Pazar günü gerçekleşen ve Türkiye’nin siyasi tablosunu tümden değiştiren yerel seçimlerin üzerinden iki gün geçmiş bulunuyor. Artık yavaş yavaş seçimin birincil ve ikincil sonuçlarını analiz etmenin zamanı geldi. Elbette temel mesele; AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın uğradığı ağır hezimet ve CHP’nin çok uzun yıllar sonra birinci parti olması. Bunun nasıl olduğu, siyasal ve toplumsal dinamikleri üzerine söylenecek, yazılacak çok şey var. Bunu da adım adım yapacağız.
Bugün burada, seçimin bir başka sonucu üzerinde duracağız. Babacan’ın Deva Partisi’nin, Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nin, Saadet Partisi’nin ve Demokrat Parti’nin aldıkları fiyasko sonuçlarla tescillenen çöküşleri. Evet, bu fiyaskonun ortaya çıkışını bir yan sonuç olarak ele alıyoruz ama gerçekte geçtiğimiz yıl yaşanan bir başka fiyaskonun, Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin kaybedilmesinin ana etkenlerinden biri de bu partilerin, CHP’nin o zamanki lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile kurdukları ittifaktı. Kılıçdaroğlu, kendi adaylığını destekleyecek “parti genel başkanı” sıfatı taşıyan masa unsurlarına ihtiyaç duymuş ve bu partilere, bu desteklerinin karşılığında bol keseden ve CHP listesinden TBMM sandalyesi dağıtmıştı.
Geçen yılki seçimlerin hemen ardından Türk Solu’nun bu sütunlarında yaptığımız değerlendirmelerde DP, GP ve Deva’nın CHP oylarına toplam katkısının en geniş hesaplamayla ancak %0.69 olabileceğini hesaplamıştık. Daha sonra, o sırada henüz CHP Genel Başkanı olmayan Özgür Özel de benzer bir oranı (%0,7) televizyon ekranlarında telaffuz etmişti. Ama bu mikro katkının karşılığı, en az %10 oya karşılık gelecek bir milletvekili sayısı olmuştu. Bu kadar açık bir haksızlık, Türk siyasetinde bile az rastlanır bir olgu.
Şimdi yerel seçimlere herkes kendi adaylarıyla girdi ve böylece takke düştü, kel göründü. Buyurun kimin ne kadar oy alabildiğini bir defa daha hatırlayalım: Kitlesinin önemli bir kısmını ve siyasal misyonunu bu seçimde Yeniden Refah’a kaptırmasına rağmen Saadet Partisi, 2018’de %1,34 olan oy oranını %1,09’a düşürerek yine de durumu idare edebilecek kadar oy almış diyebiliriz. Ama 2023 Genel Seçimlerinin “minimum katkı – maksimum kazanç” prensibiyle çalışan siyasal asalakları bu seçimde boylarının gerçek ölçüsüyle ilk kez yüzleştiler.
Ali Babacan’ın tepeden tavrı ve siyasal kibriyle ters orantılı olarak partisinin alabildiği oy oranı ancak %0,33 (150.600 oy) oldu! Bu oyla bir ilçe ve üç beldede de belediye başkanlığı kazandılar. Ahmet Davutoğlu ve “Gelecek”i olmadığı netleşen partisi ise ondan da beter bir tabloyla karşı karşıya geldi: %0,07 oy oranı (34.000 oy) ile sıfır belediye! DP ise %0,2 oy oranı (92.000 oy) ile iki ilçe, üç beldede kazanabildi…
2023 Genel Seçimlerinden sonra bizim yaptığımız hesap, Saadet hariç bu üç partinin oyunun ancak %0.69 olduğuydu. Bu sonuçlardan görünen; bizim hesabımızın da altına düşerek toplamda %0.6 oy almayı başardıkları! Bu eski AKP’li ama her daim Siyasal İslamcı tiplerle bir araya gelmenin 2023’te Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’ye kaybettirdiğini söylediğimizde Davutoğlu, Babacan ve onların çok “Karar”lı medya kalemşorları aksini ispatlamak için kırk dereden su getirmişti. Ama asla unutulmayacak olan herhalde Ali Babacan’ın Ağustos ayında sarf ettiği şu sözler olacak:
“Ben o sesi çok çıkanlara soruyorum. CHP kendi başına bugün Türkiye genelinde herhangi bir seçime girip kazanması mümkün mü ya? Ya siz hayal mi görüyorsunuz? Bu ülke öyle bir ülke mi yani. Birlikteliklerle ancak bu iş olur. Bu gerçeği görmeleri lazım. Ya işte yerel seçim geliyor. Hadi İstanbul’da Ankara’da biz kendi adayımızla çıkacağız ve kazanacağız.”
İşte CHP tek başına girdi ve kazandı, siz de kendiniz girip arzı endam ettiniz… Normalde seçim hezimetinin ardından istifa etmesi gereken Babacan, bari bu sözleri hatırlatılınca istifa etsin, değil mi? Ama bunun olması için insanda biraz etik değer filan olması gerekirdi. Zaten o olsaydı ya da haram yemekten imtina etselerdi, sıfır katkıyla Meclis’e yerleşmeyi içlerine sindirmezlerdi. Tabii aynı şey stratejik batık Davutoğlu için de birebir geçerli…
Sonuçta, seçimin bu ikincil görünen ama epey önemli ve hayırlı olan bir sonucu da muhalif rolü yapan, AKP eskisi Şeriatçı parti ve liderlerin bitişidir.
Kutlanacak bir şey daha işte! Gözümüz aydın!