Tayyip Erdoğan, dün Antalya ziyaretinde şu sözleri sarf etti:
“Türk Bayrağı’ndan, Türk kavramından nefret edenlerle mücadelemizin süreceği bir seçimi yaşayacağımızı şimdiden söylüyorum.”
DEVA Partisi’nin Genel Başkan ve yardımcısı düzeyinde çift dikiş halinde sergilediği Türk düşmanı duruş, İyi Parti’nin cılız itirazı dışında, muhalefet tarafından sessizlikle geçiştirilmişti.
Erdoğan’ın sözleri bu yüzden tam bir siyaset golüdür.
Sıradan turistin bile ayaküstü sohbetle yarım saatte anlayabileceği üzere, AKP’nin temel stratejisinde 2015’ten itibaren köklü bir değişim başladı. AKP, gerçekte hiç vazgeçmediği Türk düşmanı, ümmetçi-bölücü ideolojisine rağmen milliyetçi söyleme sarıldı. Çünkü buna mecburdu.
AKP’nin, baş edemediği bu en büyük düşmanı milliyetçiliği evcilleştirmek ve bu alanda mevziyi kapatmak uğruna yardımına koşan da MHP oldu. MHP, AKP’ye bir anlamda milliyetçiliğin lisansını satmıştı.
Akşener’in öncülük ettiği siyâsî hareket, işte bu Saray darbesine doğan tepkiden moment almıştı. Yeni kurulan İyi Parti’nin, CHP ile Millet İttifakı adı altında cepheleşmesi bu bakımdan yeni değildi. Millet İttifakı, aslında CHP-MHP tabanlarının 2015 öncesinde doğal olarak geliştirdiği Atatürkçü ittifakın yeni tezahürüydü.
6’lı masa ise, Atatürkçü ideolojik ortaklaşmanın dışında, kabaca tek adamlığa son verecek ve parlamenter sisteme dönüşte mutabık aktörleri de içeren daha geniş bir çatı olacaktı. Olacaktı diyorum, çünkü şu ana kadar bu rolü aşacak hemen her şeye sahne oldu. Ama bundan fazlası oldu.
Bugün 6’lı masa, Türk siyasetinde hiçbir ağırlığı olmayan iki eski AKP’linin ve bunların seçmende anlamlı bir karşılığı halen tespit edilemeyen partilerinin herkesten çok söz hakkına sahip olduğu bir Deli Dumrul vakası.
CHP’nin ölüsü %20. İyi Parti ise, toy haliyle yetersiz katıldığı ilk seçimde %10’u buldu. Ama 6’lı masa denince tüm mikrofonların Davutoğlu ve Babacan’a uzatılması garip değil mi? Halk TV’de bile bunlardan çok DEVA ve Gelecek partilerine yer veriliyor.
Biri 1921 Anayasası der, öbürü seçilecek Cumhurbaşkanının her hareketinde 6’lı masanın ağzına bakmasını talep ederken, iş döndü dolaştı, varacağı yere geldi: Türk düşmanlığına.
Tayyip Erdoğan, muhalefet cenahından aldığı böyle bir pası gole çevirmesin de ne yapsın? 2015’ten sonra MHP’yi yanına alıp milliyetçilik yapmak, Midyat’ta milliyetçiliği ayaklar altına almanın bedelini ödemek istemeyen Erdoğan için bir mecburiyetti.
Hasılıkelam, soda şişesinde bile Türk görmeye tahammülü olmayan, Türk tarihinin görüp görebileceği en büyük Türk düşmanı Erdoğan, Türklüğü kaşımaması gerektiğini artık biliyor. Yani oyunu kurallarına göre oynuyor.
Dolayısıyla Erdoğan gibi bir siyaset simsarının DEVA’nın falsosunu affetmesini beklemek saflık olurdu.
Fakat muhalefetteki durumu saflıkla açıklamak ne kadar mümkün? Erdoğan’ın yanında yıllar boyu siyaset yapıp hiç özeleştiri vermemek bir yana…
Eski AKP’lilerin Erdoğan’ın pragmatizminden hiç ders almamış olması ne kadar mümkün? Kazanmak isteyen, AKP’yi iktidardan indirmek isteyen, AKP’ye böyle pas atar mı?
Yoksa asıl amaç, sureti haktan görünüp oturdukları muhalefet cephesinin kaybetmesini garanti altına almak mı?
Öyle ya… CHP, bunların gönlünü hoş ede ede, neredeyse Roswell’deki UFO’dan bile helallik isteyecek hale geldi. Muhalefet bunların yüzünden aynada kendini tanıyamaz hale geldi. Ama paşazâdeler, burnundan kıl aldırmıyor. Türklük kaldırılacakmış!
İster istemez sormak durumunda kalıyoruz. Babacan başta olmak üzere eski AKP’liler, gerçekten “eski” AKP’li mi?