Tarikata mensup çocukların küçük yaşta evlendirilmesi ve kız çocuklarının okula gönderilmemesi üzerinden tarikatların iç yüzünü anlatan Kızıl Goncalar dizisi RTÜK tarafından “toplumun milli ve manevi değerlerine” aykırılığı gerekçesiyle iki kez program durdurma ve para cezasına çarptırıldı.
Dizinin ilk bölümü yayınlandığında çok uzun soluklu olmayacağı ve bir şekilde engelleneceği zaten konuşuluyordu.
AKP’nin uzantısı Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) yayımladığı açıklamada, diziyi “dindar insanlara yönelik olumsuz bir algı oluşturmak ve bu algı üzerinden toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmeyi hedeflemekle” suçladı.
Ardından da İsmailağa Cemaati “Kızıl Goncalar dizisi son bulmalı!” başlıklı bir ültimatom yayınlayarak RTÜK’ü göreve çağırdı.
“Mesajı alan” RTÜK yine şaşırtmadı.
Cezanın sebebi olarak gösterilen “toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılık” maddesi, RTÜK’ün en sık kullandığı gerekçe.
Bu aslında İslamcıların dramını ortaya koyan bir görüntü…
Her türlü yasak ve engellemeyi kullanarak “toplumu hizaya getirmeye çalışan” bir iktidar, 21 senedir iktidarda olmasına rağmen “milli ve manevi değerleri hatırlatmak” zorunda kalıyor.
Kastedilen “değerlerin” neyi içerdiğini gayet iyi biliyoruz.
Ancak ortaya çıkan gerçek şu ki güç kullanmak ve baskı kurmak, AKP iktidarının kendi “değerlerini” topluma kabul ettirmesi için yeterli gelmiyor.
Yeterli gelmediği gibi, İslamcıların “değer” olarak ifade ettiği her şeyi otomatik olarak reddeden karşı bir cephe oluşmuş durumda.
Toplumun her kesimi cemaat yurtlarında yaşanan taciz olayları ortaya çıktıkça, tarikatların kurdukları ticaret döngüsünü tanıklık ettikçe İslamcıların “manevi değer” dediğinin, çürümüş düzeni gizlemek için kullandıkları bir ifade olduğunu daha fazla anlıyor.
İslamcılar medrese sayısının ve sokaklarda gezen cübbelilerin sayısının artmış olmasıyla tatmin olabilirler ancak göremedikleri şey, toplumdan daha fazla tecrit olmaları ve tepki görmeleri.
Kızıl Goncalar gibi bir dizinin yayınlanması ve çok kısa sürede en çok izlenilen dizi haline gelmesi bunun bir göstergesi.
Mesele sadece bir yapımcının cesur tavrıyla sınırlı değildir. Ortaya koyulan senaryonun milyonlarca alıcısı vardır.
Türk milleti, AKP sayesinde “tarikat gerçeğini” çok yakından tanımış, Atatürk’ün “tekke ve zaviyeleri” kapatmasının nasıl bir iyilik olduğunu, tarikatın olduğu yerde ulusun olamayacağını görmüştür.
Böyle bir toplumsal yapı oluştuktan sonra herhangi bir yaptırım da süreci tersine çeviremez.
Diziyi ihbar eden İsmailağacılar çok zengin. Devletin her türlü imkanı da ellerinin altında. Çeksinler bir dizi.
Tarikatların aslında ne kadar iyi ve hayırsever olduğunu anlatsınlar. Topluma “milli ve manevi değer” enjekte etsinler. Bakalım kaç kişi izliyormuş?