Putin’in açıkça Ukrayna’nın bir bölümünü işgal etmek üzere attığı adımla ilgili Türkiye’deki “Sol” ve “Sol basın” olarak nitelendirebileceğimiz gazeteler aldıkları, daha doğrusu alamadıkları tavırla, yine sınıfta kaldı.
Evrensel gazetesinin bugünkü manşeti “Elinizi çekin!”di. İlk bakışta ne olduğu çok muğlak bir manşet atmış Evrensel. Elini çekmesi gerekenler kim, belli değil. Kimden ya da neden ellerini çekecekler, o da meçhul.
Şimdi haklarını yemeyelim, manşetin altındaki spotta “Batılı emperyalistler ile Rus emperyalizmi” ifadesi geçiyor. Ancak haberde Rusya’nın Donbass’ın bağımsızlığını tanımasına karşılık Batı’dan yaptırım tehdidi geldiği yazıyor. Yani Evrensel’e göre tehdit edilen Ukrayna değil Rusya.
Benzer bir “başarı”yı BirGün gazetesi de göstermiş. BirGün’ün manşeti ise “Halklar kaybeder”. Nasıl, Evrensel’inkini aratmayacak muğlaklıkta bir başlık. Ne Ukrayna var, ne Rusya. Hadi çatışmayı Ukrayna Rusya çatışması olarak görmüyorsun, ABD Rusya çatışması ile ilgili bir şey de yok. Halklar kim? Neyi kaybediyor? Neden kaybediyor? Bu soruların cevabı yok. Peki ne var? NATO eliyle dünyayı yeniden dizayn etmeye çalışan ABD’nin Rusya’yı sıkıştırması ve Rusya’nın meydan okuması var. Ama aynı Rusya’nın Ukrayna’nın egemenlik haklarına tecavüzü yok tabii ki.
Ancak mesele sadece bu gazetelerin editoryal tercihi değil. Yani bu başlık olmayan başlıklar, hata falan değil, bizatihi politik bir tavır. Bu gazeteler bugüne kadar Ukrayna meselesinde hep Rusya’yı destekledi ve krizi ABD ve Batı’nın tırmandırdığını yazdı. Ama krizi savaşın eşiğine getiren adımı Rusya ve Putin attı ama bizim “Sol” basın bunu yazacak cesareti gösteremedi.
Hangi Solcu, Putin Rusya’sı gibi emperyalist bir devleti savunur ki? Sovyetler Birliği böyle bir işgale kalkışsa ve Türkiye’deki “Sol” bunu desteklese anlarım. Ki yapmışlıkları da var. SSCB Çekoslovakya’yı işgal ettiğinde Mehmet Ali Aybar dışında tüm “Sol” bu işgali desteklemişti.
Konu basından “Sol”a gelmişken “Sol” partilerin açıklamalarına da değinmek gerekir.
Sol Parti’nin açıklamasında “ABD ve NATO, Ukrayna’dan ellerini çektiğini açıklamalı, ülkeye silah ve mühimmat sevkinden bir an önce vazgeçmelidir. Putin de Lenin’in Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı ilkesini bile tanımayan, Ukrayna ve Belarus’u Rusya’ya katmayı meşru gören aşırı şoven tarih okumalarını terk etmeli Ukrayna’nın kayıtsız şartsız bağımsızlığını tanıdığını teyit etmelidir.” diyor. Sol Parti sanki Putin bir makale yazmış gibi tarih okumasından bahsediyor. Sorsan Lenin bunlar için çok büyük değerdir, devrimcidir ama Putin’e karşı Lenin’i bile savunamadılar.
Sol Parti’nin bildirisinde Minsk Protokolü’nün çözüm için elverişli çerçeveyi sunduğu yazıyor. Putin ise Minsk Protokolü’nü tanımadığını açıkladı. Nasıl bir Rusçuluksa, Putin’e karşı bir tepki var mı? Yok.
EMEP’in açıklamasına göre ise “ABD ve başta İngiltere olmak üzere yakın müttefikleri, gerçek farklı olsa da, Rusya’yı Avrupa’da savaş çıkarma eğiliminde saldırgan bir güç olarak gösterip, AB ülkelerini kendisinden tamamen koparıp Rusya’yı tecrit etmeye ve geri adım attırmaya çalışıyor”muş. Rusya ve Çin de tüm bu tahriklere karşı savaştan kaçınmaya çalışıyormuş.
TKP ise “NATO yayılmacılığının panzehiri Rus milliyetçiliği değildir” şeklinde bir açıklama yaptı. Sol partiler içinde Lenin’e açıktan sahip çıkan bir tek TKP oldu. TKP’nin bildirisinin tamamı Putin eleştirisiydi. Özet olarak ne ABD ne Putin Rusya’sı deniyordu.
Türkiye’de “Sol” basın ve “Sol” partiler, Putin’in Ukrayna’nın bir kısmını işgalini böyle gördüler. Sol açısından durum oldukça vahim bir durum söz konusu. Aynı şeyi ABD yapsaydı, Sol’un tavrı bu kadar muğlak olur muydu?
ABD-Rusya veya ABD-Çin çatışmasında Rusya’nın veya Çin’in tarafında olmak antiemperyalizmmiş gibi görünebilir ama değil. Aynı şekilde Rusya ve Çin’i eleştirmek de Amerikancılık değildir. Tutarlı antiemperyalist hangi ülke olursa olsun emperyalizme karşı çıkmalıdır.
Sol’un artık Rusçuluktan sıyrılıp antiemperyalist özüne dönme, ABD ve Batı’ya olduğu kadar Rus ve Çin emperyalizmine de karşı çıkma zamanı geldi de geçiyor bile.