Ukrayna’da işler Rusya açısından gün geçtikçe daha da sarpa sarıyor. Savaşın altı ayının geride kalmasının ardından dengeler yeniden Ukrayna’dan, direnen taraftan yana sinyaller vermeye başladı.
Ukrayna, hem güneydeki Herson bölgesinde, hem de kuzeydeki Harkiv ilinde karşı taarruz başlattı. Harkiv’e yakın birçok merkezin geri alındığı ya da alınmak üzere olduğu haberleri geliyor. Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı’ndan verilen bilgilere göre Ukrayna 20 yerleşim birimini geri almış ve Rus birliklerini 50 km kadar inlerine doğru kovalamış durumda…
Diğer taraftan güneydeki stratejik öneme sahip ve Kırım’a giden yolun başı olarak tanımlanan Herson’u işgal altında tutan Ruslar, Ukrayna karşı saldırısının şiddeti karşısında planladıkları “Rusya’ya katılım referandumu”nu ertelemek zorunda kaldılar. Artık kendilerini pek de “kalıcı” hissetmedikleri açık! Herson şehir merkezinin kurtarılması da artık kuvvetli bir ihtimal.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy ise sadece Harkiv ve Herson için değil, Kırım hakkında da umutlu ve kararlı konuşuyor:
“Ukrayna bayrağının ve özgür hayatının Kırım’a geri döneceğine inanıyorum. Tüm topraklarımızı özgürleştireceğiz.”
Belki altı yedi ay önce gülünç bulunacak bu sözler, bugün ciddi bir ihtimale ve kararlılığa işaret ediyor.
Geçtiğimiz gün Rusya Maliye Bakanlığı’ndan sızdırıldığı iddia edilen bir belgeye göre ise Rusların Ukrayna’daki kayıpları 48 bini aşmış bulunuyor. Bu Ukrayna’nın açıkladığı Rus kayıpları rakamından bile yüksek bir rakam! Her ne kadar belgenin sahihliği tartışılmaya devam etse de, içerik Rusya’nın ve Çar Putin’in “gönüllü” arama sevdası ile örtüşüyor. Bunun yanında Putin’in “seferberlik” ilan etmek zorunda kalacağı ve bunun hazırlıklarının yapıldığı da Rusya dâhilinden harice doğru esen rüzgârlarla dünyaya yayıldı bile.
Rusya’nın sadece asker sıkıntısı çekmediği, silah ve mühimmat konusunda da dara düştüğü dünyanın bildiği bir şey. Bir süre önce İran’dan silah ve cephane aldığı konuşulan Rusya’nın şimdi de Kuzey Kore’den aynı ithalata başladığı bildiriliyor.
Putin, Avrupa ülkelerini geçmişte ve şimdi sömürgecilik yapmakla suçlayadursun, ülkesinin 500 yıllık vahşî sömürgeciliği de bizzat kendisinin “diriliş” ihtirası eliyle duvara çarpmış halde. Putin’in “Make Russia Great Again” projesi maalesef kendi elinde patlamış bir bombadan ibaret…
Peki, Rusya kaybederken yanında kimleri sürükleyecek? Elbette irili ufaklı tüm Rusofilleri, Putinistleri, bekasını, kaderini ona bağlayanları. Bunların başında gelenler arasında Erdoğan ve AKP de var.
Erdoğan, en son Sırbistan’da konuştuğunda Batı’yı tahrik politikası izlemekle suçladı. Bunun üzerine bizim Russever sosyalistlerimiz, komünistlerimiz de bayram etmiştir sanırım. Ne de olsa her gün gazete sütunlarından ve köşe yazılarından aynı “Ukrayna tahrik etti, Batı kışkırttı,” tezini onlar da işleyip duruyorlar. Bakın, en üst düzeyden teveccüh görüyorsunuz! Daha ne istersiniz? Siz de Perinçek misali “Erdoğan bizim çizgimize geldi,” diyebilirisiniz mesela…
Ama Erdoğan’ın Sırbistan açıklamaları bu “tahrik” söyleminden ibaret değil. Dahası var:
“Rusya’yı hafife alan yanlış yapar…”
Erdoğan bu bulunmaz vecizeyi Batı İttifakı için söyledi. Evet, haklı da… Ama kaçırdığı bir nokta var ki çok kritik: Ukrayna da, Batı İttifakı da böyle bir yanlış yapmış gibi durmuyor hiç! Aksine Batı, bu savaşa siyasî, malî, askerî açılardan çok iyi hazırlanmış. Ukrayna’yı da hazırlamış…
Dolayısıyla, Erdoğan’ın aforizması haklı da olsa bunun “Batı’yı hafife alan daha büyük hata yapar,” şeklindeki versiyonun isabeti daha yüksek. Ve bu “hafife alma” hatasını yapan sadece Putin değil. Savaştan önce Putin her şeye hâkim olduğunu düşünüyordu. Rus istihbarat şebekesinin stratejist ya da gazeteci kılığındaki “Türk” elemanları onun şaşmazlığına iman etmişti. Ve şimdi çok sert bir duvara tosladılar. Aynı bunların kibriyle Batı’yı parmağında oynattığını düşünen bir dış politikanın sonu da benzer bir şekilde gerçeklikle acı bir yüzleşme olacak.
Rusya kaybediyor. Her gün hezimete biraz daha yaklaşıyor. Ve girdiği bataklıktan çırpınarak da kurtulamıyor.
Onunla birlikte dibe sürüklenenlerden olup olmamak da artık pek de bir tercih meselesi sayılmaz. Putin’in ipine sarılanlar, onunla beraber dibi görmeye mahkûm…