İslamcılar, kendi attıkları yalanlara inanmakla kalmıyor. Koskoca bir şizofrenik dünyayı bu yalanlar üzerine inşa ediyorlar.
Davutoğlu ve Babacan sayesinde bu şizofrenik âlemin kapılarını aralamaya devam ediyoruz.
İki siyasinin aynı gün içinde farklı programlarda sergilediği tavırlar pes dedirtecek cinsten.
Fatih Altaylı’nın Youtube programında konuşan Davutoğlu, Kılıçdaroğlu’nun gizli protokolü ilgili olarak şöyle bir yorum yapıyor:
“Bilseydim yapacağım şey şu olurdu; Sayın Kılıçdaroğlu’nu arardım ve derdim ki: Biz sizinle belli ilkelerle yol aldık, bu anlaşma ilişkinin temelinde zaafiyet doğuruyor… Ben ilkesel olarak siyasete girdim, ilkesel olarak Başbakanlığı bıraktım. Kusura bakmasın, herkese saygım var ama Ümit Özdağ’ın İçişleri Bakanı olduğu bir ülkede bırakın aynı kabinede olmayı, o ülkede yaşamak da… Tabi bu ülkede her zaman yaşarız o anlamda değil de o denklemi kabul etmekte zorlanırım.”
Bu adama Küçük Enişte lakabı boşuna takılmadı. Haberi olsaymış Kılıçdaroğlu’nu ararmış. İlkelerle yol almışlarmış.
Kılıçdaroğlu’nun masasından yol alınan ilkelerin ne olduğu ayan beyan ortada. Gerekiyorsa defalarca anlatırız. 6’lı masa, Ecevit’in 1977’de yüzüne gözüne bulaştırdığı 11’ler Olayı’ndan beter bir siyasi rüşvet tezgâhıydı.
Davutoğlu, masadaki vurgunculardan biriydi. Kurduğu tabela partisinin olmayan oyu ile Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak dayatıp karşılığında adrese teslim meclis sandalyeleri elde etti. Diğer İslamcılardan en büyük farkı, siyasî etiği diline dolamış olmasıdır.
Bir de tabi kantarın topuzunu kaçırıp Özdağ’ın İçişlerine Bakanlığına laf etmiş. Yahu kardeşim, koskoca bir millet senin Başbakanlığını gördü!
Hangi birini sayalım?
Davutoğlu’nun teröre teslim ettiği ülkede 466 şehit verdik. 253 sivil vatandaşımız kurban gitti. 2500’ü aşkın yaralımız var. IŞİD füzeleri onun zamanında Kilis’e düşmeye başladı. Süleyman Şah türbesi yine onun zamanında yerinden edildi.
Hepsinden uzun soluklusu ve belki en önemlisi, halen sonuçlarıyla yüzleştiğimiz AB ile geri kabul anlaşmasını Davutoğlu imzaladı. Suriyeliler 100 bini geçmez diyordu. Türkiye, Ortadoğulu rezervuarına döndü.
İyi ki Ümit Özdağ İçişleri Bakanı değilmiş yani!
Babacan’a gelelim…
Aynı gün o da Habertürk’te canlı yayın konuğuydu. Davutoğlu’daki küstah şizofrenik tavır aynı şekilde onda da var.
CHP listelerinden çok sayıda İslamcının hiç hak etmediği halde meclise girdiği matematiksel bir gerçek ve bu gerçeği tüm CHP tabanı kabul ediyor, isyan ediyor. Ama Ali Babacan, gerçeği dile getirenleri büyük bir küstahlıkla, “sesi çok çıkanlar” diye baştan yaftalıyor.
Bulmuş Kılıçdaroğlu gibi kendi partisini ezen, aldatan, diktayla yöneten adamı, Atatürkçülere bir tokat da aklınca kendisi atıyor.
“Şimdi soruyorum bu sesi çok çıkanlara. CHP kendi başına bugün herhangi bir seçime girip, Türkiye genelinde, kazanması mümkün mü ya? Ya, siz hayal mi görüyorsunuz? Bu ülke öyle bir ülke mi? “
Gördünüz mü? Aynı küstahlığa eşlik eden aynı kendini bilmezlik ve şizofreni hali.
Şimdi soruyorum bu kendini nimetten sayan siyasal İslamcı bebeye:
CHP, 2019’da İstanbul’u ve Ankara’yı kazandığında siz var mıydınız?
Ama Kılıçdaroğlu adını masada dayattığınız Akşener ve İyi Parti’si vardı ve şüphesiz o zaferlerde pay sahibi olan da onlardı.
Bakıyoruz… Gelecek Partisi 12 Aralık 2019’da, Deva Partisi 9 Mart 2020’de kuruldu.
Siz o tabeladan ibaret partilerinizi kurmak için bile eski reisinizden ödünüz kopa kopa beklemişsiniz. Muhalefetin İstanbul’daki yerel seçim zaferi kesinleştikten ve pekiştikten sonra ancak Süleyman Soylu’ya gidip dilekçe verebilmişsiniz.
Ya, siz hayal mi görüyorsunuz Sayın Enişte? Bu ülke böyle bir ülke mi Sayın Bebe? Bu ülke, Atatürkçü-Milliyetçi ortak cepheleşmenin AKP’yi ezdiği, Kürtçü İslamcı parazitlerin muhalefeti öldürdüğü ülke. Siz de o parazitlerin en güzide (!) örnekleri oluyorsunuz.
Adamlardaki izansızlık dehşet boyutta. Dertsiz tasasız AKP kopyası parti kuruyorlar, kimse adam yerine koymazken CHP seçmeninin sırtında beleşe meclise taşınıyorlar…
Ekende yok, biçende yok, yemede ortak İslamcı!
Ama bu da yetmiyor, kıymete binip bir de muhalifleri paylıyorlar.
Koltuğa zamk gibi yapışan Kılıçdaroğlu varken bu küstahlığın sonu gelmeyecek. CHP’nin 2024 yerel seçimlerinde yaşayacağı hezimetin bir sebebi de yüz verip astarını isteyen yapışkan İslamcılar olacak. Birileri bu şizofreni perdesini yırtmaya cesaret etmedikçe görünen bu.