Rusya seçimleri tamamlandı.
Açıklanan ilk sonuçlara göre katılım oranı %74 olurken, Putin kullanılan oyların %88’ini alarak yeniden Rusya devlet başkanı oldu.
Geçtiğimiz cuma günü yazdığım yazıda (https://www.turksolu.com.tr/putinin-secim-tiyatrosu-basladi/) ortada bir seçim olmadığını, sonuçları önceden belli olan bir “müsamere” yapıldığını yazmıştım.
Belli ki Putin, bu kez “inandırıcı” bir seçim sonucu açıklamaya bile yeltenmemiş.
2018 seçimlerinde açıklanan katılım oranı %67, Putin’in oy oranı da %77’ydi. Bu seçimde hem katılım oranı hem de Putin’e verilen oy oranı artmış görünüyor.
Rus halkının Ukrayna işgalini desteklediği sonucu ortaya çıkmış durumda.
Rus devleti, kendi kamuoyuna halkın Putin’e desteğinin artarak devam ettiği mesajını verirken, Batı blokuna da “yaptırımların Putin’i daha da güçlendireceği” görüntüsünü vermek istiyor.
Bu “görüntü” çok önemli; geçtiğimiz günlerde Putin ABD’li gazeteci Carlsson ile yaptığı röportajda “yaptırımların Rusya’yı değil, Batı bloğunu vurduğunu” söylemişti.
Putin, kendi geleceğini ABD başkanlık seçimlerine ve Batıda oluşan “savaş yorgunluğuna” endekslemiş durumda.
Seçim sonrasında yaptığı ilk konuşmasında “Tayvan’ın Çin’in vazgeçilmez bir parçası” olmasından bahsetmesi, Çin’i de bu stratejiye dahil etme planının bir parçası.
Uzun vadede neler olacağını öngörmek mümkün değil. Ancak “zafer” olarak sunulan gelişmelerin Rusya’yı daha fazla sıkıntıya soktuğu bir dönemden geçiyoruz.
Tıpkı bundan tam on sene gerçekleşen Kırım’ın işgali gibi.
18 Mart 2014’te yaşanan bu Rus sömürgeciliği, Rusya’yı Batı blokundan kopardığı gibi kendisine yönelik büyük tepkinin de zeminini hazırlamış oldu.
Şimdi de Ukrayna’nın belli bölgelerinin işgali büyük bir zafer olarak gösteriliyor.
Putin’in “seçim sandığı” da bu zaferin bir ispatıymış gibi sunuluyor.
Gerçekte yaşanan ise ulus çağında ayakta durmaya çalışan bir imparatorluk ideolojisinin sonuna yaklaşması…