15 Ağustos’ta Ozan Pekgöz, “Dışişleri, Rusların Türk gemisi baskınına sessiz” başlıklı yazısında Karadeniz’de Şükrü Okan adlı gemide Rusların yaptığı aramayı değerlendirmiş, bu operasyonun Putin-Erdoğan görüşmesi öncesi “Türkiye’ye çekilen bir yoklama olduğunu” yazmıştı. (https://www.turksolu.com.tr/disisleri-ruslarin-turk-gemisi-baskinina-sessiz/ )
Söz konusu operasyon 13 Ağustos’ta gerçekleşmiş olmasına rağmen Türk basını olaya yeterince ilgi göstermedi ve olay küçük haberlerle sınırlı kaldı. İktidar da meseleyi büyütmemek ve Rus dostlarını daha fazla kızdırmamak için olsa gerek tepki vermemeyi tercih etti.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun iki gün önce yaptığı konuşmada “gemi baskınını” gündeme getirmesi ve “hükümeti tepki göstermemekle” suçlaması üzerine neredeyse 1 hafta sonra İletişim Başkanlığı bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Yapılan açıklamanın ilk maddesi, olay mahallinin “Türk karasuları değil, uluslararası sular” olduğunu vurguluyor.
“Bizim bölgemizde olsaydı gereken cevabı verirdik” anlamında “düşmana korku salmak” için söylenmiş bir söz olsa gerek. Ancak AKP’nin geçmişini düşündüğümüzde hiç de inandırıcı değil. Nitekim Rus uçakları geçmişte İdlib’de “Türk ordusunun kontrolündeki bölgede” 35 askerimizi şehit ettikten sonra, Erdoğan Putin’in ayağına giderek ve kapısında bekleyerek “misliyle” cevap vermişti.
Fahrettin Altun’un “geminin sahibi Türk olsa bile geminin Türk bayraklı bir gemi olmadığını” ve “milliyetten ziyade bayrağın önemli olduğunu” belirtmesi ise “Ne notası veriyorsun, müzik notası mı?” tadında tarihe geçecek türden bir açıklama!
Komorlar bandıralı Mavi Marmara gemisinin İsrail’de uğradığı saldırıyı dert edinen AKP’liler, söz konusu olan Palau bandıralı Şükrü Okan gemisi olduğunda “gemidekilerin milliyeti değil, bayrağı önemlidir” diyebiliyorlar.
Aksini söylese “dostum Putin” rahatsız olabilir! Ötelenen doğalgaz faturalarının ödenmesini isteyebilir, “artık safını seç” diyerek Erdoğan’ı zor durumda bırakabilir ya da Azov komutanları ihtilafından dolayı Lazkiye’de Esad’a yaptığı türden bir muamele yaparak dünyaya servis edebilir…
Altun’dan, Kılıçdaroğlu’na laf yetiştirme becerisini Putin’e göstermesini beklemiyoruz. Ama Rus devletinin ağzıyla bir metin kaleme almak iktidarın acizliğini gözler önüne seriyor.
Kaldı ki gemide ne bayrağı olursa olsun geminin mürettebatı Türklerden oluşuyor ve dünyadaki tüm egemen devletler de kendi vatandaşlarını korumaya çalışırlar. Bu doğal bir reflekstir. Bu refleksi göstermeyen devlete çadır devleti bile denilmez.
Nasıl ki Bayraktar’ın ürettiği ve Ukrayna’nın kullandığı İHA/SİHA’lar Rusları rahatsız ediyorsa; Rusya bu silahlardan dolayı Türkiye’yi sorumlu tutuyorsa, Şükrü Okan gemisinin sorumlusunun Palau devleti değil Türkiye olması son derece doğal.
“Her masada olan” ve oyun kurucu olmakla övünen AKP, Palau gibi 18 bin kişinin yaşadığı küçücük bir ada ülkesinin bayrağının arkasına mı sığınıyor?
İletişim Başkanlığı açıklamadan böylesi bir sonuç çıkarılmaması için olsa gerek son madde olarak, “Rusya Federasyonundaki muhatapların bu tarz girişimlerden kaçınmaları için uygun şekilde ikaz edildiğini” belirtmiş.
Öyle bir ikaz ki Türkiye’den kimsenin haberi yok… Rusya’nın da bir karşı açıklaması yok. Altun, muhataplarını “facetime”dan mı aradı acaba? Rusya’da Facebook’a erişim yasağı olduğu için belki de telegram üzerinden çok sert biçimde uyarmıştır!
Türk devleti Rusya’yı uyarıyor ama bunu “Cumhurbaşkanlığı” ya da “Dışişleri” değil, “İletişim” diye ne olduğu belirsiz bir kurum ilan ediyor.
Ama Altun’un da dikkatli olması gerek, kendisine bu açıklamaları yazdıranlar yarın “bizim haberimiz yoktu” diyebilirler.