Geçtiğimiz Pazar ikinci turu yapılan Fransa parlamento seçimleri tatlı bir sürpriz yaşattı. İlk turda ve daha öncesinden Avrupa Parlamentosu seçimleriyle rüzgârı arkasına alan aşırı sağ, tehlikeyi gören halkın son anda aldığı inisiyatifle engellendi. Tarihi bir sonuçtur, kabul etmek lazım. Macron siyasi risk aldı ve bence güçlenerek çıktı. Seçim sonuçlarının açıklanmasıyla başlayan coşku, seçimin birincisi sol ittifak lideri Mélenchon’un hitabeti ve hep bir ağızdan okunan Enternasyonal Marşı bıraktığı duygusal etkinin yanında yükselen aşırı sağa karşı da bir barikat gibi durdu. Gelişi beklenen fakat aynı günlere rastlayan İngiliz İşçi Partisi’nin zaferi de aşırı sağ tehdidini törpülemek ve psikolojik baskıyı kırmak açısından iyi bir zamanlama oldu.
Avrupa’da korkuyla karışık meyledilen aşırı sağ tercihler karşısında, sol fraksiyonun bu başarılarının Türkiye ile daha yakın çalışma ve AB’ye tam üyelik penceresinden de olumlu katkıları olacaktır. Liberal partilerin bu gücü yoktur yani aşırı sağı şu aşamada dizginleyemezler ama sol ve sosyalist gruplar bu konuda dirayet gösterebilirler.
Dayanışma olmadan bu dirayeti gösterebilmek zor tabii. Sosyalist Enternasyonal’in en son Bükreş’teki Avrupa komitesinden çıkan ortak deklarasyonda CHP’nin son seçimlerdeki zaferinin ve Türkiye’nin AB üyeliğine desteğin vurgulanması bu bakımdan olumludur ve bir yeniden başlangıç sayılabilir. Yine Özgür Özel’in Fransa ikinci tur parlamento seçimleri öncesi yaptığı sandığa davet çağrısı da olumlu bir dayanışma örneği olmuştur. Nitekim yüksek katılımla aşırı sağ alt edildiyse bunda CHP liderinin de sembolik bir katkısı vardır diyebiliriz.
…
Haziran’daki facianın ardından bu ay gelen sonuçlarla denge bir nebze sağlanmış oldu.
Fakat bu durumun sürdürülebilirliği mevcut sorunlara acil çözüm bulunmasına bağlı. Aksi takdirde aşırı sağ daha kuvvetlenerek gelebilir ki, bu uzak bir ihtimal değil. Göç sorunları, Ukrayna savaşı ve bunların bileşeninde ekonomik sorunlar önlerinde duruyor. Ukrayna’ya daha çok F-16 hibe etmek gibi savaşı daha da tırmandıracak “şahin” NATO kararları Avrupa’nın yarasına bir merhem olamaz. Böyle devam ettiği müddetçe Avrupa ve Rusya daha çok yıpranacak, ama buna rağmen ABD dışındaki ülke liderleri her NATO toplantısına süs bitkisi gibi katılmaya devam edecek. Sonuca etkileri olmayacağını bile bile bazı devlet ve hükümet başkanları için orada olmak, diğer liderlerle bilhassa ABD Başkanı ile aynı kareye girebilmek, kendi kamuoyları için bir artı görünebilir fakat daha fazlası değildir.
Sol, en azından şimdi Ukrayna savaşında, göç sorunlarında ve Filistin meselesinde söz söylemelidir. Filistin meselesinde kamuoyu itkisiyle zaten sesleri daha güçlü çıkıyor ancak Ukrayna savaşında gidip gelen bir durum var. Göç konusu ise en zoru, zira sol adına ilkesel bir karar alınmaya kalkılacak olsa zaten yapılabilecek pek bir şey yok. Kabul etmek gerekir ki, göç sorununun bugün itibarıyla geldiği seviye zaten ellerini bağlamıştır fakat ne olursa olsun bir çözüm bulunması da zaruridir.
Peki Türkiye’de ne planlanıyor?
Ekonomi yönetiminin son demeçleri oldukça fantastik: “Yıllarca Batıda yaşamış bir insanım. Şu kredi kartına taksit meselesini bilmiyorum. Böyle bir şey yok…”
Evet, belki öyle ama o ülkelerde yüzde 70’i aşan oranlarda enflasyon da yok, işte onu tam olarak söylememiş beyefendi. Ayrıca, ilginç bir biçimde gıda enflasyonu ile boğuşmakta olan Türkiye gibi bir ülkede yiyecek-içecek alışverişlerinde taksit zaten yapılmıyor. Mehmet Bey’in bundan haberi yok mu, bu kadar mı kopuk halktan? Esasen kredi kartının burada tüketiciye kazandırdığı azami 30-40 günlük bir süre var ve bu bile vatandaşın ayın sonunu zor getirdiğini göstermeye yeter.
Halktan bu kadar uzak ve tek amacı iktidarını sürdürmek olan malum kafanın en başından açık ettiği oyun planına göre 2024’ün kalan yarısında, 2025 ve hatta 2026’da olabildiğince parasal sıkılaştırma ve uçan kuşun bile peşine vergi memuru takarak rezerv biriktirmeye devam edilecek. Göstergeler nispeten iyiye döndüğü anda ise seçim ekonomisine geçilecek ve aynı kutuplaştırıcı hamasi söylemlerle seçim kazanılacak. Bu bağlamda mevcut iktidar zaman konusunda rahat, önünde en az üç yıl var ve ona göre ilerleyecektir. Burada zaman halkın aleyhine işliyor.