Duymayanlar için Şanlıurfa’nın Bozova ilçesinde yaşananları özetleyelim. İlçede fırıncılık yapan Suriyeli, (birden fazla olduğu iddiaları var) 9 yaşındaki çocuğa camide, hem de defalarca, tecavüz etti. Hatta kimseye söylememesi için tehditle korkutup birkaç gün susturmayı da başardı.
Ama olay kısa süre içinde ortaya çıktı. Pazartesi günü ilçedeki devlet hastanesinden çocukla ilgili adli vaka ihbarı yapılıp bir Suriyeli şüpheli tutuklandıktan sonra Bozova’da gerginlik artmaya başladı.
Bozova halkı dün gece sokaktaydı. Halk, yolları kapattı ve tazyikli suyla müdahale eden TOMA ve diğer polis araçlarına taş yağdırdı.
Kayıtlı, kaçak, düzenli, düzensiz, sığınmacı, paralı… Her neyse. Türkiye’ye entegrasyon dayatmasını reva gören kesimlere sorsanız bunu bir nevi 6-7 Eylül’e benzetebilir, Türk milletine yağma ve linç kültürü yakıştırması yapabilir, hatta yıllardır yaptıkları gibi yine Türkleri soykırımla da itham edebilirler.
Oysa mağdur çocuğun babası, basına konuştu. Baba, Suriyeli Arap faili şahsen tanıyor. Mahallede tanınan, bilinen biri. Yani mahallenin fırıncısı.
Ortada sol-liberal-woke-İslamcı koalisyonunun iddia ettiği gibi kitlesel bir yabancı düşmanlığı, ırkçı histeriler vs. olsaydı; bu Suriyeli, değil mahallenin fırıncısı olmak, mahallenin içinde nefes alabilir miydi?
Burada hem Türk milletine giydirilen deli gömleği, hem de tazyik edilen muazzam yük ortaya çıkıyor.
En uyumlu, tanıdık esnaf dediğiniz bile günün birinde gözünü el kadar masum evladınıza dikip sizi can evinizden vuruyor.
Burada anında devreye giren zehirli yaklaşımlar derhal göze çarpıyor.
Bir yanda Türk milletinin kimliğini ve bu ülke üzerindeki sahipliğini sorgulamaya açan küreselci-kozmopolitist yaklaşım var. Yeni İstanbul valisi, uyduruk rakamlarla “Türklerin yabancılara göre 6 kat fazla suç işlediğini” iddia ederek buna dair en güncel örneği, (bir anlamda General Harrington yaklaşımını) meydana getiriyor.
Aynı şeyi Türk yaptığında böyle ortalığı yıkıyor muymuşuz? Çok kurnazlar ama hayır, yıkmıyoruz ve bunun “senin tecavüzcün, benim tecavüzcün” ikiyüzlülüğüyle hiçbir alakası yok. Asıl sorgulanması gereken, aynı suça o yabancının geldiği yerde nasıl muamele edildiği, hatta Türk ahlakındaki gibi suç bile kabul edilip edilmediği… Ama bu sorgulanırsa, Türk halkının ahlaken ve kültürel olarak gelişmemiş milyonlarca medeniyetsiz tarafından asimilasyona zorlandığı gerçeğiyle karşılaşılır.
Öbür taraftan –benzer her olayda olduğu gibi– Suriyeli suçludan hesap sorulmamasına bile razı gelecek kadar dengesini yitirmiş, hıncını 9 yaşındaki çocuktan almaya kalkacak kadar vicdanen ölmüş güya muhalif bir kesim söz konusu. Onlara göre önemli olan Şanlıurfa’nın son seçimlerde AKP’ye verdiği oy. Halkı en haklı ânında yalnız bırakmayı salık veren böyle bir kendini kaybetmişliğin bu ülkede bir geleceği yok.
Oysa dün gece Bozova’da açığa çıkan şey, çok basit bir gerçek. Türk milleti, üzerine atılmış bu demografik yükü asla kabul etmiyor ve boyun eğmiyor. Gerekirse elinde taş, sopa, ne bulursa alıp harekete geçebiliyor. Üstelik gözünü kırpmadan bunlarla kendi güvenlik gücüne karşı koyuyor.
AKP, inatla Türkiye’ye Suriyeli, Peştun, Hintli, Sindli getirebilir, Türk nüfusu ezme kararlılığını sürdürebilir, bu uğurda sağdan soldan her tür odakla uzaktan yakından işbirliğini de devam ettirebilir.
Ama işte Türkiye’nin en gelişmemiş ilçelerinden Bozova’nın kolektif bilinci, aşağılanmanın son raddesine vardığı anda Bursa Nutku’nu kendiliğinden icra ediyor. Valiye, çocuğun babasına “4 güne kadar bunları buradan çıkartma” sözü verdiren irade işte bu.