Bir süredir ısıtılan “çözüm süreci”, PKK’lıların düzenlediği “Tecride karşı Gemlik yürüyüşü” sonrasında Apo’ya görüş izni verileceği söylentilerinden sonra yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı.
Türk Solu olarak bu tartışmalar başladığından beri AKP’nin çözüm süreci ile ilgili adımlarının tamamen seçim odaklı olduğunu, muhalefeti de “çözüm süreci” tuzağına çekmek istediklerini ve Kürt sorunu üzerinden 6’lı masayı dağıtmayı hedeflediklerini yazıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde CHP’li Oğuz Kaan Salıcı, Ahmet Türk’le bir araya gelmişti. Salıcı bu görüşme sonrası yaptığı açıklamada AKP yokken CHP’nin Kürt sorunu üzerine çalıştığını ve sorunun asıl muhatabının AKP değil CHP olduğunu söylemişti.
İşte bahsettiğimiz tuzak tam da buydu.
Muhalefeti “çözüm süreci”ne dahil etme çalışmalarına en son Edirne Cezaevi’nden Selahattin Demirtaş katıldı. Demirtaş, PKK’ya yakın Yeni Yaşam Gazetesi için yazdığı “Yeni Çözüm Süreci” başlıklı yazıda (1 Temmuz 2022), “HDP dahil tüm muhalefetin şimdiden ortak bir çözüm stratejisinde uzlaşmaları, Türkiye’nin geleceği açısından çok gerekli ve önemlidir.” diyor.
Demirtaş yazısında bazı tespitlerde bulunup kendince bir yol haritası çizmeye çalışıyor. Beraber yürüyeceği yeni “yol arkadaşları” ise yukarıda da dediğimiz gibi “HDP dahil tüm muhalefet.”
Demirtaş, “çözüm” konusunda AKP’den tamamen ümidini kesmiş gibi görünüyor. Yazısında AKP’nin çözüm niyetinde de kapasitesinde de olmadığının altını çizerek “çözülme süreci yaşayan, tükenmekte olan zayıf bir iradedir AKP.” diyor.
Anlaşılan Demirtaş da AKP’den artık bir şey olmayacağına ikna olmuş ki, seçimleri kazanma ihtimalini yüksek gördüğü muhalefete oynuyor: “Kast ettiğim şey, AKP ile birlikte yeni bir çözüm süreci değil, seçimden sonra iş başına gelirlerse muhalefetin nasıl bir çözüm önerdiklerini ana hatlarıyla şimdiden ortaya koymalarıdır.” diyerek de seçimlerden önce muhalefeti seçimler öncesinde taahhüt vermeye çağırıyor.
Demirtaş çok uyanık bir şekilde bir taraftan “Demokratikleşmenin ve nihai çözümün adresi TBMM’dir. Burada da muhatap, HDP ile birlikte tüm siyasi partiler ve toplumun kendisidir.” derken, diğer taraftan da kurulacak masada Kürtler adına oturacak ismin Apo olması gerektiğini söylüyor:
“Türkiye sınırlarının içinde ve dışında çatışma durumuna dair en etkili barış kurucu aktör Öcalan’dır. Kendisinin desteği ve katkısı olmadan barış yolunda mesafe kat edilemez. PKK, Öcalan’dan başka hiç kimseyi dikkate almaz.”
Demirtaş, kafasındaki “yeni çözüm süreci”nde AKP yerine muhalefeti Apo’yla masaya oturtmak istiyor. Apo’yu “AKP’ye destek oluyor ya da olacak gibi göstermenin haksızlık” olduğunu söyleyen Demirtaş, Apo’nun “barış umutlarını bir seçime kurban etmeyecek kadar deneyimli” olduğunu söylüyor.
Yıllardır bize “barış adamı”, sadece Kürtlerin değil Türkiye’nin her kesimini kucaklayan Türkiye siyasetçisi diye yutturulmaya çalışılan Demirtaş’ın aslında hiç değişmediğini, hâlâ İmralı ile AKP arasında mekik dokuyan Demirtaş olduğunu, böylelikle bir kez daha görmüş oluyoruz.
Demirtaş’ın Apo adına konuşması ve çözümün muhatabı olarak Apo’yu göstermesi, yıllardır çizilen “Türkiye siyasetçisi” imajını pul pul dökerken, muhalefetin çekilmek istendiği tuzağın büyüklüğünü de gözler önüne seriyor.
Burada benim aklıma takılan bir şey var yalnız; Demirtaş bu açıklamayı Apo’nun bilgisi dahilinde mi yaptı, yoksa İmralı’dan Demirtaş’a bir fırça daha mı gelecek?
Muhalefeti bu tuzağa çekmeye çalışan, AKP ile anlaşan Apo mu yoksa yeniden meydanlarda barış güvercini edasıyla dolaşmayı özleyen Demirtaş mı?
Muhalefetin içerisinde gerek CHP’nin bir kanadı gerekse Davutoğlu gibi Kürtçülüğe meyilli, çözüm sürecine dahil olmaya can atan bir kesimin olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu kesimler içerisinde Apo’yla bile masaya oturmaktan çekinmeyecek olanlar da var. Ancak böyle bir durumun dile getirilmesinin bile muhalif kitle tarafından çok büyük bir tepkiyle karşılanacağını herkesin bilmesi gerek.
Muhalefetin yapması gereken tek bir şey var; o da Kürt sorununun çözümü adı altında bölücülüğe karşı duracağını, terör örgütüyle ve elebaşı Apo’yla asla masaya oturmayacağını 6’lı masa olarak çıkıp açıklamaktır.
Hem de Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi, bu işi seçim sonrasına bırakmadan, bir an önce yapmalıdırlar.