Türkiye, birkaç gündür Somali Cumhurbaşkanı Hassan Sheikh Mohamud’un oğlu Mohamed Hassan Sheikh Mohamud’un 30 Kasım’da arabayla çarparak motokurye Yunus Emre Göçer’in ölümüne sebep olduğu olayı tartışıyor. Daha doğrusu; ölüme sebebiyet veren Mohamud’un; ifadesi alındıktan sonra nasıl serbest bırakıldığını ve ardından da 2 Aralık’ta Türkiye’den kaçmasına nasıl göz yumulduğunu konuşuyoruz.
Somali Cumhurbaşkanı’nın mahdumu Mohamud, 30 Kasım günü ülkesinin büyükelçiliği adına kayıtlı araçla, 38 yaşındaki kurye Yunus Emre Göçer’e çarparak ölümüne sebep olmuştu. Polisin tuttuğu tutanakta, Göçer hatalı gösterilmiş ve buna dayanarak da Mohamud, karakolda ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştı. Fakat olayın rengi bilirkişi raporuyla değişti: Asli hatalı Mohamud’du.
Bunun üzerine Göçer’in avukatı, Mohamud’un kaçma ihtimalini gerekçe göstererek kendisinin tutuklanması için savcılığa 1 Aralık’ta dilekçe vermiş fakat bunun ertesi günü Mohamud herhangi bir engelle karşılaşmadan ülkesine kaçmıştı.
İlk anda polisin tutanağı yanlış tuttuğu ve bilmeden hata yaptığı da iyi niyetle düşünülebilir. Ama vefat eden Yunus Emre Göçer’in eşi Öznur Göçer’in Cumhuriyet’e söyledikleri şüphelerimizi artık şüphe olmaktan çıkarıyor:
“Yetkililer gereğinin yapılacağını söylüyor ancak ben bu söylenenlere ikna olamıyorum… Görüntüler ortaya çıkana kadar polis bize eşimin intihar ettiğini söyledi. Eşimin motokurye arkadaşları ve kamuoyu baskı göstermeseydi belki de eşimin intihar ettiğini söyleyip olayı kapatacaklardı.”
Anlaşılan, olay şöyle gelişmiş:
Mohamud, kaza yapar yapmaz Somali Büyükelçiliği’ni aramış, onlar da “gerekli makamlara” ulaşarak olayın üzerinin acilen kapatılmasını rica etmiş. Böylece Mohamud yerine kurye hatalı gösterilmiş ve Mohamud’un önce karakoldan, ardından da Türkiye’den elini kolunu salllaya sallaya çıkması sağlanmış! Bununla da yetinilmemiş, maktulün eşine de olayı sessizce kabullenmesi amacıyla eşinin intihar ettiği yalanını söyleme vicdansızlığında bulunulmuş!
Olayın üstünün örtülmesi için o kadar iyi bir örgütlenme yapılmış ki Öznur Göçer, olayın aydınlanması amacıyla belki de son çare olarak başvurduğu Müge Anlı tarafından bile reddedilmiş. Anlaşılan, tedbir alanlar sağlam çalışmış. İlgili olabilecek neredeyse herkesi “uyarmışlar”!
Bu kadar organize bir örtme operasyonunun elbette AKP’den bağımsız olması beklenemez. Hatta doğrudan bu olayı organize etmesi beklenir.
AKP’nin Somali yönetimi ile iyi ilişkileri zaten biliniyor. Hatta bu ilişkilerin, Türkiye’nin yurt dışındaki ilk askeri üssünü 2016’da Somali’de açmasına kadar vardığı da…
Ama meselenin özü başka ve daha derin bir yerde: Oğlu Türkiye’den açık bir şekilde kaçırılan Somali Cumhurbaşkanı Hassan Sheikh Mohamud’un 2011’de kurduğu ve halen yönettiği partisinin adı “Barış ve Kalkınma Partisi”. Herhalde size de üstü örtülen ölümlü trafik kazası kadar, bu isim de tanıdık gelmiştir, değil mi?
Hem Mohamud’un hem de partinin diğer ileri gelenlerinin Müslüman Kardeşler örgütünün Somali kolu olan El Islah ile ilişkileri biliniyor. Yani aynen Mursi gibi, Sudan’ın eski diktatörü Ömer El Beşir gibi, Suriye’de ÖSO’yu kuranlar gibi ve elbette Hamas gibi Mohamud ve partisi de İhvancı!
Ve saydığımız diğer tüm İhvancı liderlerle ve örgütlerle bugüne kadar dayanışmada eksiklik göstermeyen İhvan’ın Türkiye kolu AKP, görünen o ki Mohamud ve “talihsiz” oğluna da “uhuvvet ve tesanüt” göstermekten geri kalmamış…
Peki, hayatını kaybeden, geride gözü yaşlı bir aile bırakan Yunus Emre Göçer ve ailesine kim kardeşlik ve dayanışma gösterecek? Elbette suçu örten ve suçluyu kaçıranlardan bu beklenemez.
Ölen bir Türk’tür ve Türk’ü umursamazlar bile…