Gezi Direnişinin en önemli sonuçlarından biri, o zaman adı BDP/HDP olan Kürt şovenizminin resmi partisinin ifşa olmasıydı. Gençler barikatlarda diktaya karşı özgürlük mücadelesi veriyorken o zamanki BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Gezi’de darbeci faşistleri gördüm” demiş; Radikal gazetesine şu demeci vermişti: “Bazı yerlerde çağrıları yapıldı. Özellikle ‘Türk Solu Dergisi’ çevresi… Aslında faşistler.”
Kendilerinin protestolara katılmaya mecbur olmadığını meşhur Ak-faşist retoriğiyle açıklamış; göstericilerin, aslında barış isteyen AKP’ye karşı askeri darbe istediğini iddia etmişti: “Ulusalcı ve milliyetçilerin darbe hevesi veya beklentisi bizim destekleyeceğimiz bir beklenti değil.”
Daha sonra teröristbaşı Apo da o zaman neredeyse her hafta kendisini ziyaret eden MİT kuryesi Sırrı’ya “Erdoğan’ı Gezi’de ben kurtardım” açık itirafını yapmıştı. Gezi Direnişi sırasında Rize’de bile insanlar sokağa dökülmüş, AKP’nin ricası üzerine PKK’nın kesin talimatıyla Güneydoğu’da kimse sokağa çıkarılmamıştı.
AKP kurtarılmıştı ancak yıllarca “sol” maske takan Kürt faşizmini kim kurtaracaktı? Takke düşmüş kel görünmüştü. İşte burada devreye MİT girdi. PKK’dan arınmış ve Gezi’deki gibi “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atan gerçek bir sol, AKP için büyük tehlikeydi.
Aslında bu işleri Apo iyi bilir. Güneydoğuda Apocu teröristlerin 1980’e kadar tek eylemi “sömürgeci TC’nin temsilcileri” olarak düşman ilan ettiği sosyalistleri katletmekti. Çünkü solun olduğu yerde kendi faşizmlerinin egemen olamayacağını biliyorlardı. Uğur Mumcu, Apocuların başından beri bir MİT-CIA projesi olduğunu belgeleriyle açıkladıktan hemen sonra katledilmişti.
Aynı Apo, şimdi solu bitirmek için ters yönde bir operasyona imza attı. AKP ve MİT’in ricasını kırmadı. HDP, listelerini “sosyalistlere” açtı. Böylelikle “sosyalistler” mecliste beslenecek ve uslu tutulacaktı.
2015 yılı seçimleri, bu operasyon için dönüm noktası oldu. 2013’ten beri “Gezi ruhunu canlı tutmak, sokak muhalefetini örgütlemek, yeni Geziler yaratmak” gibi gündemlerle meşgul olan ne kadar sol grup varsa, birden bire kendilerini Ankara’da HDP Genel Merkezi’nin önünde buldu. Mülakat sonuçlarını bekleyen adaylar gibi, İmralı ve dolayısıyla MİT’ten onay gelecek vekil listesini gözlemeye başladılar.
Bu seçimden sonra “sosyalist sol” diye bir şey kalmadı Türkiye’de. Artık bu tür “sol”cuların sadece “HDP ne diyecek, HDP hangi fraksiyonu daha çok seviyor, HDP kimden vekil sokacakmış bu sene” gündemi var.
Ben bu süreci bir yerden sonra takip edemedim. Tabii Türkiye’de sürekli seçim oldu. Tek hatırladığım, bir ara EMEP gönül koydu. ESP’den isim almışlar, onlardan almamışlar. “Biz HDP’yi desteklemeyeceğiz ama HDK’da kalırız” gibi bir açıklama vardı. Biraz okumuştum ama yemin ederim hiçbir siyasi veya ideolojik itiraz kalmamış aklımda. Sadece “ama biz daha önce gelmiştik, bizi neden dışladınız” gibi bir argüman vardı. Sonraki seçimlerde onlardan da birini yine aldılar sanırım. Şu anda EMEP’in yine gıkı çıkmıyor.
AKP ile HDP arasındaki sözde gerilim devam ediyorken “mecliste sosyalist sözcüler de olmalı” palavrası biraz işler gibiydi. Ama işte yine en büyük Amerikancı, en büyük iki faşist yine “barış açılımı” yapmaya karar vermiş. Birileri ABD ve faşizm mi dedi? MHP eksik olur mu? Bizzat onlar ön ayak olmuş bu yeni izdivaca.
Lafı çok uzatmayacağım. AKP-MHP-DEM el ele, kol kola, göz göze, iç içe yine. Peki, DEM listelerinden meclise giren “sosyalistler” ne yapıyor?
Bunların işi gücü “faşizme karşı mücadeledir.” Bir faşizm putu yaratmışlar, onu MHP ile özdeşleştirmişlerdir. Bu fetiş üzerinden en büyük Amerikancılıkları da en büyük halk düşmanlıklarını da yıllardır meşrulaştırdılar. Düşünün bir kere “faşizme karşı mücadele” için Suriye’ye gidip çam yarması Kansaslı ABD özel harekatçılarıyla birlikte, Arap-Türkmen köyü basanlar bile oldu. Hepsi “sosyalizm” adına, “enternasyonalizm” adına…
Eee, şimdi karşılarında kocaman üç hilaliyle MHP duruyor. AKP’den de öte; PKK ve DEM, MHP ile iş tutuyor.
Tek tek baktım. EMEP’in sayfalarına girdim. Halkevlerininkine de. TİP’in de bir açıklaması var mı acaba dedim? Çıt yok.
Sosyal medya fenomeni Erkan Baş adeta dut yemiş bülbüle dönmüş. O bile etkileşimi bırakmış Twitter’da.
Başka kimi soktu DEM bu sene meclise? ESP, MSP, DPG, LPG? Onlara bakamadım artık.
Çok araştırdım. TİP parti meclisi toplamış. Orada kısaca değinmişler. Kürt sorununu ilk kendileriyle adıyla sanıyla anmışlar. Barışı en çok onlar istiyormuş ama birilerinin şantaj unsuru olarak kullanılmamalıymış.
Bulmaca gibi. Birileri kim? Şantaj ne?
Aslanım ben size söyleyeyim. O kadar korkmanıza gerek yok. Tayyip “müebbet başkan” olmak istiyor. Karşılığında da “Apo’yu dışarı çıkarırız, Anayasa’ya da bir iki şey atarız” diyor. MHP de bu işin göbeğinde.
Söyle işte tavrın ne? Destekliyor musun, desteklemiyor musun?
Heyyyy! Size sesleniyorum “sosyalist sol” kılıklı, DEM’in meclis memurları… Kürsü sosyalistleri, orada mısınız?!
Süper emekliliğinizi kapmış, özlük haklarınızı garantilemişsiniz. Neden korkuyorsunuz? En fazla DEM sizi bir daha aday göstermez.
Bir şeyler oluyor. Sizin bu konuda fikriniz var mı?
Size PKK’nın güttüğü “solcular” derken haksızmışlar. Sizi doğrudan Saray ve MİT güdüyor anlaşılan.
Faşizmin cici sosyalistleri sizi! Saray ve MHP’nin meclis kadrolu devrimcileri sizi.
Siz kim “Meclis kürsüsünden devrimci siyaset” yapmak kim? Ağabeyleriniz “müzakere yapıyor”, ortalıktan kaybolun. Seçim dönemi çıkarsanız yine.
