No Result
View All Result

Sarayın son tezgâhı: Seçimlerde CHP’ye liberal, AKP’ye popülist rolü

Ali ÖZSOY by Ali ÖZSOY
8 Aralık 2022
in GÜNLÜK
0
Sarayın son tezgâhı: Seçimlerde CHP’ye liberal, AKP’ye popülist rolü

Kılıçdaroğlu’nun ABD’den getirdiği ve “ekonominin liberal starları” ile yaptığı garip “lansman” toplantısından hemen sonra AKP de kendince bir ekonomik kampanya başlattı.

Kılıçdaroğlu’nun bol grafikli ve İngilizceli akademik (!) toplantısıyla kıyaslandığında, AKP’nin kampanyası “patron çıldırdı” konseptli, çarşılarda gördüğümüz palyaçolu, ses sistemli, büyük gümbürtülü “Japon Pazarı” çığırtkanlığını anımsatıyor.

“Asgari ücret 10 bin olacak.” “Milyonlarca EYT’li yüz binlerce ikramiye alacak.” “Yetmedi. Emekli sayıldıkları için kıdem tazminatı da hediye.” “Bitti mi? Hayır! Vergi dilimlerini düzelteceğiz. Biz düzelttikçe sen coşacaksın.” “TOKİ kurasında adın mı çıkmadı? Gel sana yeni kura.”

Sermaye sınıfı homurdandı mı? “Gel vatandaş gel! Sana da paket var. Kıdem tazminatını ben ödeyeceğim. Sana da vergi, varlık, zart, zurt affı. Ucuz kredi. Yeni ihale.” “PATRON ÇILDIRDI!”

Daha bir iki ay önce Kılıçdaroğlu bu popülizm yarışında öndeydi ve puan da kazanıyordu. Önceden tahmin yürütüyordu ve sıkıştırıyordu AKP’yi. Emekliye şunu ver, asgari ücreti artır, EYT’lileri unutma. AKP yapmak zorunda kalıyordu.

Tayyip kurnaz biri. TOKİ evleri kampanyasını çok gizli bir süreçle planladı ve CHP öğrenmeden kendisi açıkladı. Artık oyunu kazanması için yapması tek gereken: “Onlar istediği için değil, ben verdiğim için gerçekleşti” propagandasını egemen kılabilmeliydi.

Ancak “kurt yediği ayazı” gerçekten de unutmuyordu. Halk AKP’nin kendisini nasıl bir perişanlığa düşürdüğünün ve kaşıkla verilenlerin kepçeyle geri alındığının bilincindeydi artık. “Muhalefet olmasa kaşıkla da alamayız” algısı, “reisten Allah razı olsun” algısının çok çok üstündeydi.

3 Aralık 2022 Vizyon toplantısını CHP’nin hizaya sokulduğu an olarak görebiliriz. Belli ki CHP artık “popülist” mevzii bırakacak. Böylelikle muhalefetten korktuğu için değil, insafa geldiği için “kaşıkla” veren reis propagandası başlayabilir. Sandığa bu kurguyla gidebilmek, belki de AKP’nin son şansı olabilir.

CHP’deki kırılma eylül ayında başlatıldı. Çok kritik bir Sansür Yasası Meclis’e getirilmişti. Amasra’daki maden katliamı halkta büyük infial yaratmıştı. Ama Kılıçdaroğlu ortalıkta yoktu. ABD ve İngiltere’de uzadıkça uzayan geziler tepki almaya başlayınca Kılıçdaroğlu, “aralık ayını bekleyin bomba gibi açıklamalarım var” diyordu. Meğer Daron Acemoğlu ve Jeremy Rifkin’miş bomba! Vatandaşa sorsan bunları NBA oyuncusu falan sanır.

3 Aralık toplantısı AKP’ye büyük moral verdi. “ABD ve IMF’den vali getirecekler” söylemi hemen devreye sokuldu.

Aslında AKP propagandasını çürütmek çok kolay ancak esas sorun bu değil. Sorun CHP’nin yöneliminin şaşmasıdır. CHP’li vekiller ve muhalefet AKP’yi sokaktaki yangını görmemekle suçluyordu. Sokakta yangın varsa, muhalefet de sokakta yapılır. Şimdi ise CHP liberal akademisyenlerle toplantı salonlarına tıkılmış durumda. Sokaktaki vatandaş ise AKP’li bakanların ve sarayın açıklayacağı asgari ücret, EYT, vergi dilimi paketlerini çaresizlik içinde bekliyor.

CHP’nin şaşan yönelimini rahatlıkla Halk TV ve Tele 1’de de görebiliriz. “Halk aç, nerede bu devlet nerede bu millet” jargonu kısa sürede yerini “AKP popülizm yapıyor, tüm bu paketlere kaynak nereden bulunacak” sorularına bıraktı.

Çok büyük makro iktisat dehası olmaya gerek yok. Elbette ki AKP kaşıkla verdiğini, eğer seçimi kazanırsa bir sonraki döngüde enflasyon ve vergi ile geri alacak. Hem de kepçe ile değil, bir zamanlar Bahçeli’nin kullandığı ifadeyle “boruyla” geri alacaklar.

Bu düzeyde ekonomi bilinci en sıradan vatandaş da bile var. EYT’li ikramiyesini aldığı gün ya faize, ya dövize ya da altına koşacak! Çünkü her “kaşıkla verme” operasyonundan sonra, TL’nin değerinin nasıl daha da çakıldığı ve halkın misliyle yoksullaştığını herkes biliyor.

CHP’nin veya Babacan’ın veya Davutoğlu’nun veya başka bir partinin “ama bunlara kaynak bulamazsınız, seçimden sonra çok daha kötü olur, kepçeyle geri alırsınız siz” demesinin tek ama tek bir anlamı vardır. AKP seçimi kazanacak!

Sen iktidara adayım diyen bir siyasi partisin. “AKP kazanırsa felaket olur” dediğinde ilginç bir şey söylemiş olmuyorsun. 20 yıldır yaşıyoruz zaten.

Yine sen ekonomi hocası nidalarıyla, “ama bütçe açığı olur” diye AKP’yi uyardığında, halka ulaşan tek bir mesaj oluyor: “Anlaşıldı seneye bunlar iktidar olmayacak. Önümüz fırtına. Bari biz ücretimizi, EYT’mizi, TOKİ’mizi kovalayalım.”

“Ama AKP algı yaratıyor. Halkı sefilliğe sürüklediler, şimdi göz boyuyorlar.” Bak işte bu çok doğru. Eğer muhalefet kendini liberalizme çeker ve “popülizm meydanını” AKP çığırtkanlarına bırakırsa, gözü de boyarlar bütün cüsseyi de.

Arkadaş iktisat, sosyoloji, siyaset bilimi uzmanı olmaya gerek yok ki. Seçimden önce halka vaat yaparsın. Vaat yarışı denir buna. AKP’nin en zayıf karnı şu anda ekonomi iken Kılıçdaroğlu, Acemoğlu’nu danışman yapıyor. Adamın tüm kuramı popülizm karşıtlığı üzerine. Kurumsallık üzerine kendince yeni bir liberal şablon geliştirmiş. İster istemez CHP kendini geri çekecektir. Sandığa liberalizm ile giden, iktidarı göremez. İktidarını al, istersen liberalizmini sonra uygula. CHP’yi düzeltmek umurumda bile değil. Derdimiz AKP’den kurtulmak.

Ya Acemoğlu’na saygınız yok, yine popülizm ile gideceksiniz sandığa. Ya da halkı yine AKP’nin insafına terk edeceksiniz. Vaat değil grafikli sunumlarla iktisadi muhalefet yapacaksınız.

Şunu bir sosyalist ve Kemalist olarak da açıkça yazıyorum. Yerimiz belli olsun. Popülizmin kelime anlamı Halkçılık’tır. Halka hizmet etmeyen hiçbir politikanın da başarılı olma şansı yoktur. Halkın çıkarını gözetmeyen siyasetin ne anlamı var?

Muhalefete tek önerimiz seçimlerde açıkça ve en gerçek haliyle popülizm yani Halkçılık yapmalarıdır. Başka türlü kazanamayız!

Post-modernist, post-yapısalcı gericiliğin en önemli tezlerinden biri, ideolojilerin göreceliği olduğu, ideolojilerin içeriğinin değil jargonun belirleyici olduğu yönündeydi. Böylelikle emperyalist düzen istediği ideolojik kavramla istediği gibi oynayabileceği kendi “resmi ideolojisine” kavuştu. Son 40 yıldır dünyaya bu felsefeyle şekil vermeye çalıştı.

Eğer para, güç ve askeri kapasite sizdeyse gerçekten de kurgunuz “gerçeğe” dönüşebilir. Ama kriz, savaş, karşıdevrim ve devrim anlarına kadar sürer bu “paradigma.” Emperyalizm son 40 yılda bir şekilde paradigmasını sorgulatmadan bugüne kadar getirdi. Solu paramparça eden, “Sağ Popülizm”  ve “Sol Popülizm” eksenli iki kavram etrafında kurgulanan dayatma, bu paradigmanın önemli şablonlarından biriydi..

Emperyalist sisteme göre milliyetçilik, bağımsızlık ve antiemperyalizm, aslında milliyetçilik, bağımsızlık ve antiemperyalizm değildir. Gerçekte tüm bunlar “Sağ Popülizm”dir. Bu da faşizmdir.

“Sol Popülizm” ise yine yoksullara kaynaksız servet transferi propagandasıdır, ekonomik istismardır ve varacağı yer başka bir rotadan yine faşizm olacaktır.

Elbette bu tezleri reddediyoruz. Çünkü devrimciler nesneleri kurgu olarak değil, gerçeklik olarak ele alır. En azından gerçekliğini hedefler. Faşizm faşizmdir. Emperyalizm emperyalizmdir. Sosyalizm sosyalizmdir.

Popülizm kavramını alıp “sol” kanadına sosyalizmi, “sağ” kanadına şovenizmi koyup, liberalizm hariç her ideolojiye faşizm ya da Nasyonal Sosyalizm dediğinizde asıl “ideolojik kurguyu” siz yapmış oluyorsunuz. Post-modernizmin moda tabiriyle “retorik mühendisliği”ne ve “algı operasyonu”na soyunan bizzat sizsiniz.

CHP Genel Başkanı sanıyor ki; 2002’deki AKP gibi sivil ve liberal bir “söylem” ile iktidara gelebilirim. Burada anahtar sözcük “söylem”! Oysa AKP o zaman da faşistti. Sistemin yarattığı “algı” onlara iktidar olmaları için bu “imaj”ı verdi. Aradan 20 yıl geçti. Şimdi ise sana seçimleri kaybetmen için bu “imaj” veriliyor. Tek derdiniz imaj ise ve siyasetin imajla yapıldığını düşünüyorsanız haberiniz olsun.

Tayyip’e ise hem “sağ popülizm”in hem “sol popülizm”in rolleri ve silahları verilmiş. Yetmemiş bizim vergilerimizle daha doğrusu ödediğimiz haraçlarla düzülen 1 Trilyon 80 Milyar TL’lik “kamu hazinesi” teslim edilmiş. O da elindeki silahları sonuna kadar kullanmaya ve sandığa abanmaya kesin emin!

Bu oyunun kazananı sizce kim olur? İki “imaj”dan “popülizm”in en sahtesinin bile liberal imajdan daha güçlü olduğu kesin. Kaldı ki bir de imajdan öte 1 Trilyon 80 Milyar TL var AKP’nin elinde.

Halk ekonomi aptalı değil. Kendisine kaşıkla verilenleri kepçeyle alınacağını biliyor. AKP’nin seçime kadar verdikleri sayesinde seçimi kazanması durumunda, muazzam bir enflasyon ve bütçe açığı ile karşılaşacağımızı da insanlar görüyor. Ama muhalefet iktidara gelmeyecekse veya gelse de halka ne kaşıkla ne kepçeyle bir şey vermeyecekse; o zaman halk neden muhalefete oy versin.

Gerçek popülist yani Halkçı politika ise halka şunu söylemeli. Seçimi kazanırsak, AKP’nin verdiğinin çok daha fazlasını da vereceğiz ancak enflasyon da olmayacak. Çünkü hırsızlık bitecek. Kamu bütçesinin sarayın gizli hazinesi tarafından talanı bitecek. Bu kaynak hepimize yetecek.

Bu kısa vadeli bir çözüm ama gerçekçi. En az 2 yıl Türkiye büyük bir rahatlama yaşar. Bakın işte bu ikna eder halkı.

Gerçekten de bu haliyle -yani saray hazinesini, AKP oligarşisini hedef almasıyla- bu ne sosyalist ne de liberal bir programdır. Bu kelimenin tam anlamıyla tüm toplumsal kesimleri ve sınıfları rahatlatacak Halkçı yani gerçek popülist bir politikadır.

Muhalefet hemen, derhal ve yeniden popülist cepheye girmelidir. Şu anki kırılmanın sorumlusu ilk olarak Kılıçdaroğlu’dur. Kılıçdaroğlu’nun ABD, İngiltere gezileri ve Daronlu vizyon toplantısıdır. Kılıçdaroğlu bu hatasından dönmelidir.

Sormamız gereken soru ise şu. Bu fikir kimden çıktı. Babacan ve Davutoğlu’ndan mı? Eğer öyleyse bu isimler eski AKP’li ve AKP’nin nasıl seçim kazandığını çok iyi biliyorlar. Bugüne kadar AKP’ye en çok oyu, en sahtesinden de olsa “popülizmin” kazandırdığını en iyi onlar biliyor. İktisadi liberalizm kışkırtması kendilerinden geldiyse bu durumda AKP’nin Truva Atı damgası yiyeceklerdir.

Yok, eğer Kılıçdaroğlu kendi danışmanlarıyla böyle bir yola girdiyse, o zaman soru farklılaşır: CHP Genel Merkezi’nde Hakan Fidan’a bağlı bir ofis mi var?

Previous Post

“Çocuk Evlilik” haberinin ispatladığı: Tarikat varsa, taciz var, tecavüz var!

Next Post

Marketteki tarikat savaşı

Next Post
Marketteki tarikat savaşı

Marketteki tarikat savaşı

Facebook Twitter Instagram

TÜM HAKLARI SAKLIDIR © 2022 TÜRKSOLU, ATATÜRKÇÜ, MİLLİYETÇİ, SOLCU GAZETE.

No Result
View All Result
  • TÜRKSOLU
  • GÜNLÜK
  • HAFTALIK
  • ARŞİV
  • İLERİ YAYINLARI KİTAPLIĞI

TÜM HAKLARI SAKLIDIR © 2022 TÜRKSOLU, ATATÜRKÇÜ, MİLLİYETÇİ, SOLCU GAZETE.