Soner Yalçın’ın geçen haftaki “Erdoğan gitsin diye devleti çökertmeyin” çıkışı çok konuşuldu. Ama yeteri kadar ve doğru düzlemde tartışıldığını sanmıyorum.
Tartışma konusu twit, Sözcü’de 15 Haziran’da yayınlanan “Alyans kampanyası” yazısından bir kesit. O bilindik zorlama mantığıyla tarihten bir yerlerden bazı örnekleri bir araya getirip yine çarpık bir tez sunmuş. Çarpık tezinin en çarpık kısmını da Twitter’da paylaşmış.
Twit içeriği şöyle:
“Kimileri istiyor ki; iktidar gitsin de isterse devlet çöksün. Ekonomi programı başarısız olan her hükümet gidicidir. Zaten iktidarlar gelip geçicidir, kalıcı olan millettir. Bir devleti kurmak için bin sene ister, yıkmak için bir saat yeter. Erdoğan gitsin diye devleti çökertmeyin.”
Öncelikle, Soner Yalçın’ın ilgili yazısında zaten doğru dürüst bir mantık bile yok. Osmanlı’da sık sık bozulan mali düzenin ceremesini zorunlu yardım kampanyalarıyla halkın çektiğini anlatarak başlamış. Eee? Sonuç? Osmanlı’yı Mustafa Kemal mi yıktı yani? Hayır. Bunu söylemeye cesaret edememiş. Ya da Osmanlı’yı yıkılmaktan kurtaracak olan bir başka iane-i umumiye (yardım) kampanyası mıydı? Yine yorum yok.
Sonra, 27 Mayıs sonrası başlatılan alyans kampanyasına Nâzım Hikmet’in katkıda bulunma çabasına değinmiş. Yine anlaşılmaz Soner Yalçın gizemciliği… Nâzım Hikmet, Menderes gitsin diye devleti çökertmiş de sonra alyansını mı vermeye mecbur kalmış? Yoo… Bunu da söylemiyor.
Ama Soner Yalçın tüm bu anlaşılmaz cümlelerden sonra konuyu gelip ekonomist tavra bağlıyor. “AKP zaten yıkılacak çünkü ekonomi çok kötü” diyor. Yani muhalefete diyor ki, siyaset yapmayın. Bu mesajı olabilecek en saçma sapan biçimde, tam bir AK Gençlik ağzıyla iletiyor. Oysa muhalefetin tek bir sorunu varsa o da AKP’nin çizdiği zihinsel sınırların dışına çıkamamak, yani siyaset yapmamak. Türkiye’nin genel sorunu zaten siyasetsizlik.
Tayyip Erdoğan’ın devleti yıkan kişi olarak şimdiden tarihe geçtiğini 10 yaşındaki çocuk bile biliyor ama Soner Yalçın yine her zamanki yandaşlığıyla Saray’ın borusunu öttürüyor. Herkes biliyor ki, Erdoğan’ın gitmesi devletin yıkılması değil, tam tersine devletin yeniden doğuşu anlamına gelir.
Yalçın’ın muhalifleri “devlet millet düşmanı” ilan ettiği yazısı çok daha iğrenç bir vurgu barındırıyor:
“Sosyal medyada yazıp çizerek devlete-ülkeye olan güveni yok etmeyiniz.
Haklı bile olsanız; ekonomiyi sürekli kötülemenin, her adımı aşağılamanın, toplumda güvensizlik yaratmanın kime faydası var?”
Yani muhalif vatandaşın, trol hakaret, tehdit ve ihbarları arasında az çok nefes alabildiği bir sosyal medya var… İşte Soner Yalçın’a göre o da haram. “Haklı bile olsanız…” sosyal medyada muhalif görüş bildirince ülkeyi kötülemiş ve toplumda güvensizlik yaratmış oluyoruz. Yalçın’ın muhaliflere bir yabancı ülke casusu, bir de terörist demediği kalmış anlayacağınız.
Soner Yalçın’ın, yeni sosyal medya yasa tasarısından memnun olacağını sanıyorum. Zira yeni tasarı yasalaşırsa “haklı bile olsak” soluğu savcının karşısında alabiliriz. Zaten artık savcılar da “Haklı bile olsan sus” kuralının ezberletildiği cemaat yurtlarında yetişmiyor mu? Hatta sormak lazım, maddelerin yazım sürecinde AKP’li-MHP’li kurmaylar kendisinden destek istemiş midir?
Bütün bu tartışmalarda garip olan, muhalif kesimlerin Soner Yalçın’a şaşırması. Yahu neyine şaşırıyorsunuz? Adam yılların gericisi! Her taşın altında Yahudi arama manyaklığından aşı karşıtlığına, Erbakan menkıbelerinden Doğan Medya güzellemelerine bakıyorsunuz sağcı, dinci, gerici ne kadar tez varsa sol adına dolaşıma sokmuş.
AKP iktidarının en yangınlı dönemine böyle hızla su getiren itfaiyeye teşekkür ve tebrikler de geliyor tabi. Ensonhaber.com’un“Büyüksün” manşeti bunlardan biri.
Bu arada, benzer ama tersinden bir örnek Sabah kalemşörü Dilek Güngör’den geldi. Sağcı Dilek Güngör de 17 Haziran’da TÜSİAD’ı hedefe oturttuğu yazısını “burjuvazi sınıfı çıkarları gereği tutarlı demokrat olamazlar” tespitiyle bitiriyor. Yazının tümü zaten komünist parti broşürü gibi. Sırf metni okusanız Sabah yazarıdır demezsiniz. Yani Saray rejimi, medyaya öyle bir nüfuz etmiş ki, kadrodaki sağcılara solculuk, solculara da sağcılık yaptırıyor.
Bir kesim, Soner Yalçın’ın bu Erdoğan’cılığını “Hablemitoğlu suikastı” soruşturmasıyla tehdit edilmesine bağlamış. Bu fazla iyi niyetli bir iddia. Soner Yalçın hep böyleydi. Hep sultanının yanında, hep cumhuriyetin karşısında. Eski Aydınlıkçı Ethem Sancak nasıl kendince Erdoğan âşığı ise, eski “2000’e Doğru”cu Soner Yalçın da böyle işte…