Şii Hilali’nin merkezinde yer alan Kızılbaş Şii Türklerin oluşturduğu Şii Hilali ve Devrim Muhafızları cephesi, İran-Irak-Suriye eksenli Akdeniz’e ulaşma politikasının merkezinde yer alan tarihsel olarak Şah İsmail iktidarının yeniden kurulması politikası yerine seçimden sonra reformcu Türklerin oluşturduğu İran’a geçilmiştir.
Azerbaycan ve Aliyev ile yapılan Aras nehri baraj anlaşması sonrası Azerbaycan vilayetinin Türk imamı ve Türk milletvekili ile İran’ın Azerbaycan kökenli Cumhurbaşkanının helikopter kazasında şüpheli ölümünün ardından yerine Farslıların egemen olacağı bir seçim olacağı sanılmıştı.
Oysa İran tarihinde bahsettiğimiz gibi Farslar etnik bir grup olarak çok düşük bir azınlıktır. Siyasi olarak da güçleri yoktur ve Şiilik Farsların bir yapılanması değil tamamen Kızılbaş Türklerinin bir oluşumudur. Farların yapılanması ancak Zerdüştlük olabilir.
Bu boyutuyla Şii Hilali politikasına tarihsel Şah İsmail Kızılbaşlarının olduğu bir eksene yayılma politikası olarak bakılmalıdır. Bu politika helikopter kazasından sonra çöktü ve İran’ın Irak ve Suriye’deki politikaları da değişti. En önemli değişiklik, İran’daki reformcuların liderliğinin de Türkler tarafından yapılması ve iktidarın mollacı Türklerden reformcu Türklere geçmesidir.
İran’da Şii Hilali politikasını izleyen Kızılbaş Şii Türk politikası İran-Irak-Suriye’deki tarihsel egemenlik alanı üzerine kurulma noktası, Türkiye ile Suriye konusunda çatışırken Irak’ta da Şii Türkmenlerle karşı karşıya gelmekte ve PKK’yı desteklemektedir ve tüm politikalar değişecektir. İran’da reformist Türklerin iktidara gelmesi, İran’daki Türklerle Azerbaycan’daki Türklerle birleşmesi söz konusu olacaktır. Böylece Basra-Hazar bölgesi petrol politikasının birleşmesi noktasında ileri bir adımdır. İran’ın Basra petrolleri için Çin’le yaptığı anlaşma en azından reformcu Türklerin iktidara gelmesiyle bundan kurtulacaktır. Diğer taraftan, Kafkas-Hazar petrollerinin özgürleşmesine yol açacaktır. Bir başka deyişle Hazar’dan Basra’ya bir Türk petrol alanı ortaya çıkacaktır. Tarihsel olarak İngilizlerle Rusların tarihsel Şah İsmail bölgesini İran ve Azerbaycan olarak bölmesinin temelinde de bu Hazar-Basra petrol havzasını bölmek yer almaktadır. İran’daki son seçim sonuçları, bu kuzey-güney ayrımının yıllar sonra ortadan kalkmasına dönüşebilir.
Irak’ta PKK ile işbirliği yapan İran milisleri, Suriye’de ise baş düşman olarak Özgür Suriye Ordusu’nu ve Türk Ordusu’nu görmektedir. ABD’nin kontrolündeki PYD’ye ancak etnik anlaşmalar ve otonomilerle bakılabileceğini düşünen Şii Hilali, söz konusu Türkiye olunca “Türkler bu bölgeden çıkmalı” demekte ve Sünni Araplar ve Sünni Türkmenlerin oluşturduğu bölgenin tamamen boşaltılmasını istemektedirler. İran’da reformcu Türklerin iktidara gelmesi, bu anlamda Esad’ın da bütün hesaplarını tersine çevirmiştir. Bu yüzden Türkiye ile yeniden uzlaşma noktasına gelmektedir. Tayyip Erdoğan ile Esad arasındaki görüşme politikası bu bağlamda değerlendirilmelidir.
İran seçimlerindeki oyları analiz ettiğimizde, katılım %50’dir ve bunun %54’ünün reformcu Türk adaya gittiği görülmektedir. Demek ki, bütün seçmenin dörtte birinden fazlası Türk adayı desteklemiştir. Daha önceki birinci turda katılım %40’ta kalırken Türk adayın oyu %44 olmuştur. Demek ki Türk aday oylarını %10 artırmıştır. Bu boyutuyla bakıldığında, Reformcu Türklerle mollacı Şii Hilali Türklerinin nüfus toplamına bakıldığında, İran’daki ana nüfus ağırlığını Türklerin oluşturduğu ortaya çıkmaktadır.
İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, “Evde Türkçe konuşuyorum. Çocuklarım Türkçe konuşuyor. Anam babam Türkçe konuşuyor. Özbeöz Türk’üm.” dediği halde kendisine Ermeni ya da Kürt denmektedir. İran’ın yeni Cumhurbaşkanının Mağabad bölgesinden olması nedeniyle Kürt, soyadının -yan ile bitmesi yüzünden ise Ermeni olarak değerlendirilmektedir. Bu büyük bir çarpıtmadır. Çünkü Mağabad bölgesi Rusların o bölgeyi Kürt bölgesi ilan etmesiyle ortaya çıkmıştır Azerbaycan’ın kalbi olan bir bölgedir. Nüfusunun çoğu da Türk’tür. Bu da bize İran Türklüğü hakkında güzel bir bilgi vermektedir.
İran Türk devletinin Azerbaycan Türk devletiyle birleşmesi Hazar-Basra petrollerini birleştireceği için önemli bir stratejik adım olacaktır. Bu birlikteliğe Türkiye’nin de eklenmesiyle, Türkiye-İran-Azerbaycan bölgede önemli bir merkez oluşturacaktır. Uzakdoğu’dan Çin’in, kuzeyden Rusya’nın, batıdan ABD’nin bölgede egemen olma politikasına bir son verecektir. Suriye ve Irak’ın da tarihsel olarak bir Arap bölgesi değil, İran-Türkiye Türk bölgesi olduğu da vurgulandığı zaman bu birliktelik daha da büyüyecek ve Musul-Kerkük petrollerini de kapsayacak şekilde genişleyecektir.