Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakan yardımcısı İsmail Çataklı, “Türkiye’de 8 milyon mülteci” olduğuna dair iddiaları “algı oluşturma amaçlı uydurulan yalan rakamlar” olarak nitelemiş, bu “söylentinin” kaynağı olarak görülen Ümit Özdağ, Sinan Oğan ve Bengi Başer gibi isimler hakkında suç duyurusunda bulunulacağını dile getirmişti.
Çataklı dün bir basın toplantısı düzenleyerek, Türkiye’deki “gerçek mülteci sayısını” basınla paylaştı. Buna göre Türkiye’de 4 milyona yakın Suriyeli ve 250 binden fazla farklı uyruklardan sığınmacı bulunuyor. Muhalefetin ortaya attığı rakamları yalanmak için verilen “resmi” rakamlar bile durumun vahametini ispatlıyor.
Peki aradaki resmi ve gayri resmi rakamlar arasındaki farkın kaynağı ne olabilir? Elbette bunun sebebi kayıtlara yansımayan büyük bir kayıt dışı göçün varlığı. Her gün sınırlarda yayınlanan videoları izledikçe ve büyük şehir merkezlerinde kamyon dorselerinden çıkan göçmen görüntülerini gördükçe, devletin tespit edemediği ve bunun için de gerçek nüfusa dahil edemediği bir kitlenin varlığı açık. İnsanın aklına siyasi hayatımıza geçen “Rüşvetin belgesi mi olur p….” sözü geliyor.
Rüşvetin belgesi olmadığı gibi kayıt dışı göçün de kaydının olmaması son derece doğal. Sınırlarını korumakta güçlük çeken bir devletin, gerçek nüfusu değil tespit edilebilen nüfusu dile getirmesi iktidar açısından bir propaganda aracı olabilir. Ancak inandırıcı olmadığı ortada.
Nitekim Çataklı basın toplantısında, Suriye’ye kendi isteğiyle dönen Suriyeli nüfusunun 500 bin olduğunu dile getiriyor. Ancak çok değil bundan sadece 2 ay önce Milli Savunma Bakanlığı düzenlediği bir basın toplantısında “470 bini İdlib’e olmak üzere 1 milyondan fazla Suriyeli’nin gönüllü olarak evine ve topraklarına döndüğünü” açıklamıştı. (https://www.hurriyet.com.tr/gundem/msbden-onemli-aciklamalar-1-milyon-suriyeli-dondu-42001478 )
Yani bu durumda, Milli Savunma Bakanlığı da rakamları “abartmış” oluyor. Henüz iki ay önce devletin açıkladığı rakam ve bugün açıklanan rakam arasında iki kat fark var ve maalesef bunu hatırlatan bir gazeteci yok. An itibariyle kaç kişinin Suriye’ye döndüğü hakkında bir bilgi sahibi değiliz ve açıklanan rakamlar arasındaki büyük tutarsızlık, büyük bir güvensizliğe neden oluyor.
İstanbul Valiliği’nin, bakanlığı desteklemek için açıkladığı rakamlar bile şüphe uyandırıyor. Açıklamaya göre İstanbul’da 1,3 milyon göçmen yaşıyor ve bu sayısının sadece 500 bini (toplamın %38’i) Suriyeli. Bu oran üzerinden Türkiye’deki göçmen nüfusu hesaplandığında teorik olarak muhalefetin açıkladığı rakama yakın bir sonuç elde ediliyor.
İktidarın, toplumda oluşan tepkiye yanıt olarak gösterdiği iki temel argüman var. İlk olarak göç dalgasının artık durduğu, yeni girişlerin son derece azaldığı ve sosyal medyadaki sınır videolarının da eski ya da gerçek olmadığı söyleniyor. İkincisi ise sığınmacıların toplumu rahatsız eden davranış gösterenlerin anında cezalandırıldıkları ve geri gönderildikleri dile getiriliyor.
Bu iki söylem göçmenlere karşı büyüyen tepkinin önüne bir barikat olarak konulmak isteniyor. Ancak Türkiye artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş durumda. Geçmişte gelenlere “geçici koruma” statüsü vererek “geçicilik” üzerinden toplumu “alıştırmaya” çalışan iktidar, bugün de rakamlardaki farklılık üzerinden konunun “çarptırıldığına” inanmamızı istiyor.
Bununla kalmıyor, açıkladıkları rakamları inandırıcı bulmayanları da tehdit ediyor! Tüm bu tartışmanın gerçek bilgiye ulaşmaktan ziyade, sığınmacıların “kalıcı” olmasını sağlamak için yapıldığı da çok açık.
4 milyon da olsa 8 milyon da olsa, ortadaki durumun Türkiye’nin geleceği için büyük bir risk oluşturduğu, daha büyük problemlere zemin hazırladığı çok net. Rakamlarla oynayarak durumu gizlemeye çalışmak, sorunu daha da büyütmekten başka bir işe yaramıyor.