Savaşın 35 gününün tablosu: Rus hezimeti
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin başlamasının üzerinden bir ayı aşkın bir süre geçmiş durumda. Ve sonuç; Rusya’nın tartışmasız askerî hezimeti, çok korkulan Rus ayısının aslında bir “kâğıttan ayı” olduğu…
Tabii en baştan belirtmek gerekir ki Rusya’nın kâğıttan bir ayı olduğunun ortaya çıkması için de onu tutuşturacak bir direniş lâzımdı ve Ukraynalılar bunu onlara fazlasıyla sağladı.
Tüm tezler, Rusya’nın yenilmezliği ve Çar Putin’in yanılmazlığı üzerine kurulmuştu. Oysa bir taraftan Rusya’nın da elbette tüm saldırgan emperyalistler gibi yenilebileceği ortaya çıkarken, Putin’in eski KGB’li etrafına hipnoz salan kişiliğinin basbayağı RasPUTİN tipi bir balon olabileceği de dünya kamuoyunun gözleri önüne serildi.
Sözde Kiev bir hafta içinde düşecekti. “Komedyen” aşağılamaya kalktıkları ya kendisi paniğe kapılarak tası tarağı toplayıp kaçacak ya da Putin’in çağrısı üzerine Ukrayna ordusu kendisini devirerek Rus yanlısı bir kukla iktidar kurulacaktı. Rus orduları Ukrayna’yı baştanbaşa kat edecek, Karpatlar’da Romanya sınırına, Lviv üzerinden Polonya’ya kadar ulaşacaktı. Artık, Rusya’nın geçmişteki Varşova Paktı jeostratejik alanını tekrar elde etmesi için sadece birkaç adıma ihtiyacı kalacaktı. Belki hemen ardında sıra Kazakistan’a gelecek, onu Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan’ın yutulması da izleyecekti. Rus hayalleri ve “megali ideası” epey devasaydı… Rusçular, özellikle de Türkiye’deki Rus muhibbânı, küçük Putinler ve Duginler ise uçmakta Rusya’yı da aşıyordu.
Ne var ki bunların hiçbiri olmadı. Komedinin 100 metrelik masanın bir ucunda oturan Çar bozuntusunca oynandığı fakat bunun Rus halkı için trajedi haline dönüştüğü, eski komedyenin ise adeta direniş destanı yazarak büyüdüğü görüldü.
Şimdi, en son gerçekleşen İstanbul Görüşmesi’nin ardından Rusya, Kyiv ve Çirnihiv’de askerî etkinliklerini en aza indireceklerini açıklayınca, Rus’tan çok Rusçular “aslında Rusya’nın Kyiv’i almak gibi bir planı yoktu,” gibi avuntulara sarıldılar ama artık bu tip hezeyanlar kendileri dışında kimseyi etkilemiyor işte…
Net olan Rusya’nın tüm şiddetine ve vahşetine, Mariupol başta olmak üzere yaptığı sivil katliamlarına rağmen çamura saplandığı, ileriye doğru bir adım daha atamadığıdır. Bu bir emperyalist gururun kırılmasının bizim açımızdan en güzel tablosudur.
Haftada en az bir kez dünyayı nükleer silah kullanmakla tehdit etmeleri ise güçlerinin değil doğrudan doğruya güçsüzlüklerinin bir göstergesi. “Son çare”nin daha ilk günden ortaya atılıp durmasının başka bir anlamı yok.
Dünyanın en büyük ikinci askerî gücü nasıl perişan oldu?
Şimdi herkes kendisine ve birbirine aynı soruyu soruyor: Nasıl oldu da dünyanın ikinci büyük askerî gücü bu duruma düştü, perişan oldu? O anlı şanlı Kızılordu mirasçısı Rus Ordusu nasıl bu hallere düşmüştü?
Öncelikle burada baştan yapılan bir hata var. Bu da gerçekten de dünyanın en büyük ikinci askerî gücü olan Rusya’nın, daha önce de Çarlık devrinde Japonlara karşı Uzak Doğu’da, Kızılordu döneminde de Finlandiya’da, Afganistan’da defalarca perişan olduğunun gözden kaçırılması. Üstelik bu durum, yani çok kuvvetli istilacı gücün, zayıf millî direniş tarafından durdurulması sadece Rusya’ya özgü bir durum da değil. Dünyanın bir numaralı
askerî gücü olan ABD’nin de Vietnam başta olmak üzere hezimetlere uğradığı aslında herkesin malumu.
Ama Rusya’nın Ukrayna hezimeti bir ay kadar kısa süre içinde gerçekleşti. Çok kısa zamanda Hitler tarzı bir “blitzkrieg” ile yıldırım gibi çarpmayı beklediği Ukrayna onları çarptı. Bu kısa zaman zarfında Rusya’nın kaç generalini yitirdiği bilinmiyor. Bir süre ortadan kalkıp sonra tekrar piyasaya çıkan Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun da arada yediği azarlar dolayısıyla kalp krizi geçirdiği de iddialar arasında. Diğer taraftan, sosyal medya çağında geçen savaşta her gün dünya, patlatılan Rus tanklarının videolarını izliyor.
30 Mart 2022 tarihi itibariyle Ukrayna Savunma Bakanlığı’nın verdiği rakamlara göre Rus kayıpları ise şöyle: 17.300 personel, 605 tank, 131 helikopter, 1184 araç, 131 uçak… Liste böylece uzayıp gidiyor. 10 yıl süren Afganistan işgalinde Rusya’nın kaybettiği 15 bin askerle kıyaslandığı zaman bir ayda verilen bu kayıp çok büyük. Gerçekte Ukrayna’nın bu rakamları psikolojik harp unsuru olarak yüksek verdiğini düşünebilirdik ama Rus medyasında ara sıra “yanlışlıkla” paylaşılan, sonra da acilen kaldırılan kayıp rakamlarıyla bunların örtüştüğünü görüyoruz. Bunun da ötesinde Rus tarafının yavaş yavaş kuyruğunu kıstırmaya başlaması daha da önemli bir doğrulama kıstası…
Demek ki isterseniz dünyanın en büyük ikinci ordusuna sahip olun, karşınızda haklı bir savaş veren ve bunun sonuna kadar bilincinde olan bir ulus ve onun siyasî, askerî temsilcileri olunca kazanmak hiç de öyle kolay bir şey değil. Hatta çoğu zaman kaybetmek mukadderattan…
İnsanın gözünün önüne Vietkongların imha ettiği Amerikan askerleri kadar, Çanakkale’de sulara gömülen devrin en güçlü donanmaları, Osman Paşa’nın Plevne direnişi karşısında kendini şaşıran Çar orduları da geliyor. İşin tek bir anahtarı var: Direniş!
Direniş olmasaydı Ukrayna bitmişti
Peki direniş olmasaydı, Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy başta olmak üzere devlet yöneticileri direnmeyi değil teslimiyeti ya da kaçmayı seçseydi ne olurdu?
Böyle bir durumdan çıkabilecek tek bir net sonuç vardır: Ukrayna işgal edilir, Rusya’nın dayattığı “Ukrayna’nın Sevr’i” gerçek olur, ülke bölünür, halk esir olur, Rus ajanı kukla bir yönetim başa geçer, onlar da Putin ne emrederse onu yapardı. Kısacası Ukrayna biterdi.
Sadece Rusya askerî açıdan kötü durumda olduğu için değil, Ukrayna olabilecek en iyi durumu kendi elleriyle yarattığı, yani sonuna kadar direndiği için sonuç bu! Evet, Rusya bir kâğıttan ayıdır, bu ortaya çıkmıştır ama hezimetini yalnızca buna bağlamak Ukrayna halkının ve liderliğinin direnişine en hafifinden haksızlık ve saygısızlık olacaktır.
Bu vesileyle Ukrayna millî direnişini tekrar selamlıyorum! Rusya’nın Vietnam’ını kanları pahasına yaratmaları sadece kendileri adına verdikleri bir mücadele değil, Rusya’nın kanlı ellerini uzatmak için sıraya koyduğu Türk illeri, Doğu Avrupa ülkeleri ve aslında doğrudan doğruya biz Türk milleti adına da verilen bir mücadeledir.
Ukrayna sadece Rusya’nın değil, bizim de Vietnam’ımız
Ve Ukrayna direnişi yine sadece Rusya’nın değil biz ezilen ulusların tümünün de Vietnam’ı oldu şimdiden. Rusya’yı hezimete uğratan direniş, Rusya için bir yıkımken, bizler için de geleceğe dair bir umut, emperyalizme, gericiliğe, yayılmacılığa, diktatörlüklere karşı bir örnektir de.
Ukrayna bir umut olduğu kadar bir derstir. Sömürgecilerin yenilmez olmadığını göstermesi açısından da, millî direnişin büyülü etkisini ve gücünü hatırlatması açısından da bir örnektir. On yıllar boyunca Amerikan emperyalizminin boyunduruğuna karşı başkaldıran uluslar için Vietnam nasıl bir motivasyon kaynağı olduysa, şimdi de Rus emperyalizmine karşı Ukrayna benzer bir destan yazarak ezilen ulusların emperyalistlere derslerini verdiği millî kurtuluş savaşları arasına adını altın harflerle yazdırmıştır. Biz Türkler için Ukrayna direnişi sadece çağımızın Vietnam’ı değil, çağımızın Plevne’sidir de.
Bir, iki, üç daha fazla Ukrayna!
Ernesto Che Guevara’nın Vietnam direnişini selamladığı konuşmasının özünde bir çağrı vardır:
Bir, iki, üç daha fazla Vietnam yaratmak.
Evet, Vietnam halkı Amerikan emperyalizmini yenmiş, ağır bedellerin sonucunda bağımsızlığına kavuşmuştu. Che’nin çağrısı da Vietnam örneğine yenilerini eklemekten, küresel çapta bir ulusal kurtuluş mücadeleleri dalgası başlatmaktan ibaretti.
Che’nin bu çağrısından en az ABD kadar rahatsız olan bir başka taraf da SSCB liderliğindeki Doğu Bloku’ydu. Zaten Che ve Fidel de çok uzun zamandır Sovyetler’i bir nevi “sol” emperyalizm uygulamakla eleştiriyordu. Gerçekten de bu tip bir çağrı onların da işine gelmiyordu. Yani Rusya, o en sosyalist haliyle bile direnişten hoşlanmıyordu.
Şimdi Rusya’nın Vietnam’ı olan Ukrayna’nın örneğini yükseltmek, bundan hem ders hem de motivasyon kaynağı çıkarmak bizlerin görevi. Bir zamanlar Vietnam örneği üzerinden yapılan çağrıyı Ukrayna ile dile getirmenin tam zamanı…
Dünyanın şimdi tek bir şeye ihtiyacı var: Bir, iki, üç daha fazla Ukrayna!