Medya dünyasında zaman zaman “kim MİT’çi” tartışması yaşanır. Birbirini suçlayanlar olur. Hakaretler falan. Sonra sakinleşirler. “İfşa mı oldu şimdi bunlar yoksa MİT mi kendi elemanlarını hizaya soktu” diye her zaman düşünürüm.
Son olayların göbeğindeki isimler: 15 Temmuz’dan sonra yurtdışına kaçan Cevheri Güven, Hilal Kaplan, OdaTV’nin yeni yayın yönetmeni Toygun Atilla, eskiden OdaTV’de şimdi Cumhuriyet’te çalışan iki Barış, Cüneyt Özdemir ve MİT’in medya sorumlusu olduğu ileri sürülen Nuh Yılmaz. Ve elbette mesele MİT olur da o eksik olur mu? Kambersiz düğün olmaz. Soner Yalçın!
Cevheri Güven’in Fethullahçı olduğu biliniyor. Yine de yaptığı açıklamalar ses getiriyor. Elbette biz de şerh koyarak tartışmaları alevlendiren son iddialarını özetleyelim.
Nuh Yılmaz isimli bir MİT görevlisi varmış. Hakan Fidan adına Cumhuriyet gazetesinden OdaTV’ye, T24’ten başka mecralara kadar muhalif gözüken medya organlarını bizzat yönetiyormuş.
İddiaya göre bu adam 14 Temmuz 2016 günü Ankara dışındaki kır evine Hande Fırat’ı çağırmış. Ertesi gün Tayyip Erdoğan’ın Facetime’dan yaptığı meşhur görüşmeyle ilgili direktifler vermiş. Hatta şöyle bir aksilik olmuş. Hande Fırat, 15 Temmuz’da planlandığı gibi Tayyip ile konuşurken ve canlı yayında Tayyip “darbeye direnin” çağrısı yaparken, yanlışlıkla Nuh Yılmaz, Hande Fırat’ı telefonla aramış ve ekranda ismi gözükmüş. Hande de aceleyle meşgule atmış.
Cevheri’ye göre Nuh aynı zamanda OdaTV’yi de yönetiyormuş. Soner Yalçın’ı da MİT göreviyle Sözcü’ye yerleştirmiş. Bu Nuh Yılmaz ile Pelikancı gruptan Hilal Kaplan’ın kocası eskiden arkadaşmış. Sonra araları bozulmuş. Hilal Kaplan ile kocası boşanınca da Nuh, Hilal Kaplan’a çok sert vuran bir haber siparişi vermiş. OdaTV de yayınlamış. Hilal Kaplan da çok öfkelenmiş ve Soner Yalçın ile Hürriyet’ten OdaTV’nin başına geçirilen polis muhabiri Toygun Atilla’yı etiketleyerek:
“İnsan olan mahremiyeti saygıyı bilir ama siz insan değilsiniz. Köpeği olduğunuz Nuh’a da bunu böyle iletin” diye tweet atmış. Bunun üzerine de OdaTV apar topar haberi silmiş.
Aslında 15 Temmuz ile ilgili o kadar çok şaibe ve çelişki var ki, halk açısından artık bunlar şaka konusu kabul ediliyor. Kimileri “Tayyip’e darbeyi eniştesi haber vermiş ama bakın MİT de boş durmamış” diye espriler dahi yaptı sosyal medyada. Kısacası Cevheri Güven’in söyledikleri çok da yeni şeyler değil. Ancak elbette iddialar haber değeri de taşıyor. Nihayetinde Güven, kimilerine göre güvenilmez bir kaynak olsa bile, diğer isimler, hem Soner hem Hilal, bağımsız bir şekilde birbirilerini suçlamaya başladıkları için en azından onların ifşaatlarını da bir veri olarak ele alabiliriz.
OdaTV’de son bir haftadır Toygun Atilla iddialara yanıt vermeye çalışıyor. Daha doğrusu karşılık… Çünkü kendisinin MİT’çiliği ile ilgili bir yanıt yok. Cevheri Güven “PKK’lı”ymış. Sonra da “Fetöcü” olmuş. Bunları biz bilemeyiz. Ancak Toygun Atilla ve OdaTV’nin MİT bağlantısına da bir yanıt verilmiş olmadı bu yazılarda.
Ve nihayet Soner Yalçın dün Sözcü gazetesindeki köşesinde kendince bir yanıt verdi. Soner Yalçın da Toygun Atilla gibi Cevheri Güven’in aslında PKK’lı olduğunu yazınca beni bir gülme aldı. Soner Yalçın’ın Perinçek’in çıkardığı 2000’e Doğru Dergisi’nde istihbarat müdürlüğü yaptığı dönemde, derginin PKK yanlısı yayın politikası aklıma geldi. Ve tabii genç Soner’in Ahmet Cem Ersever ile yaptığı şaibeli röportajlar, sonra Ersever’in infazı…
“Aslında Cevheri çok karanlık bir adam” savunması açıkça Soner’in ağzında komik kaçtı.
Soner Yalçın, yazısında Hilal Kaplan ile ilgili boşanma haberinin hâlâ OdaTV arşivinde olduğunu iddia etti. Ancak “Nuh’un köpeği” ifadesine de o tweetten sonra hemen yanıt vermediklerinin de bir itirafı bu. Hatta güya Toygun, Soner’e, “Ağabey Nuh kim” demiş, Soner de şaşkınmış, Toygun’a “kim bu Nuh” diye yanıt vermiş.
Görüyor musun sen şu işi. “MİT’in gizli tarihini” yazmakla övünen Soner, birden MİT konusunda çok naifleşiyor. Kemal Sunal tiplemesi gibi: “Allah Allah, Nuh kim ola ki???”
Sonra olay kurgumuza göre Soner –araştırmacı gazeteci ya- araştırıyor ve Nuh kimmiş çok emin bir şekilde hüküm veriyor. Çok önemli bir bilgiye ulaşmış –nasıl ulaşıyorlarsa bu bilgilere- Nuh ile ilgili:
“Nihayet kim olduğunu öğrendim ve taşlar yerine oturdu. Hedefteki Nuh, MİT kontraespiyonaj/istihbarata karşı koyma dairesi başkanıydı!
Yani başta FETÖ olmak üzere Türkiye aleyhine çalışan casusların peşindeydi!”
Soner ve Toygun “kim bu Nuh” diye şaşkın şaşkın dolaşırken, birden bire Nuh’un kim olduğunu keşfetmişler ve jeton düşmüş. Dış güçlerin yerli James Bond’umuzu hedef göstermek istediklerini anlamışlar. Peki, Soner nasıl oluyor da, Nuh’un aslında çok kahraman bir insan olduğunu, hain düşmanların MİT’in bu “yerli ve milli” Jason Bourne’unu yok etmek için OdaTV’ye saldırdığını anlayıveriyor! Yani hiç tanımadığın birine, hem de bir MİT’çiye nasıl hemen kefil olur bir insan?
Yazının iç kurgusu, olay örgüsü, Nuh’un adını ilk kez duymaları, sonra da neredeyse adamı işgalcilere karşı istihbarat toplayan “İngiliz Kemal” mertebesine yükseltmesini falan geçtim.
Ben özellikle Soner Yalçın’ın şu cümlesine takıldım: “Beni aldı bir düşünce; ‘MİT’e yine operasyon yapıyorlar’ diye düşündüm.”
Vah vah vah… MİT’e operasyon yapılıyormuş. Soner’i de derin bir hüzün sarmış.
Yani MİT’e operasyon çekiliyorsa OdaTV’ye ne? OdaTV bağımsız bir yayın kuruluşu değil mi? Ama Soner kaygılı ve ısrarcı. Kaşif Kozinoğlu olayında da benzer durum yaşanmış: “… OdaTV üzerinden başka kurumlara operasyon çekiliyor” demiş o zamanlar da.
Hayda… Arkadaş, yani bu kadar da kör gözüne parmak olmaz ki! OdaTV üzerinden MİT’e operasyon çekiliyor demek, OdaTV’nin arkasında MİT var demenin en kestirme yolu olmuyor mu?
Yanlış anlaşıldım falan deme Soner Bey. “Üzerinden” kelimesinden sonra insanın ilk aklına “arkasında” kelimesi gelmez mi? OdaTV dolayısıyla MİT’e saldırılıyorsa, OdaTV ile MİT arasında nasıl bir ilişki oluyor ki?
Ve daha da ilginci… Bir “araştırmacı gazeteci” düşünün. Kendi kurduğu “bağımsız” yayın organına “MİT aparatı” diye saldırılıyor. İlk gazeteci refleksi nedir? Bu iftiraya yanıt vermek, kurumunu savunmak. Ama Soner önce MİT’i düşünüyor. Bizim üzerimizden başka kurumlara saldırılıyor diye güya vatanseverlik gösterisi yapıyor.
Arkadaş senin mesleki refleksin önce hangi “kurumu” savunmaya yönelik? OdaTV’yi mi MİT’i mi?
Bu OdaTV’de kalıplaşmış, sipariş bir metin vardır. Yıllardır Türk Solu’na saldırmak için onu yayınlarlar. Yıllar önce bir kere aynı metni “Türk Solu’nun arkasında kimler var” başlığıyla yayınlamışlardı. Ben de çizmeyi aştıkları için, “Soner senin arkanda kim yok ki?” başlıklı bir yazı ile doğrudan kendisine seslenmiştim Türk Solu’nda.
Soner’in son yazısı Cevheri’nin iddialarını yanıtlamasa da yine de açıklayıcı. OdaTV “üzerinden” “kurum”a saldırıyorlarmış. Yıllar önceki sorumun yanıtını bir nebze de olsa aldım.