Ata İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, bir süredir olumlu bir performans sergiliyordu. Hem sakin ve beyefendi tarzıyla, hem de söylemlerinin kalitesiyle kendisine oy vermeyecek kesimlerde dahi artı puan topluyordu. Özellikle seçim güvenliği üzerinde herkesin takdirini toplayan özenli duruşu da bu olumlu tabloyu desteklemişti.
Fakat son olarak katıldığı Babala TV konuşmasında gelen bir soru üzerine Doğu Türkistan üzerine yaptığı son derece yanlış çıkış, topladığı tüm sempatiyi yerle bir ettiği gibi kendisinden umudu olan Türkçü, milliyetçi kesimlerde de derin bir hayal kırıklığı yarattı.
Sinan Oğan, program esnasında Doğu Türkistan hakkındaki düşünceleri sorulunca, önce geçmişte MHP milletvekili iken ÇKP davetlisi olarak Doğu Türkistan’ı nasıl gezdiğini, hatta davetlilerden ayrılarak ve Çinlileri de atlatarak (totaliter Çin polis devleti buna nasıl izin vermişse artık, bilemiyoruz) Doğu Türkistan Türklerinin yaşamını “kendini belli etmeden” gözlemlediğini anlattı. Ardından da konu hakkında iki tespiti olduğunu söyledi.
Birinci tespiti Doğu Türkistan’da bir zulüm olduğu ama zulmün “abartıldığı kadar” da olmadığıydı.
İkincisi ise, bu konunun“Çin’in yumuşak karnı” olduğu için ABD tarafından kullanıldığı ve dolayısıyla da buna göre tavır alınması gerektiğiydi.
Öncelikle her iki tespitinin de son derece yanlış ve Doğu Türkistan ile Uygur Türklerinin davası açısından zararlı olduğunu belirtmeliyim. Oğan’ın“abartılan zulüm” olarak tanımladığı şey nedir acaba? Abartmanın, zulmün azı ya da çoğunun kriteri nedir? Zulüm hakkında bu kadar pervasızca konuşabilen bir kişinin ancak ömrü hayatında hiç zulme uğramamış olabileceği geliyor akla.
Mesela kendi anlatımından bir örnekle sorayım: Yozgat’ta kendisine 400 kişi saldırdığında uğradığı bu zulüm az mıydı çok muydu? 200 kişi saldırsaydı, bu daha az bir zulüm mü olacaktı? Zulme acaba bu açıdan bakınca niceliksel bir azlık çokluk kıstası koyabiliyor mu?
Doğu Türkistan’ın Uygur, Kazak, Kırgız Türkleri açısından zulmün abartılması acaba ne ifade edebilir Sinan Oğan’a göre? Mesela Çin faşistleri 100 değil de 10 toplama kampı kurmuşsa bu az zulüm müdür? Başka örnekler üretmeye aklım zorlasa da gönlüm elvermiyor, dilim varmıyor… İşkencenin, tecavüzün, katliamın, soykırımın abartılmışı ve abartılmamışı nasıl şeylerdir? Abartılmış zulüm için Çin’in gaz odaları kurması, krematoryumlar inşa etmesi ya da tüm Doğu Türkistan Türklerini kısa yoldan atom bombasıyla katletmesi mi gerek sizce?
Böyle şeylerin ölçüsü istatistikle değil ancak vicdan terazisiyle anlaşılabilir. Burada da maalesef bir vicdan tutulması gözlemliyoruz…
Çin’in yumuşak karnından bize ne?
Oğan’ın ikinci tespiti de yine birincisi kadar vahim. Doğu Türkistan meselesi Çin’in yumuşak karnı ise bundan bize ne? Bu olsa olsa Çin’in ve Çincilerin sorunudur. Bizim meselemiz orada Türklere soykırım uygulanması ve bunu engellemek için mücadele etmek. İsterse Çin şu an yıkılsın yeter ki soykırım bitsin.
Gelelim ABD-Çin meselesine…
Öncelikle belirtelim ki Doğu Türkistan konusunu sadece ABD gündeme getirmiyor. Bu Oğan’ın bir “abartması” desek olur herhalde… Birçok uluslararası insan hakları kuruluşunun, BM’nin raporları, burada olan vahşetin kanıtı. Kamplardan kurtulan kurbanların tanıklıkları açık. Ve Çin ne kadar kapalı kutu olsa da çağımızda hiçbir şey çok gizli kalamıyor. Oğan, gezilerinde görememiş, o ayrı mesele… Yani Çin, Rusya ve bunların beslemesi “Müslüman” ülke liderleri ile Üçüncü Dünya kabile devleti reisleri yani diktatörler enternasyonali dışında Doğu Türkistan tüm dünyanın gündeminde. Bu konuyu gündeme almak kişinin kendini nerede konumlandırdığıyla da ilgili demek ki…
Kaldı ki mesele Oğan’ın dediği gibi sadece ABD’nin gündeme getirdiği bir konu olsaydı bile gerçek olduktan sonra ne fark eder? Biz ABD de söylüyor diye doğruyu söylemeyecek miyiz? Türklerin haklarını savunmayacak mıyız? Yoksa Oğan’ın “Çin’in yumuşak karnı incinmesin” hassasiyetine mi kapılacağız?
Kusura bakmayın Sayın Oğan, Çin’i eleştirmekle Şi Cinping’e abartılmış bir zulüm ediyorsam affedin beni lütfen!
Sayın Oğan; Çin’in Doğu Türkistan’da soykırım yaptığını söyleyebilir misiniz?
Sinan Oğan, vahim ifadelerinin ortaya çıkmasının ardından gelen eleştiriler karşısında dün akşam saatlerine kadar susmayı tercih etti. Arada kendisini eleştirenleri utanmaya (!) çağıran bir destekçisinin azarlar tondaki tweetini retweetlemekle yetinecekti herhalde ama artık baskıyı daha fazla görmezden gelemeyeceğine kanaat getirmiş olmalı ki yine Twitter üzeriden sözlerinin çarpıtıldığını iddia eden bir açıklama yaptı.
Açıklamasında ABD’nin “bölgeye ait olmayan video ve fotoğraflar” servis ettiğini açıklaması ile Çin incinmesin söylemi yerine “ABD ile Çin arasındaki kavgaya kardeşlerimizi yem etmemeliyiz” ayarlaması dışında önceki sözlerinden farklı ya da yeni bir şey yok.
Sinan Oğan, gerçekten sözlerinin çarpıtıldığını kanıtlamak istiyorsa, Doğu Türkistan’da Türklere soykırım yapıldığını çekinmeden açıklamalı, Doğu Türkistan’ın Çin’in iç işi filan olmadığını, Nazi toplama kampları ne kadar Almanya’nın iç işi olmuşsa ancak o kadar olduğunu açıklamalı. Ama maalesef Oğan’ın Doğu Türkistan için geçmişte verdiği mücadeleleri örneklemeye çalıştığı ifadelerinde dahi konu Çin’in iç işi olarak tanımlanmış…
Sonuç olarak birkaç tespit de ben yapayım.
Çin’in son dönemde Orta Doğu, Afrika ve Güney Amerika’da ön plana çıkan diktatörlere liderlik etme siyaseti, dünyanın gelecek on yıllardaki kaderini çiziyor. Demokrasi düşmanı cephenin liderliği artık Rusya’nın yanında Çin’e de ait. Hatta Çin, ondan bir adım da önde. Dolayısıyla Oğan’ın “Çin’in yumuşak karnı” olarak tanımladığı Doğu Türkistan’daki soykırım; dünya çapındaki ilerici, demokrasi güçleriyle diktatörler cephesi arasındaki karşıtlığın en kritik noktası. Bu açıdan da bu konuda alınan (ya da alınmayan) tavırlar bir ülkenin ya da siyasi hareketin turnusolüdür.
Çin’e, özellikle de ayan beyan soykırım suçu işlediği Doğu Türkistan özelinde destek çıkan bir siyasetten demokratik bir tavır ve Türkiye projesi beklenemez. Bu diktatörler enternasyonalinin, Avrasya cehenneminin hayranı olmanın ilk ve en açık belirtisidir. Çin’i savunan demokratik bir siyaset olamayacağı gibi Türkçü bir siyasetse hiç olamaz.
Sinan Oğan açısından son derece kötü ama bizler açısından iyi bir şey oldu aslında. Maskelerin erken düşmesi, geç düşmesinden bin kat hayırlıdır. Ve kimi zaman, kimin ne olduğunun ortaya çıkması için on beş saniye de yeter.