Sabah saatlerinde Adıyaman’ın depremden en çok etkilenen ilçesi Gölbaşı’ndaydık. Nüfusu 50 bin olan kentte sokaklar, diğer bölgeler gibi bomboş.
İnsan sesi yerini iş makinalarına bırakmış. İlk iki gün gelmeyen iş makinaları, şimdi enkaz temizlemeye çalışıyor.
Adım adım sokakları dolaşırken, bir vatandaşımız koşa koşa geldi. “Gökçe abi” diyerek sarıldı Gökçe’ye. “Ben sizi yıllardır takip ediyorum. Şimdi bizi yalnız bırakmamış olmanız çok duygulandırdı” diye. Yaşadıklarına o kadar öfkeliydi ki! 2. gün akşamına kadar, hiç kimse uğramamış Gölbaşı’na. Enkaz altında kalanlarla konuşup, umut vermeye çalışıyormuş ama birileri gelene kadar, enkazdan gelen sesler yavaş yavaş kesilmiş!
Hepimize sıkı sıkı sarıldı. “İnanamıyorum ya; Tayyip gelmedi, Türk Solu ve Gökçe Fırat geldi” diyerek, ayrıldı yanımızdan.
Yine sokakları dolaşmaya devam ediyoruz. İki kadın, ağır hasarlı evlerine girip, soba almışlar. Evi görseniz, altından bile geçmezsiniz. Onlar da korkuyor tabii. Ama üşüyorlar. Ve sobaları yok. Çadırları da yok. Küçücük bir berber dükkanında 30 kişi kalıyorlar.
Başka bir kadın, bir ayağında çorap, diğeri çıplak.
Gölbaşı, acil su tankerleri istiyor!
Şimdi yemek bolluğu var bölgede. Hatta fazlalığı.
Olmayan şey; SU!
İnsanlar depremden ölmedik, ya soğuktan ya da hastalıktan öleceğiz diyor!
Tankerlerle su taşınması gerek. Hem de bol bol.
Depremin üzerinden 7 gün geçti. 2 gün ortada yoktu kimse. Sonraki günler, vatandaştan gelen yardımlarla açlık ve susuzluktan kurtuldular.
Haklı olarak “Devlet nerede, bize niye bakmıyor, unuttu mu Gölbaşı’nı?” diyorlar.
Ve ekliyorlar: “Biz de seçim günü 6 Şubat’ı unutmadık, yazacağız pusulaya!”
FİLİZ ÇAKIR