Rusya’da devlet başkanlığı için yapılan seçimler bugün başladı ve üç gün boyunca sürecek.
“Seçim” denilmesi elbette ortada gerçek bir seçim yapılmasından kaynaklanmıyor; Rus devletinin organize ettiği bir kamuflaj ile karşı karşıyayız.
Muhtemeldir ki açıklanacak sonuçlar Putin’in çekmecesinde hazır biçimde duruyor. Diktatörlerin favorisi olan “en az %80 oy”u Putin de “alabilecek” mi, bunu göreceğiz.
Kağıt üzerinde şimdiden belli olan seçim sonuçlarıyla Rusların işgali onayladığı propagandası yapılacak, “Rus imparatorluk geleneğinin” temsilcisi olan Putin’in “yıkılmadık, ayaktayız” sloganı batı bloğuna güçlü bir şekilde duyurulacak.
Sandıktan çıkan güçlü sonuç Putin’in “meşruiyetini” batı bloğuna göstermesi açısından çok önemli.
Diğer taraftan Putin kendisini “Rus siyasetinin dışında” farklı bir yerde – daha üstün bir noktada – gösterme çabası içinde. “Parti rozetini çıkarıp” bağımsız aday olarak seçimlere girmesinin sebebi tüm ulusun saygı duyduğu bir “baba” mertebesine ulaşabilmek.
Böylesi bir konum ulus çağında imparator kafasıyla yaşayan bir devlet başkanı açısından haz verici bir duygu olmasının yanı sıra, Ukrayna işgalinin Ruslar tarafından güçlü biçimde desteklendiği gibi bir mesaj da içeriyor.
Rusya seçimlerinde tek aday tabii ki Putin değil. Komünist Parti, Liberal Demokrat Parti ve Yeni Halk Partisi de seçimlere kendi adaylarıyla katılacak. İşgali destekleyen bu üç partinin de bir miktar oy alması seçimlerin “seçim” gibi gösterilmesi açısından oldukça önemli.
Diğer taraftan işgale karşı çıkan bazı isimlerin aday olmasına bile izin verilmedi. Rejim savaş karşıtlarının ses çıkarmasına tahammül edemiyor.
Siyaset, sanat ve iş dünyasının önde gelen isimleri Putin’e desteklerini sunarak kendilerini güvence altına almaya çalışıyorlar.
71 yaşına girmiş ve Ukrayna’yı işgal etme emrini vermiş Putin açısından artık “siyasi emeklilik” pek mümkün görünmüyor. Güçlü olmak onun açısından artık bir zorunluluk ve böyle bir seçim bu görüntünün yaratılması açısından önemli bir fırsat.