örgütünün kendi içindeki bölünmeler ve buradan oluşabilecek bir saflaşmadan medet ummak bizim değil ancak iktidarın işi olabilir. Erdoğan’ın zaman zaman Kürt siyasi hareketinin içindeki gerilime vurgu yapmasının sebebi de Osman Öcalan olayında olduğu gibi Kürtlerin bir kısmını tarafsızlaştırmak ve bunun üzerinden siyasi bir kazanç sağlamak.
Bu “tarafsızlaştırma” politikasının aslında iktidara verilen açık bir destek olduğu ortada. Geçtiğimiz günlerde “Kürtler Mansur Yavaş’a oy vermez” demecinin sahibi Ahmet Türk, dün yine başka bir röportaj vererek “Kürtlere imtiyaz sağlamayacak bir iktidar değişikliğinin kendileri açısından anlamlı olmadığını” dile getirdi. “Tarafsızlaştırma” tam olarak bu oluyor ve bunu söyleyen kişinin de Devlet Bahçeli tarafından hapisten çıkarılmış olması gayet anlamlı. Eski yardımlarının diyetinin ödeneceği bir dönem geliyor olabilir.
İktidar medyasının Kürtleri teslim almak için geçmişin rezilliklerini ortaya çıkarmaları, şimdi değilse bile gelecekte mutlaka kendilerini de bu konunun muhatabı haline getirecek. Selahattin Demirtaş mahkeme savunmalarında kendisine yöneltilen suçlamalara yanıt olarak suç olarak isnat edilenlerin AKP’liler tarafından da söylendiğini, geçmişte dile getirdiği şeylerin hükümetin desteğiyle ifade edildiğini söylüyor. HDP’lilerin PKK’ya destek verdiğini söyleyen iktidar bloğu da, AKP’nin de geçmişte aynılarını söylediğini anlatan HDP’liler de haklı!
Ancak yargılanan sadece HDP’liler. Diğer taraftan AKP yargısının iktidarı bu suçlardan “muaf tutması”, suç ortaklığını ortadan kaldırmıyor. Eğer ortada bir suç varsa, suça yardım ve yataklık edenler sorumluluğu oranında hesap verecekler. Bugün değilse bile elbet bir gün bunlar sorulacak.
İktidarın “terörle mücadele” propagandasına uygun fotoğraflar ve demeçler bulmaya çalışması bir zorunluluk. Geçmişin defterlerini karıştırıp tweetler aramaya çalışmaları bile eski ortaklığın ispatı. Çözüm masasına oturmayan herkes Buldan’ın da, Demirtaş’ın da, Apo’nun da terör örgütüne nasıl destek olduklarını çok iyi biliyor.
Ancak eksiklik AKP’nin o dönemlerde terör örgütünün nasıl da önünü açtığını hatırlamak. İktidar medyasının bu meselede bile CHP’ye saldırması “yüzsüzlüğü”; toplumsal hafızayı bulandırmak, gerçekliği yok etmek stratejisinden kaynaklanıyor.
İktidar, içinde kendisinin olmadığı bir yakın tarih yazarak tüm sorumluluklarını üzerinden atmaya ve bambaşka bir tarih yaratmaya çalışıyor. Sonradan hükümete yakın iş adamlarının eline geçen büyük gazetelerin geçmiş arşivlerine ulaşılamamasının bir sebebi de bu. 1984 romanında anlatılan belleği silinmiş toplum tam olarak bu.