14 Mayıs seçimlerinin geride kalmasının ardından en çok tartışılan konuların başında sandık hileleri ve oy hırsızlığı geliyor.
Hemen her kesimin kendine göre bir teorisi var. Kimisi verilerin açıklanması sırasında bir manipülasyon yapıldığı inancında, kimi de verilerin girişi sırasında bir hile yapıldığına inanıyor.
Geçtiğimiz günlerde Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Twitter hesabından adım adım nasıl oy çalındığını anlattı. “Yıllardır hileyle nasıl seçim kazanıp ülkeye el koyduklarına dair tahminlerimi ve alınması gereken önlemleri sizlerle paylaşmak istiyorum” diye başlayan Demirtaş şöyle devam etti:
“Oy sayımı ve birleştirmelerinde en önemli delil, ıslak imzalı sayım tutanağıdır. Bu tutanağı, sandık başkanı ve sandık kurulunun siyasi parti temsilcileri birlikte imzalar. Eğer tutanağa itiraz yoksa artık mühürlü oy çuvalı hiçbir aşamada açılıp yeniden sayılmaz.
Peki sandık kuruluna üye yazılanların hepsi gerçekte AKP-MHP taraftarı ise ve kendini muhalif partilerin temsilcisi olarak yazdırmışsa ne olur? İşte o zaman sandık başkanı dahil olmak üzere tüm sandık kurulu iktidar yanlılarından oluşmuş olur.
Oylar sayılırken gözlemci de yoksa sayım tutanağını istedikleri gibi düzenleyip altına da Yeşil Sol Parti, CHP, İYİ Parti adına imza atarlar, itiraz etmezler ve bir örneğini muhalefet partilerinin ilçe binasına teslim ederler.
Muhalif partiler de kendilerine gelen bu tutanağa güvendikleri için itiraz etmezler, sisteme kaydederler. Böylece YSK verileri ile ıslak imzalı tutanaklar uyumlu görünür, hilenin nerede olduğu bir türlü bulunamaz.
Anadolu Ajansı açılışı yüksek orandan yapar ve Erdoğan’ın kesin kazandığı algısını yaratır.
Hileli tutanaklar ilk etapta sisteme girilmez, birkaç saat veri akışı yavaşlatılır ve muhalefetin elinde sahteliğe ilişkin bir delil olup olmadığı, itiraz edip etmeyecekleri gözlenir.
Muhalefetin hileyi yakalayamadığı ve o sandıklara itiraz etmediği netleşince hileli tutanaklar da hemen sisteme girilmeye başlanır ve veri akışı yeniden başlar.
20 bin sandığın her birinden 150 oy çalınsa 3 milyon oy eder ve bu sayı, seçimin sonucunu değiştirmeye yeter.”
Alıntı belki biraz uzun oldu ama meseleyi anlamak için gerekli. Yılların tecrübesi Selo, “AKP-MHP taraftarları” diye yazmış. Doğru ama eksik. Bu aynı zamanda HDP’nin de yıllardır güneydoğuda oyları nasıl devşirdiğinin itirafıdır.
HDP, öncesinde BDP, adına ne derseniz deyin, yıllardır güneydoğudaki sandıkların tek hakimiydi. Yıllarca aynı yöntemi kullanıp oyları çaldılar. Şimdi ellerinden bu olanak gittiği için ifşa etmekte sakınca görmemiş.
14 Mayıs seçimlerinde HDP seçimlere Yeşil Sol Parti olarak girdi. Yeni partilerinin sandıklarda ne kadar görevlisi olduğunun kesin bir sayısı yok ama eskisi kadar olmadığı kesin. Güneydoğuda HDP’nin örgütlülüğüyle yarışabilecek tek bir parti var, o da AKP’dir. Dolayısıyla güneydoğuda HDP’den boşalan sandıklara AKP’liler yerleşti.
Demirtaş, Yeşil Sol Parti’nin oylarının düşüşünü açıklamak için bu açıklamayı yaptı. Yani AKP güneydoğuda oyları çalmasaydı, bunların oyu düşmeyecekti. Peki ya tam tersi olduysa? Yani bugüne kadar HDP’nin oyu diye bildiğimiz oylar aslında HDP’nin oyu değildiyse?
Şimdi buradan Onursal Adıgüzel’e geçelim. Geçtiğimiz akşam TELE1’e çıkan Adıgüzel ilginç açıklamalar yaptı. Adıgüzel, 190 bin sandığın 110 bininden veri akışı olduğunu söylüyor. E 80 bin sandık? CHP’nin 80 bin sandıktan haberi yok. Çünkü o sandıklarda görevlisi yok.
Onursal Adıgüzel, 313 sandıkta görevli olmadığını söylüyor. Varsayalım ki bu rakam doğru, peki ya geriye kalan 79.687 sandık? Oradan da veri alınamamış. Yıl olmuş 2023, herkesin elinde akıllı telefon ama CHP’ye veri aktarılamıyor!
Selo’nun açıklamalarından çıkan tek sonuç var: Sandıkta adamın varsa seçim güvenliği açısından sıkıntı olmaz. Sandık görevlin, gözlemcin varsa, kimse senin oylarını çalamaz! Örgütün varsa sandıklarda adamın olur, sandıkta adamın olursa veri akışın kesilmez ve oylarını çaldırmazsın.