BirGün Gazetesi bugün yaptığı manşette dünyanın farklı ülkelerinin Rus vatandaşlarına getirdiği yaptırımları eleştirerek, “ABD ve batının düşmanlığı körüklediğini, sanattan spora yanlarında yer almayan herkesi cezalandırdıklarını” yazıyor.
Ukrayna’daki askeri operasyonu kınamayı reddeden Rus orkestra şefi Valeri Gergiev’in, Münih Filarmoni Orkestrası’ndaki görevinden alınması, Sputnik’e bağlı çalışan muhabirlerin twitter tarafından “Rusya devletine bağlı medya” olarak etiketlenmesi gibi uygulamalar da bu düşmanlığın örnekleri olarak gösteriliyor.
Gergiev haberlerinin çıktığı sırada, Rusya Ukrayna işgalinde yeni bir taarruza başlamıştı. 64 kilometrelik uzun Rus askeri konvoyu, egemen bir devlet olan Ukrayna’nın işgalini tamamlamak için yola çıkmıştı ve Rus uçakları Kiev’de stratejik yerleri bombalıyordu.
Bombalanan yerlerden bir tanesi de Kiev’deki TV kulesiydi ve 5 Ukraynalı saldırıda hayatını kaybetti. TV kulesinin bombalanması özünde basına yönelik bir saldırıydı. “Rus devletine bağlı medya” olarak etiketlenmekten rahatsızlık duyan gazeteciler, TV kulesinin vurulması ve vatandaşların öldürülmesiyle ilgili tek bir söz söylemediler; Rus saldırganlığını eleştirmediler.
Söylemedikleri gibi Ukrayna-Polonya sınırında yaşananlar üzerinden ırkçılık tartışması açarak, işgali örtmeye çalıştılar. Rusya, Ukrayna’yı işgal ettiği için burada yaşayan insanlar kaçmaya çalışacak, kaçmaya çalışan Afrika kökenlilerin geçişine engel olunduğu için Batı ırkçı olacak! Tamam Batı ırkçı da Afrikalılar sınıra “gezmeye” gitmedi ki! Hasta ruhlu bir adam, Rus imparatorluğunu dirilteceğim diyerek dünyayı bir savaşın eşiğine getirdiği için kaçmak zorunda kalan insanlar bunlar.
Irkçılık tabii ki suçtur ancak insanları bombalamak, ırkçılıkla kıyaslanamayacak çok daha büyük bir suçtur. Bir ırkçılık listesi yapılacaksa da bu listenin başında Ukrayna’yı “yapay” devlet olarak ilan eden, burayı tarihsel Rus toprağı olarak ilan eden işgalci Putin geliyor. Batıyı ikiyüzlülükle suçlayanlar, bol NATO’lu ve ABD’li tahlillerinde “Oluşan savaş halinin sorumlusu Rus işgalciliğidir.” demeyerek farklı bir ikiyüzlülük yapıyorlar.
Yine BirGün gazetesi, dün yaptığı haberde Batının Ukrayna’ya “silah yığdığını” yazıyor. Kazanan silah tüccarları oluyormuş! Peki bu durum neden oluşmuş, sorumlusu kim? Silah tüccarları “Ukrayna’ya gidip silah ekelim” demişler gibi bir havası var haberin. Öznesi yok.
Söylediklerimiz kadar “es geçtiklerimiz” de ideolojik çizgimizi ortaya koyar. Bugün ısrarla “Biz Putinci değiliz, Türkiye’de Rusçuluk diye bir şey zaten yok” diyenler, Rus işgalini gizleyerek ve sıradanlaştırarak Putincilik yapıyorlar.
Tıpkı çok eleştirdikleri Amerikancıların “Ben Amerikancıyım” dememeleri gibi, Rus muhiplerinin de “Rusçuyuz” dememeleri doğal. Açık söylerlerse etkileri azalır. Ama söyledikleri ve “söylemedikleriyle” paçalarından Rusçuluk akıyor. Ellerine güç geçse, karşılarına çıkacak herkesi çalışma kamplarına gönderecek adamlar (Putin’i bundan dolayı kendilerine yakın hissediyorlar), batının yaptırımları üzerinden bir samimiyetsizlik ve demokrasi tartışması açıyorlar.
Bu isimlerden biri olan Fatih Yaşlı geçtiğimiz günlerde kendisini eleştiren bir takipçisine, “Sizin gibileri ancak toplama kamplarında taş kırarken gördüğümde memnun olacağım” diyerek cevap vermiş, hayalini kurduğu gulag düzenini ortaya koymuştu.
Putin de bugün Ukraynalıları bombalayarak Ukrayna’yı bir toplama kampı haline getirmeye çalışıyor. Anti Amerikancılık, NATO karşıtlığı gibi söylemlerin asıl amacı ruh dünyalarındaki bu benzerliği gizlemek.
Dünyanın ve elbette Ukrayna’daki direnişçilerin acil ihtiyacı Ruslara engel olabilecek uluslararası bir dayanışmanın ortaya çıkması. Küresel bir tepkiyi NATO’cu, ABD’ci diyerek reddetmek, işgali daha da hızlandıracak. Kimin daha samimi olduğunu anlamak için ilk yapılması gereken şey Rusya’yı, Ukrayna’dan defetmek.
Rus işgalini ve ölen masumları anlatmak yerine, Putin’in arkadaşı orkestra şefine üzülmeyi tercih ediyorsanız; bu sizin “anti emperyalist” olduğunuzu göstermez; sıradan bir “Rus muhibi” olduğunuzu ispatlar.