Türk siyaseti iki gündür Ümit Özdağ ile Gültekin Uysal arasındaki kavgayı konuşuyor. Daha doğrusu Uysal’ın, Özdağ’a yanıt verirken kullandığı o “tecavüze uğramış çocuk” örneğini… Olay bir “Gültekin Uysal vakası” olarak siyasi tarihe geçecek kadar önemli aslında. Çünkü Uysal’ınki gaf filan değil, doğrudan doğruya bir zihniyetin yansıması: Tarikatçılığın ve tarikatlarda çocuklara tecavüz edilmesini sıradan bir olay olarak görme anlayışının…
Gelin, olaya doğrudan iki tarafın söyledikleri ile bakalım. Özdağ, 6’lı Masa’nın ortak mutabakat metni üzerine konuşurken şunları söylemişti:
“Sizi ‘tarikat ve cemaatleri devletten çıkaracağız’ demekten alıkoyan nedir? Saidi Nursi denilen adamın müritlerinden biri olan ortağınız Demokrat Parti Başkanı Gültekin Uysal mı? Türkçe Olimpiyatları’nda boy gösterip cemaatlerin devlete el koymasına göz yuman, işbirliği yapan diğer ortaklarınız Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu mu?”
Özdağ bu eleştirisinde haklı elbette ama biz de kendisine “Sizi de tarikatlar ve cemaatler kapatılmalı, demek yerine ‘devletten çıkarılsın’ demekle sınırlayan nedir?” sorusunu sormadan geçmemeliyiz. Çünkü onun bu söylediği de “tarikatlar, devlet dışında yaşamaya devam etsin, tacizler, istismarlar sürsün, yeter ki devlette olmasınlar,” demek. Ayrıca Özdağ’ın daha önce sarf ettiği, “Tüm cemaat ve tarikatları suçlamak doğru olmaz. Milli olan ve bu ülke için canını verecek tarikat mensupları da var,” sözleri de unutulmuş değil elbette… Yani Özdağ’ın da duruşunda epey açıklar ve çelişkiler var.
Fakat Gültekin Uysal’ın verdiği cevap öyle anormaldi ki Ümit Özdağ’ın tarikatlar konusundaki falsosunu unutturdu. Uysal, Twitter’da daha Özdağ’a başlıktan hakaret ederek şunları yazdı ve sonra da özür dileyerek sildi:
“Çocukluğunda tecavüze uğramış çocuk psikolojisi ile bir ömür boyu alnından ve ruhundan istesen de silemeyeceğin ‘bir darbecinin çocuğu olma’ travması ve insiyakla zaman zaman Demokrat Parti ve şahsıma iftiralar atıyorsun…”
Ne ilgisi var? Bu adam, “bir darbecinin çocuğu olma travması” adını verdiği şeyle “tecavüze uğramış çocuk psikolojisi” arasında nasıl bir ilişki kurabilmiş, daha da ötesinde böyle bir garabet benzetme aklına nasıl gelebilmiş? Aklımıza gelen ilk sorular doğal olarak bunlar. Yanıtları ise net:
Gültekin Uysal’ın Nurculuğu herkesin bildiği bir sır gibi uzun zamandır. Gerçekten de klasik bir mürit psikolojisiyle davranan Uysal, Özdağ, lideri Saidi Nursi’nin adını geçirince çıldırmış ve kontrolünü tamamen kaybetmiş halde bunları yazmış. Bu belli. Ve yine bir tarikatçının beklenen mantığı devreye girmiş, normal insanın kırk yıl düşünse aklına gelmeyecek “tecavüze uğramış çocuk” örneği aklına gelivermiş. Çünkü o çevrelerde her gün rastlanan bu tip olaylar, onun da zihninde ve bilinçaltında yer etmiş olmalı. Olay ve Uysal’ın benzetmesi anormal ama bir tarikatçı olarak kafasının böyle çalışması ve bunları söyleyebilmesi son derece normaldir!
Şimdi gelelim işin diğer kısmına…
Gerçekten de sormak lazım: CHP, Türkiye’nin şu ortamında elinde bu kadar imkân varken neden tarikat aleyhtarı bir politika yapmıyor? Oysa toplumda, özellikle tam da bu tarikatlardaki tecavüz olayları dolayısıyla, hiç olmadığı kadar kuvvetli bir tarikat karşıtlığı var. Yani bu, aslında hiç de Kemal Kılıçdaroğlu’nun korktuğu gibi “muhafazakârları küstürecek” bir çizgi de değil. Aklı başında, namuslu, vicdanlı herhangi bir muhafazakâr da bugün bu çağdışı istismar odaklarını savunmuyor zaten. Ama CHP ve aslında İyi Parti de, yanlarında bulunan tarikatçı, İslamcı masa arkadaşlarından çekiniyor. Ses çıkaramıyor, toplum olarak isyan ettiğimiz bu en önemli meselemizde politika yapamıyor.
Tarikatları ve tarikat tecavüzlerini hedef almayı, sadece CHP’ye siyaset alanında oy getirecek, artı puan sağlayacak bir politika olarak da önermiyorum. Bu, her türlü siyasi hesabın ötesinde bir vicdan meselesi… CHP’nin bu alanda atacağı her tavizsiz adım, aslında tarikatlardaki mağdur insanları, özellikle de çocukları özgürleştirme yolunda faydalı olacaktır. Ama maalesef, vicdanlar suskun, konuşması gerekenler hareketsiz…
Ve işin daha garip yanı da şu: Eğer CHP ve Kılıçdaroğlu, bu tavrı gerçekten oy kaygısı ile alıyorsa ortada tarikatçı dostlarının getireceği dişe dokunur bir oy filan da olmadığını kendilerine hatırlatmalıyım. Yüzde bir etmeyecek bir oy için vicdanınızı tatile çıkardıysanız çok yazık. Hem de tam aksi yönde güçlü bir laik politika ile daha çok güçlenme şansınız da varken…