18 Mart 1915 Türklüğün tarihinde şanlı bir gündür. Aynı zamanda emperyalizme karşı savaşan tüm ezilen uluslar için de bir ilham kaynağıdır. Bu tarihte İtilaf Devletleri donanması büyük bir yenilgiye uğradı ve Çanakkale’yi deniz yoluyla geçerek İstanbul’u işgal etme planları boşa çıktı. 25 Nisan’da başlayan kara savaşlarında ise Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Arıburnu ve Anafartalar muharebeleri ve diğer çarpışmalar ile emperyalist kara orduları bozguna uğratıldı.
İstiklâl Savaşımızın zaferi ve Cumhuriyet’in ilanıyla, devletimiz 18 Mart’ı bütün deniz ve kara muharebelerindeki şehitlerimizi ve gazilerimizi anmak için seçti.
Her Türk bugünü onurla, gururla ve coşkuyla kutlar. Aynı zamanda 18 Mart Şehitler Günü’dür. Bu konuda istisna AKP’lilerin ileri gelen isimleridir. Tabii onların ne kadar Türk olduğu da tartışılır.
AKP’nin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hem de 29 Ekim 2006 tarihinde yaptığı konuşmada “Çanakkale’de bal gibi yenildik” demiş, aklı sıra resmi tarihi eleştirmişti. Türklerin kazandığı bir muharebeyi, “kaybettik” diye anan hangi milletten olabilir? Nitekim aynı konuşmasında Hüseyin Çelik’in empati yeteneğinin de olduğu ortadaydı, ama yine Türklerle değil: “Ermeni’nin dindarı, dinsizi, sosyalisti, komünisti, Ortodoks’u hepsi Ermeni davası söz konusu olduğunda ortak zeminde buluşuyor. Ama biz kendi vatandaşımızı kategoriye tabi tutuyoruz. (…) Sözüm ona Atatürkçü geçinen adamlar, ‘Benim ideolojim budur, Atatürk’e uygun ideoloji budur’ diyorlar.”
( https://www.haberturk.com/gundem/haber/4241-canakkalede-bal-gibi-yenildik)
Çanakkale’yi zafer bile bellemeyip, Türk milliyetçilerine ve Cumhuriyetçilerine “siz milleti bölüyorsunuz” diyen kişiye ne denir? AKP’li. Genel olarak “İslam”cı!
Mesele Hüseyin Çelik meselesi değil elbette. Bunların Yunan fanatiği, İngiliz ajanı bir “üstatları” vardı. Deli Kadir. Cenazesine AKP’nin bütün tepe isimleri gitti. Reisleri dahil…
Diyanet’teki kılıç kalkan oyunu heveslisi Erbaş dahil… Ne diyordu Pan-Helenist üstatları:
“Keşke Yunan kazansaydı.”
1919’dan Soğuk Savaş’a, Soğuk Savaş’tan günümüze, İslamcı zırvalığı hep budur. Keşke düşman kazansaydı. Bazen gidip Hilafet Ordusu bile kurarlar. İşin aslı bunlar Osmanlı’ya da düşmandı. Hep dört gözle beklerlerdi Osmanlı yenilsin diye. Ne Fatih’i ne Kanuni’yi ne de başka bir muzaffer Türk fatihini beğenirler.
Bunlar ABD Irak’a girsin ABD askeri, Rusya Kafkaslara girsin Rus askeri, İngiltere Kıbrıs’a girsin, İngiliz askeridir hep. Ama Türklüğe düşmanlıkları başka bir seviyededir. Kudurma seviyesi! Çünkü Türk muzaffer olabilir, asker olabilir. Subay düşmanlıkları da buradan gelir.
Adamlar yıllarca “aslında Kıbrıs’ın hepsini alacaktık, CHP zihniyeti engel oldu” deyip, iktidara gelir gelmez ilk iş olarak Kıbrıs’ı satmaya girişmişti. Asla değişmez. Dinciler her zaman Türk askerinin zaferlerinden hicap, yenilgilerinden sevinç duyarlar.
Bu yüzden bunlar ne Atatürk ne de başka bir komutanımızı anarlar. Şehitlerimizi, gazilerimizi, vatanımızı savunan ve Cumhuriyet’i kuran kahramanları asla anamazlar. Bizim vergilerimiz ve bizim Cumhuriyetimiz sayesinde işgal ettikleri koltuklarından uydurdukları dandik hutbelerinde Türk büyükleri için bir duayı esirgerler.
Bu yıl da aynısı oldu. Diyanet yine aynı rezilliği yaptı. 18 Mart ile ilgili sözde Cuma hutbesi yayınladılar. Hutbede ne Atatürk ne de başka bir Osmanlı Paşasının adını andılar. Utangaçça sarf edilmiş, anlamsız birkaç cümle. Görev savuşturmuşlar demeyeceğim çünkü onların görevi “Türk” olur, “Atatürk” olur veya bizim için değerli olan hangi isim, sözcük varsa hepsini sansürlemektir. Sorsan “kavmiyetçilik” olmasın diye. Ama Yunancılık yapıyorsunuz değil mi? Rum Ortodoks Kilisesi hutbe yazsa bunlar kadar yazar.
Şaşırttı mı? Şaşırtmadı tabii ki. Bu yılkı fetvada ise, “Türk Milleti” ifadesi bile geçmiyor. Türk milleti bile diyemezler. Reislerinin dediği gibi “bu millet” derler ancak. “Bu millet” her kimse?!
Deli Kadir bunlardan dürüsttü be. O en azından “bu millet” falan demez açıkça “Yunan milleti” için gözyaşı dökerdi.
Dinmiş diyanetmiş. Hadi oradan! Sizi gidi Mercedes putperestleri sizi…