Sığınmacılar meselesi Türkiye’nin ana gündemlerinden biri olmaya devam ederken, belli bir kesim, sığınmacıların Türkiye’de kalması için her türlü çabayı göstermeye devam ediyor.
Bu kesimlerin başında da Evrensel gazetesi çevresi geliyor. Evrenselcilerin asıl derdi, Suriye’de boşalan topraklara çöken Kürtler. Sığınmacılar geldikleri yerlere geri dönerlerse, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfus azınlığa düşecek ve Suriye Kürdistan’ı hayal olacak. Zaten bunu da açık açık yazıyorlar.
Biz ta en başından beri sığınmacılar meselesinin iki yönüne dikkat çekiyoruz. Birincisi bu demografik planlama konusu. Hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin nüfus yapısı sığınmacılar sayesinde değiştiriliyor. Bu şekilde Suriye’de Kürtler için alan açılıyor. Türkiye’de ise nüfusun etnik ve laik yapısı bu şekilde değiştiriliyor.
Ama Evrenselciler bunun tam tersini iddia ediyorlar. Evrensel’e göre Türkiye’de laikliğin teminatı sığınmacılarmış! Nasıl mı?
Bir süredir bazı baroların sığınmacılar ile ilgili açıklamaları, projeleri gündeme geliyor. O barolardan biri olan Van Barosu’nun Göç ve İltica Komisyonu Başkanı Avukat Jindar Uçar ile sığınmacılar konusunu görüşüp haberleştirmişler. Söz konusu vatandaşın sığınmacılar ile ilgili tespitleri çok ilginç:
“Özellikle toplumda mülteci nefretinin büyümesine yol açan çevreler sıklıkla ‘Bunların kim olduğunu bilmiyoruz!’ ‘Bunlar Taliban mıdır?’ ‘Radikal İslamcı mıdır?’ ‘Şeriat mı istiyorlar?’ gibi söylemlerde bulunuyorlar. Aksine buraya sığınmacı olarak gelenler, Taliban’dan kaçıp gelen insanlar aslında. Örnek verecek olursak İran, yoğun dini baskı ile yönetilen bir ülke ve oradan kaçanlar genelde aktivistler, muhalif siyasetçiler, LGBT-İ+ bireyler ya da ateist insanlar olarak karşımıza çıkıyor. Böyle bir durumda bu insanların Türkiye’de şeriat istemesini söylemek abesle iştigal oluyor.”
“Türkiye’nin dışarıdan radikal İslamcı ya da şeriatçı ithal etmesine gerek yok! Bu noktada yeterince rezerve sahip bir ülkedeyiz. “
“Afganistan’dan gelen bir sığınmacının ülkeye şeriat getireceğini düşünmek komik olmaktan başka bir şey değil! Yapılan bir çalışmaya göre 2016’da ülkede şeriat isteyenlerin oranı yüzde 23 iken 2021’de bu oran yüzde 18’e gerilemiş durumda… 2016’dan bu yana sığınmacı sayısının arttığını göz önüne alırsak bu değerlendirmelerin asılsız olduğunu söyleyebiliriz.”
Laikliği sığınmacılara borçlu olup olmadığımıza geçmeden önce, Evrensel’in ve görüş aldığı kişinin Suriyelilere hiçbir şekilde değinmediklerinin altını çizelim. İran ve Afganistan’dan örnekler vererek tezlerini desteklemeye çalışıyor.
Peki, gerçekten böyle mi? Taliban’dan kaçan Afgan, 3 bin km öteden Türkiye’ye laiklik mi getiriyor, Şeriat mı?
Hadi İran’daki durumu kabul edelim. İran’ın bir laik geçmişi var, şu anki rejimden kaçanlar da Şeriat baskısından kaçan sanatçılar, aktivistler, vs.
Ya Afganistan? Afganistan’dan, Taliban’dan kaçan da Şeriatçı değil mi?
Madem bu kadar laik bu insanlar, neden ortalıkta sadece erkekler görülüyor? Kadınları nerede bunların? Evden çıkamıyorlar. Türkiye’deki laikliğe en büyük saldırı kadınların bu şekilde eve kapatılması değil mi?
Madem sığınmacı sayısının artmasıyla doğru orantılı bir şekilde laiklik yükseliyor, neden Şeriatçı baskı her geçen gün artıyor?
İkinci bir soru, herhangi bir sığınmacının, bu baskılara karşı herhangi bir eylemi, bir açıklaması, attığı bir twit var mı? Bunların laiklik mücadelesine katkıları ne?
Gerçekten AKP’nin milyonlarca laik insanı ülkeye “ensar-muhacir” söylemiyle dolduracağına, üstüne bunlara vatandaşlık vereceğine inanıyor musunuz? Eğer öyleyse, Evrenselciler ya çok saf ya da çok kötü.
Doğru, Türkiye’nin Şeriatçı ithal etmesine hiç gerek yok ama Türkiye’de AKP tabanının yapamayacağı pek çok şeyi, Afganistan’dan, Pakistan’dan gelen bu adamlara yaptırabilirsin.
Hal böyleyken asıl komik olan, Afganistan’dan gelen birinin yanında Şeriatı değil laikliği getirdiğini düşünmek.
Sığınmacılar ile ilgili bir başka önemli tehlikeyi yine Evrensel yazarı Adnan Gümüş’ün yazısında görüyoruz. Adnan Gümüş, 27 Mayıs günü yazdığı “Sığınmacıların eğitimi: Dil, geçim, hangisi, kimin sorunu?” başlıklı yazısında sığınmacıların Türkçe öğrenmeye zorlanmasının asimilasyon olacağını, bizim Arapça öğrenmemiz gerektiğini yazıyor:
“‘Hakim’ grubun ‘resmi’ dilini öğrenen yırtacak mı bu işten, asimile mi olacak, entegre mi olacak, kim entegre veya asimile olacak, kaldı ki dil öğrenmek güzel bir şey değil mi? Dil öğrenmek güzelse hep sığınmacı mı öğrenmeli.
Arapça bilen öğretmenlerle, Kürtçe bilen öğretmenlerle, çoklu öğretmenle devam etsek ne olurdu? En azından çok dilli olamaz mıydı, herkes istediği dili okuyup yazamaz mı, illa İngilizce mi olacak?”
Görüldüğü gibi alttan alta çok dillilik pompalanıyor. Kürtçe bitti, şimdi sıra Arapçaya geldi. Türkiye’ye sığınan yabancı tek kelime Türkçe öğrenmeyecek ama ev sahibi Türkler Arapça öğrenecek. Aman Türkçe öğrensinler diye zorlayıp asimilasyoncu olmayalım.
Oldu, isterseniz Latin alfabesini de bırakalım, Harf Devrimi’nden 94 yıl sonra yeniden Arap alfabesine geçelim? Devrimcilik adına neyi savunduklarını görüyor musunuz? İbretlik gerçekten.
Türkiye’de AKP ile bu “sol” kesim arasında özellikle sığınmacılar konusunda bir mutabakat var. Bu sözde sol kesim de AKP’nin özellikle laik kesimi ikna edemeyeceği noktada devreye girip onları ikna etmeye çalışmakla görevlendiriliyorlar. Ama işte bunu yaparken de bazen yukarıdaki iki örnekte görüldüğü üzere komik duruma düşebiliyorlar.