Nijer’de Rusçu darbe
Batı Afrika ülkesi Nijer’de, 26 Temmuz günü Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’na bağlı askerler, Cumhurbaşkanı Mohamed Bazoum’u alıkoyup darbe bildirisi okuyarak iktidara el koydular.
Nijer’deki darbe, özellikle Fransa’nın bölgedeki egemenliğini olumsuz bir şekilde engelliyor. Nijer’in de yer aldığı Sahel denilen bölgesindeki ülkeler, eski Fransız sömürgeleri olduğu için Nijer’de düzenlenen darbeyi Fransa’ya karşı düzenlenmiş olarak kabul edebiliriz.
Bir anlamda darbeler tarihi olan Afrika tarihinde Nijer darbesi de 1950’lerden günümüze kadar düzenlenen 214 darbeden biri olarak görülebilir ve önemsenmeyebilir ama durum o kadar basit değil.
2020’deki Mali darbesinden beri Batı Afrika’da yeni bir paylaşım mücadelesinin başladığını söylemek mümkün. Mali, ardından Burkina Faso ve son olarak Nijer’de yapılan darbe, Batı Afrika’nın koparılmaya çalışıldığını gösteriyor.
Peki, koparan kim?
Son yıllarda Çin ile birlikte Afrika’ya yoğunlaşan Rusya!
Mali’de 2020’de ve Burkina Faso’da 2022’de aynı yıl içinde iki kez (24 Ocak ve 30 Eylül) yapılan darbelerden sonra yönetime gelenlerin Rusya’ya yakın olması, oralarda da tıpkı Nijer’de olduğu gibi darbeyi destekleyen göstericilerin ellerinde Rus bayraklarıyla sokakta dolaşması ve “Kahrolsun Fransa yaşasın Putin” dövizleri taşımaları başlı başına bir kanıt. Ancak darbenin Rusya yanlısı olup olmadığına sadece buna bakıp karar veremeyiz.
Sovyetler Birliği, Afrika’daki en etkin ülkelerden biri idi. İdeolojisi gereği Afrika ülkelerinin bağımsızlık mücadelelerini destekleyen ve bu ülkelerin bağımsızlıklarını ilk tanıyan devlet Sovyet Rusya idi. Sovyetler’in dağılmasının ardından kurulan Rusya Federasyonu ise Afrika’dan neredeyse tamamen çekilmişti.
Sadece Afrika ülkeleri ile Rusya arasındaki silah ticareti olduğu gibi sürüyordu. Silah konusunda Afrika ülkeleri ile Rusya arasındaki bağımlılık ilişkisi hâlâ devam etmektedir. SIPRI (Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü) verilerine göre, 2020’de darbe sonucu başa Rusya yanlısı yönetim getirilen Mali’nin silah tedariki 2017-2022 arasında yüzde 200’ü aşkın artış göstermiş. Bunda elbette ki Rusya’dan aldığı silahların ektisi oldukça büyük.
Bunun yanı sıra tam da Putin’in 54 Afrika ülkesinden 49’unun temsilcilerini ağırladığı ve Afrika’ya tahıl hibesi sözü verdiği günlerde (27-28 Temmuz) gerçekleşen Nijer darbesinin zamanlaması, sizce de manidar değil mi?
Son yıllarda Afrika ülkelerinde düzenlenen darbelerin arkasında aranan güçlerin başında, yakın zamanda Putin’le bozuşan Wagner ve Prigojin geliyor.
Prigojin’in Nijer’deki darbeyi “iyi haber” şeklinde nitelemesi ve “Batılı sömürgecilerden gecikmiş bir özgürleşme” olarak değerlendirmesi, Wagner’in Nijer’e “düzen” getirebileceğini söylemesi, üstüne St. Petersburg’daki Afrika liderleri zirvesinde Afrikalı liderler ile arz-ı endam etmesi, Nijer darbesi arkasındaki Rusçu şüpheyi artırıyor. Tabii buna bir de Nijer’de darbe yapanların Prigojin’le görüşme çabalarını da eklemeliyiz.
Putin ve Lavrov, darbeyi kınamakla birlikte Batı ve sömürgeci karşıtı söylemlerle aslında Nijer’i Fransa etkisinden kurtaran darbeyi desteklemektedirler. Nijer’de ne olacağı halen belirsizliğini koruyor. Rusya da o nedenle çok fazla ortaya çıkmadan izlemeyi sürdürüyor. Elbette durum belli olduktan sonra Mali ve Burkina Faso’da olduğu gibi Nijer’de de kendisini gösterecektir.
Nijer’deki darbenin yandaş ve Sol basındaki yankıları
27 Temmuz günü Dışişleri Bakanlığı tarafından bir açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada:
“Dost ve kardeş Nijer’de anayasal düzen ile toplumsal barış ve istikrarın bozulmamasını temenni ediyoruz.” denildi.
Erdoğan, 22 Ağustos’ta yaptığı açıklamada ECOWAS’ın askeri müdahale kararına karşı çıktı. Bu açıklama, Rusya’ya yakınlığından dolayı Nijer’deki darbeye bir anlamda destek vermek anlamına geliyor. Erdoğan, Türkiye’nin iyi ilişkilerinin olduğu Afrika ülkelerinden birinde yapılan darbeye bırakın karşı çıkmayı, darbecilere müdahaleyi eleştiriyordu.
Yandaş Hürriyet gazetesi, Nijer’deki darbeden en çok Fransa zarar gördüğü için darbe haberlerini sevinç içinde veriyor. Hürriyet, darbecilerin Başbakan olarak atadığı Ali Lamine Zeine’nin “Rusya ve Wagner’le ortaklık kurmaya niyetli olmadığı”nı söylediği açıklamasını “Cuntanın Başbakanı Batı’ya göz kırptı” başlığıyla verdi.
Yine yandaş basından Diriliş Postası, 28 Temmuz günü birinci sayfadan darbeyi “RusyAfrika” başlığıyla selamlarken, Türkiye gazetesi, “Fransa son kaleyi kaybetti” başlığıyla haberi veriyordu.
Yandaş basın, genel itibariyle Nijer darbesini sevinç içinde karşıladı,
Solda ise Evrensel gazetesi, ilk günlerde yaptığı “Nijer’de askeri darbe: ABD ve AB’nin bölgedeki son müttefiki” başlıklı haberiyle Nijer’in ABD ve AB’nin bölgedeki son müttefiki olduğunun altını çizerek darbeyi neredeyse övdü.
BirGün gazetesi, Prigojin’in darbeyi desteklediğini haber yaptı. Bu haber, bir anlamda Rusya’nın darbenin arkasında olduğunun itirafıydı.
BirGün’e göre Rusya, Batı’ya karşı yeni bir dünya düzeninin kurucusuydu. Gazetenin dış politika yazarı İbrahim Varlı, “Yeni bir dünya düzeninin sancıları” başlıklı yazısında, Nijer darbesini de bu sancılardan biri olarak değerlendiriyordu.
BirGün’ün tavrı, Aydınlık gazetesi kadar radikal olmasa da, Rusya’nın antiemperyalist bir kutup olduğu tezine dayanıyor.
Aydınlık gazetesi ise bildiğiniz gibi Rusçuluğun bayraktarlığını yapıyor. Nijer’deki darbeyi “Afrika’da emperyalizme isyan” başlığıyla sevinç içinde veren Aydınlık, Doğu Perinçek’in oğlu Mehmet Perinçek’in yazdığı “Wagner Nijer’e yerleşirse caydırıcı olur” başlıklı yazıyla da tüy dikti.
Cumhuriyet gazetesinde yazan eski Aydınlıkçı (nasıl eskiyse?) Mehmet Ali Güller de “Yeni sömürgeciliğe darbe” başlıklı yazısında darbeyi “ABD ve Fransa’ya kara tokat” şeklinde niteleyerek darbeye selam duranlardandı.
Türkiye’de darbe karşıtları, Afrika’da darbe destekçileri
Siyasal İslamcılar ve Solcular…
Türkiye’de darbe karşıtlığını kimseye bırakmıyorlar. Sorsanız darbelerden en çok bunlar çekmiştir. Darbelere karşı demokrasiyi savunurlar. Askere karşı sivilin yanındadırlar…
Siyasal İslamcıya sorsan, 27 Mayıs’tan girer, 28 Şubat’tan çıkar. Menderes’e ağlar, 12 Eylül’e lanet eder. Ama işte Siyasal İslamcının darbe karşıtlığı, çıkarı gereğidir. Türkiye’de mağdura yatmak için darbelerde nasıl zulme uğradıklarını anlatır, Afrika’da Rusya yanlıları darbe yapınca kıytırık bir kınama mesajı yayınlar ama içten içe de sevinir.
AKP’lilerin Nijer’deki darbeyi bu kadar desteklemelerinin sebebi, elbette son dönemde yanaştıkları Rusya’nın darbenin arkasında olmasıdır. Aynı zamanda sözde Batı karşıtı sahte antiemperyalist tavırlarının da gereğidir.
Ama tek nedeni bu değil. Siyasal İslamcıların Nijer darbesini desteklemelerinin temel nedeni, darbenin Fransa’ya karşı yapılmış olması. Türkiye’deki Siyasal İslamcıların, Fransa’ya karşı ayrı bir kini var.
Fransız Devrimi, cumhuriyetin, ulus devletin, hukuk devletinin, demokrasinin, laikliğin simgesidir. Bu nedenle Türkiye’deki cumhuriyet düşmanı akımlar, özellikle de Siyasal İslamcılar, Fransa düşmanıdırlar.
Yakın zamanda Fransa’da çıkan isyanda ve son olarak Nijer darbesinde Siyasal İslamcıların bilinçaltındaki Fransa düşmanlığı ortaya çıkmıştır. Her iki olayda da Fransa’nın sömürgeci geçmişine vurgu yapılması, sömürgecilik karşıtı olduklarından değildir.
Kaldı ki, Türkiye’de Siyasal İslamcılık her darbeden daha da güçlenmiştir.
Solcuların durumu daha trajiktir. Türkiye’deki bütün darbelerde en çok ezilenler hep Solcular olmuştur. Solcuların darbe karşıtlıkları, hatta asker düşmanlıkları buna dayanır. Ancak gel gör ki, Nijer’deki darbe, Solcuların da darbe karşıtlıklarının sahteliğini ortaya çıkardı.
Nijer’de veya dünyanın herhangi bir yerinde böylesine bir darbeyi ABD’nin yaptığını düşünsenize? Siyasal İslamcıların ve Solcuların tepkisi ne olurdu?
Yeri göğü inletmezler miydi darbe de darbe diye?
Darbenin arkasında Rusya olunca, bizim darbe karşıtı Solcularımız bile darbe destekçisi kesildi.
Siyasal İslamcıların Rusçuluğu
Siyasal İslamcılar ile Solcuların Nijer’deki darbede ortak tavır alması pek çok kimseyi şaşırtmış olabilir. Ancak bunda şaşırılacak bir şey yok.
Türkiye’deki Sol kesimin ezelden beri Rusçu olduğu hepimizin malumu. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte bunu hep birlikte gördük.
Rusya’yı ABD gibi emperyalist bir devlet olarak değil, antiemperyalist bir kutbun temsilcisi olarak görüyorlar. Sovyetler nostaljisi sebebiyle Çar Putin’in Rusya’sına sempatiyle bakan bile olabilir. Ancak Rusya’nın da emperyalistlikte ABD’den geri kalmadığının en son örneği Nijer’deki darbedir.
Solcuların Rusçuluğu hepimizin malumudur da, Siyasal İslamcıların Rusçuluğu pek bilinmez. Bilenler de AKP-Rusya yakınlaşmasına yorar. Ancak Siyasal İslamcıların Rusçuluğu meselesi daha derin meseledir.
Haziran ayında Rusya, Kudüs’te İsrail Büyükelçiliğine ait bir ofis açma kararı almıştı. Kudüs, Siyasal İslamcıların “dava”larının sembollerinden biridir. ABD Kudüs’te büyükelçilik açtığında ABD’ye tepki gösteren Siyasal İslamcılar, söz konusu Rusya olunca, buna bile ses çıkarmadılar.
Türkiye’deki Siyasal İslamcıların, başta Nakşilik olmak üzere, bazı tarikatların Rusya eksenli tavır almaları, son birkaç yılın olayı veya AKP’nin Rusya ile yakınlığının sonucu değil.
Putin’in akıl hocalarından Avrasyacı Rus faşisti Aleksandr Dugin, 15 Temmuz 2016 günü Ankara’da Nakşi Şeyhi Abdulhakim Arvasi’nin mezarını ziyaret ediyor. Yanında Doğu Perinçek’in oğlu Mehmet Perinçek ve Melih Gökçek’e yakın Dr. Hasan Cengiz bulunuyor.
Ziyaretin tarihi çok ilginç ama bu ekip o gün bir araya gelip “hadi Nakşi Şeyhi mezarı ziyaret edelim” demediler ya?
Rusya kim bilir kaç zamandır hangi tarikatları, hangi AKP’lileri, hangi ulusalcı bilinen yandaşları bir araya getiriyor?
Rusya uzun süreden beri Türkiye’deki tarikatlar el atmış ve onları yönlendirir vaziyete gelmiş. Tarikatlar arasında da üstü örtülü bir Amerikan-Rus savaşı bir süredir sürüyor. Nakşilerin ve başka tarikatların da Avrasyacılarla ve dolayısıyla Rus istihbaratıyla ciddi bağları bulunuyor.
İşte bu bağlar nedeniyle darbe karşıtı görünen Siyasal İslamcılar ve Solcular, darbeyi yapan Rusya olduğunda darbe destekçisi oluyorlar.