Adı Marina Ovsyannikova! Rus devlet televizyonunda canlı yayın sırasında ekrana “Savaşa Hayır!” yazılı dövizle çıktı. “Burada sana yalan söylüyorlar” diyen cesur Rus televizyoncu gözaltına alınacağını biliyordu. Ama korkmadı. Şu anda nerede olduğuyla ilgili bir bilgi yok. Muhtemeldir ki Putin’in işgali eleştiren haberlere engel olmak için çıkardığı yeni yasalarla 15 yıl hapis cezasıyla yargılanacak.
Ovsyannikova, tıpkı 13 Haziran 1936’da herkesin Nazi selamı verdiği kalabalık bir Alman topluluğu içinde Nazi selamı vermeyen tek kişi olan August Landmesser gibi tarihe geçecek. Eyleminin fotoğrafı sembolleşecek, dünyanın her yerinde hatırlanacak.
Tuhaf olan şey bu kadar direnişçi bir eylem karşısında, içimizdeki Rus savunucuların tepkisizliği. “Savaşa hayır” diyen bu ekip, bir Rus kadını hayatını ortaya koyup “savaşa hayır!” dediğinde görmezden geliyor. Ukrayna’da neo-Naziler olduğunu söyleyen anti-faşist “solcular”, Rus televizyonunda Putin karşıtı anti-faşist eylem için susuyorlar.
Örneğin BirGün ya da Evrensel Gazetesi’nin basılı ya da dijital baskısında bu büyük haberi okuyamıyoruz. Sabahtan akşama kadar “Putinci olmadıklarını” ancak bizim “NATO’cu” olduğumuzu iddia eden bu çevrelerin Marina Ovsyannikova için suskun kaldığını görüyoruz.
Yazmak kadar görmezden gelmek de gayet bilinçli bir tercihtir. Bir Rus televizyoncunun bu feda eylemini “görmemek”; bu ekibin neden Rus işgalini konuşmak yerine Suriye ve Irak’ı hatırlatıp NATO’yu eleştirdiğini çok güzel anlatıyor. Bu ekip Türkiye’ye NATO cambazını gösterip, aslında Ukrayna işgalini unutturmaya çalışıyor.
Bu çevreler batıyı Suriye’de, Irak’ta susmakla ve “ikiyüzlü” davranmakla suçluyorlar ama Marina Ovsyannikova olayı açıkça göstermektedir ki aynı ikiyüzlü tavrı kendileri de gösteriyorlar.
Rus televizyonunda yapılan eylemi görmeyen bu Rusçu ekip peki neyi görüyor? Öldürülen ABD’li gazeteci Brent Renaud’u. Görüyorlar dediğime bakmayın, ABD’li gazetecinin Ruslar tarafından vurulmadığını aslında Ukrayna Ordusu tarafından öldürüldüğünü anlatıyorlar.
Bir de hepsi birleşip, bombalar altında gazetecilik yapmaya çalışan Türk gazeteci Gülsüm Khalilova’ya itibar suikastı yapmaya çalışıyorlar. Aydınlık, BirGün ekibi ve Banu Avar hayranları da tıpkı Rus Ordusu gibi işgali gösteren gerçek bir gazeteciyi hedef alıyor. Önce “Neden bu kadın hep Türkçe tweet atıyor?” diye soruyorlardı. Khalilova, Rus propagandası yapıyor olsaydı bu ekip için “Türkçe konuşması” sorun olmayacaktı.
Mesele, Khalilova’nın Rus vahşetini kimsenin inkar edemeyeceği biçimde canlı olarak ortaya koyması.
Günlerdir yazıyoruz, tekrarlayalım. “Putinci ya da Rusçu” olmak için “Rusçuyum” demek gerekmiyor.
Rus saldırganlığını gizlemenin, işgali örtbas etmenin, batının ırkçılığı üzerine felsefi bir tartışma açmaya çalışmanın Ukraynalı direnişçi açısından tek bir anlamı var: İşgalin ilerlemesi.
Sokak röportajlarında “Cep telefonunu çıkar!” diyen dayılar gibi, her seferinde “Irak’ta,
Suriye’de nerdeydin?” diye sormanın amacı aslında antiemperyalist olmak değil, emperyalist bir işgali gizlemek.