Devlet Bahçeli ve MHP 154 kişilik bir liste yayınlamış. Bunları MHP ve milliyetçilik düşmanı ilan etmiş. Güya suç duyurusunda bulunulmuş bir de. Olay gündem olunca bazı MHP’li hesaplar da “başlarına bir şey gelirse sorumlu biz değiliz, suç bizim üstümüze atılabilir” tarzı tehditleri hemen yinelemiş.
Bahçeli bu liste ile ilgili şöyle bir açıklama yaptı: “Bazı çevreler MHP’ye suçlamalarda bulundu. Bu dosyalar elimizdedir. O 154 kişinin hangi gün, hangi saatte, kimlerle ne konuştukları elimizdedir. Bu dosya gün geldiğinde eyleme de geçecektir. Bu eylem hukuk zemininde olacaktır.”
Hukuk zemininde eyleme geçeceklermiş. Bu üslubun, bu tarzın, hukuk ile ne alakası olabilir hepimiz biliyoruz. İnsanları aptal yerine koymayın, eski defterleri açtırtmayın.
Bahçeli’nin kastettiği “suçlamalar” Sinan Ateş cinayeti ile ilgili olan yazılıp çizilenler belli ki. Listede daha çok muhalif denen kanallarda ekranlara çıkan çeşitli yorumcular var. Ancak hiç AKP’li yok. Hiç DEM’li de yok. Demek ki Bahçeli’nin ifadesiyle “Türk milliyetçiliğinin” düşmanı AKP’li ve DEM’li yokmuş.
Mesela listede “Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldım” diyen birini göremedim. Veya “Türk diye bir ırk yoktur, uydurmadır” diyeni de göremedim.
Bahçeli’nin listesinin elbette ki Türk Milliyetçiliği ile hiçbir alakası yok. Mesele Sinan Ateş cinayeti ve davası ile ilgili. İyi ama bu cinayeti bir koz olarak kullanıp, Bahçeli’yi köşeye sıkıştıran kim? AKP değil mi? O zaman kendi ortaklarını ve muhataplarını hedef almaya neden cesaret edemiyor?
İktidar bloğunda MHP ve AKP kavgası var diye, MHP 154 kişilik tehdit listesi oluşturuyor. Kabak yine başkalarının başına patlıyor.
Cesaret Türk’ün tıynetidir. Gerçekten de cesur olan bir insan da oraya buraya tehditler ve hakaretler yağdırmaz. Zaten bu tür kişiler en çok korktukları kişilerin adını ağızlarına alamazlar. Tayyip’e laf edemeyen Bahçeli, Nevşin Mengü ile falan uğraşıyor.
Sinan Ateş cinayeti, AKP-MHP gerilimini büyük bir çatışmaya dönüştürebilir. Bu işin MHP’nin söylediği gibi Türk milliyetçiliği ile alakası yok. MHP ne zamandan beri Türk milliyetçiliğini temsil eder olmuş?
Türk milliyetçiliğini savunmak hakikaten gerekiyor. Ancak bunun ilk yolu bugünkü AKP işbirlikçisi MHP idaresini Türk milliyetçiliğinden uzak tutmaktır. MHP “Türk milliyetçiliği” yapamaz, yapsa yapsa AKP ile birlikte “Bu Millet milliyetçiliği” yapabilir.
80 öncesi Türkiye’de yaşanan, ABD’nin ve diğer emperyalistlerin kışkırttığı katliam hezeyanlarından miras tedhişçi, tehditçi ve tetikçi zihniyeti günümüze taşımaya çalışan kimse ağzına Türklüğü alamaz!
“Ülkü” kutsal bir kavramdır. Ziya Gökalp’taki “mefkûrecilik” ifadesi, Atatürk ve Cumhuriyet döneminde “Ülkü” olarak devam etmiştir. Ülkü ve ülkücülük ismi yıllarca kirletilmiş olabilir ancak artık gerçek ülkücüler de büyük bir mücadeleye girerek, bu ismi tehditçiye, tedhişçiye, tetikçiye bırakmayacaktır.
154 kişilik lisede adı olan İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ülkücü ismini kirletenlere şöyle seslendi:
“Çok bir şey söylemek istemiyorum. Ayrıntıya girip hiç kimseyi mahcup etmek niyetinde de değilim. İçinde yetiştiğim camiayı üzmek, kırmak istemem. Ancak sabrın da bir sınırı var. Sözlerimin muhatapları maziyi paylaştığım insanlar değil, eline dava arkadaşlarının kanı bulaşmış alçaklardır. Hayatım boyunca bölücü, liberal, marksist ve fetöcü diye hiç anılmadım. Bütün ömrümce anıldığım ve gurur duyduğum tek bir sıfat var. Onu da öyle bir ayağa düşürdünüz ki, sizin yüzünüzden ve utancımdan kullanamıyorum…”
Ben Müsavat Dervişoğlu’nun sözlerini çok farklı bir politik çizgide ve ideolojide olmakla birlikte anlayabiliyorum. Ben de Türk sosyalistiyim. Deniz Gezmiş’in, Mahir Çayan’ın, Devrimci Gençliğin, Doğan Avcıoğlu’nun, Sultangaliyev’in temsil ettiği ulusal sol geleneği savunuyorum. Ama kendine sosyalist diyen emperyalizmin en has ajanlarını, Kürt şovenistlerini, halk düşmanlarını ve faşistleri gördükçe hicap duyuyorum.
Gerçek Türk milliyetçisi olmak isteyen gerçek ülkücülerin bu arınma mücadelesini desteklemeliyiz. Türkiye’de en büyük kuşatma içten olan kuşatmadır. İslamcılık adına da, ülkücülük adına da, solculuk adına da yıllarca ajanlık ve halk düşmanlığı yapanlar oldu. Ülkücüler için artık özeleştiriden de öte, gerçekten arınma zamanı gelmiştir.
Sinan Ateş’in mücadeleci eşi Ayşe Ateş’in MHP’nin dövdürdüğü gazetecilerden özür dilemek için sarf ettiği şu sözler gerçek ülkücülük için pusula olacaktır:
“Sinan’a ‘Senin iki tane çocuğun var, sen ne yapıyorsun? Bu çok çirkin, sana yakışmıyor, benim aklım almıyor’ dedim. O da ‘Yapmak zorundayım, Genel Merkezden talimat geliyor. Yapmazsam ceza keserler’ dedi. Bu olaylardan sonra tartıştık ve günlerce konuşmadık. Kısa süre sonra Sinan da görevden alındı. Belki de istedikleri şeyleri Sinan yapmadı ve o yüzden mi görevden alındı diye düşünüyorum.
O gazetecilerin hepsinden özür diliyorum. Onun adına özür diliyorum. Haklarını helal etsinler. O ahirete gitti. Onun dövdürdüğü bazı gazeteciler de bana çok destek oldu. Bizim dürüst ve namuslu gazetecilere ihtiyacımız var. Benim sesim oldular. Benim söyleyemediklerimi onlar söylediler. Bu olaylar keşke olmasaydı.”
Türkiye’nin en gerçek solcularından Uğur Mumcu 80 öncesinin en kanlı günlerinde “Çıkmaz Sokak” ve “Silah Kaçakçılığı ve Terör” kitapları ile sol veya sağ maskesi takmasına bakmaksınız, canavarın yüzüne karşı gerçek sıfatını haykırmıştı. Solculuğu veya devrimciliği mi azaldı? Hayır, tam tersi gerçek devrimci aydın olarak tarihe geçti. Çünkü şehitliği bile göze almış, hangi mahalleden olursa olsun ihanet içinde olan herkese savaş açmıştı.
Müsavat Dervişoğlu ve Ayşe Ateş’in samimi özeleştirileri ve mücadeleleri de onların ülkücülüklerinden götürmez tam tersine onları gerçek ülkücü yapar. Eğer bugün samimi bir ülkücü varsa tam da bu mücadelenin içinde olmalıdır.
Tehditçilik, tedhişçilik, tetikçilik ülkücülük değildir. Ülkücülüğe bir kumpas, bir tuzak, bir suikast varsa bunun da faili, ülkücü sıfatını bir şekilde gasp etmiş tehditçiler, tedhişçiler ve tetikçilerdir. 50 yıldır devam eden ajan kumpası, tuzağı, suikastı artık bu kuşakla bitmelidir. Ülkü ve ülkücü sözcükleri Atatürk zamanındaki temiz manasına yeniden kavuşmalıdır.