Türk Solu’nda Progojin’in Moskova’ya yürüyüşü döneminde kaleme aldığımız analizler, orijinal Rusologların ve Türkiye’deki tarihçilerin söylemlerinin çok ötesinde ve farklıydı. Bu söylemde, özetlersek, Rus etnojenezinin Volga, Kazan ve Moskova hattı boyunca gelişen Ortodoks Tatar (Moskova) veya Müslüman Tatar (Kazan) hattında 13. yüzyıldan itibaren geliştiğini vurgulamıştık. Bu 250 yıllık süreç Rus tarihçiler tarafından Tatar boyunduruğu dönemi denilerek dışlanmıştır. Oysa Gumilev’in de vurguladığı eski Ruslar ile Moskova denklemindeki etnojenez oluşumunu ele aldığımız zaman, Batu Han’ın bugünkü Rusya coğrafyasını İsveç’e kadar ele geçirmesi sürecinde, yeni bir etnojenez başlamıştır.
Bugünkü Rusya’nın etno kimliğinin biçimlenmesi sürecinde, Batu Han’ın kurduğu Altın Ordu devletine bağlı olan ve Cuci’nin torunları tarafından yönetilen Moskova Knezliği ile Volga’nın güneyinde Astrahan’a kadar uzanan bölgede yer alan Kazan’daki Müslümanlaşmış Altın Ordu öne çıkar. Bunun yanında, Don ve Dinyeper ırmakları boyunca ise Kırım Hanlığı merkezli bir gelişme de oluşmuştur.
Dünya sisteminde Venedik döngüsü olarak bilinen, Venedik-Girit-Foça-İstanbul-Kefe hattı boyunca Çin’e giden ticaret yolunu temsil eden bu bölgedeki Tatar egemenliği, batıda Dinyeper, doğuda Don boyunca ve hatta Tuna’ya kadar giden bir bölgede gelişen bir Nogay bozkırıdır. Tatarca “çöl” denilen kavram esas olarak “otlu kır” anlamına gelir ve Arapların Sahra dediği çölden farklıdır. Tatar Çölü’ndeki halk, bu iki ırmak boyunca ilerleyen Nogaylardır. Süreç içinde Nogaylar Hıristiyanlaşarak Kozaklara dönüşmüştür. Bu Kozaklar ikiye ayrılmıştır. Zaporijya Kozakları bugün Ukrayna olarak tanımlanırken, Don Kozakları ise özellikle Çar’ın muhafızlarını oluşturmuş ve “Malo-Rus” (küçük Rus) olarak bilinmektedir.
Progojin ve Wagner de esas olarak Donbas ve Luhansk’taki Don Kozaklarının torunlarıdır. Sovyet Devrimi’nde Kornilov’un vahşi Kozakları diye tanımlanan Don Kozakları, bu boyutuyla Çar’ın yakın muhafızları olmuş ve İç Savaş’ta Çar’ın korunmasını sürdürmüştür. Buna karşılık kuzeydeki Müslüman Tatarlar ise Sultangaliyev hareketiyle Çar yanlısı Kozaklarla keskin bir mücadeleye girişmiştir.
Tarihsel süreçte, Zaporijya Kozakları Litvanya’yla yakınlaşmış ve ardından Kiev’e doğru giden ayrı bir kimlik oluşturmuştur. Bu sürecin belirgin tarihsel olaylarından biri Kulikovo Savaşı’nda Kırım kökenli Mamay Mirza ile Moskova Ortodoks Tatar Hanlığı’nın devamını oluşturan ve Don Fatihi denilen Dmitri Donskoy’un çarpışmasıdır. Moskova, Altın Ordu’dan kurtularak kendi kimliğine bu savaşla ulaşmıştır. Rusya, bu savaşı Rus devletinin kuruluşu olarak görmektedir.
Bu konuyu çok daha detaylı olarak Türk Solu’nda önceden yazmıştım. Bu yazıların Ankara’daki Rusya Büyükelçiliği’nde ilgili uzmanlar tarafından okunduğunu ve kaynakları konusunda sorgulandığını biliyorum. Bu yazıların bizzat Putin tarafından da okunduğunu da düşünüyorum. Nitekim, Putin ABD’li gazeteci Tucker Carlson ile yaptığı söyleşide birebir benim Şolohov’a da gönderme yaparak vurguladığım tarihsel benzetmeyi kullanmıştır. “Durgun Akardı Don” isimli romanında Şolohov üzülerek “İki Kozak grubu birbirini kesiyor ve Don Kozak kanlarıyla kırmızı akıyor” demektedir. Putin de söyleşisinde Rusya-Ukrayna Savaşı için “İki kan kardeş birbirini kesiyor” diye üzüntüsünü belirtmiştir. Moskova’daki Tatar Hanlığı’nın Ortodokslaşarak bugünkü Moskovalılara dönüştüğünü anlattığım ve Rus halkının üç ırmak boyunca geliştiğini vurguladığım tarih tezi yine Putin’in söyleşisinde “Rus halkı üç ırmak boyunca gelişmiştir” şeklinde geçmiştir.
Bu tezlerimin paylaşılması için Moskova’da 26-27 Şubat’ta düzenlenen Rusofili Kongresi’ne davet edildim. Bu daveti politik özgürlüğümün ve bağımsızlığımın korunabilmesi için kabul etmedim. Ama Rus entelijansiyasının Türk Solu’ndan okuduğu bu yazıların bir yeni versiyonunu yazmanın aynı anlama geleceğini vurgulamam gerekir.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nda, Putin’in barışa yönelik söyleminin temelini Dinyeper ve Don arasındaki savaşın yani Kırım Hanlığı’nın kuzey bölgesi olan Nogay topraklarındaki savaşın bugün Kozaklar arasında sürdüğü yer almaktadır. Kozakların Zaporijya kolu, Kiev bölgesini (Banduracılar) oluştururken, diğer taraftan Don Kozakları Çar’a bağımlılıklarıyla ayrı bir Rus kimliği olarak ortaya çıkmaktadır. Halbuki, bu iki grup neredeyse bütün gençlerini kaybederek etnik olarak tarihten silinecek kadar şiddetli bir mücadeleye girişmiştir. Wagner grubu da Don Kozaklarının örgütlenmiş bir biçimi olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu savaş, bu bağlamda, Mamay Mirza’nın savaşının günümüzdeki bir versiyonudur. Bu versiyonda, batıda Litvanya’ya (bugünkü Polonya) yakınlaşan Zaporijya, doğuda Volga boyunca ilerleyen Moskova ve Altın Ordu, ortada ise Moskova’nın ve Çar’ın yanında yer alan Don Kozakları bulunmaktadır.
“Buz tutan topraklara bahar geldiği zaman durgun akardı Don” diyen Şolohov, barışın gelmesiyle tarımın başladığını söylemektedir. Putin de bizim yazımıza ve Şolohov’a göndermeler yaparak “barışın gelmesi” konusunda, aslında bizim yazılarımızdaki etnik tarihi esas olmaktadır. Bu anlamda, Rusya’daki Rusofili Kongresi’nde Türk delegasyonu içinde yer alarak bu konuları anlatmak belki olumlu olurdu. Ancak, Ukrayna’nın Rusya ile olan çatışmasında taraf tutmak, yine bu tarihsel Kozaklar arasındaki bölünmeyi getiren bir politik yaklaşım olurdu. Bizim buradaki tezimiz ise bunları birleştirmektir. Bu birleştirmeyi gerçekleştirmek için de, Amerikancı politikaya da Rusya’ya da karşı çıkan bir yaklaşım içinde yer almak gerekir. Altın Ordu coğrafyasında geçen bu savaşın altını çizmek ve yukarıda bahsettiğim gerçekleri Türkiye’ye ve Rusya’ya anlatmakla yükümlüyüm.