CHP’nin AKP karşıtlığı ile HDP karşıtlığı arasındaki imtihanı
Başlıkta Halide Edip’in “Türk’ün Ateşle İmtihanı”ndan alıntı yaparak başladık.
CHP’nin yeni yönetimi, eskisine göre daha belirgin bir şekilde HDP ile işbirliğini pekiştirmekten de öte, giderek HDP’leşmeye başladı. HDP’nin yerel yönetimler özerklik şartı ve özyönetim talebi, öz savunma programı, ana programında yer almasa bile HDP’nin çizgisinin belirlendiği PKK’nın taktiksel planında yer almaktadır. HDP’nin de bu taktik hedeflere karşı çıktığını belirtir tek bir açıklaması, uygulaması yoktur. Stratejik hedef ise KCK planı doğrultusunda, beş parçalı “Kürdistan”ın (Türkiye, Irak, Suriye, İran ve Kafkasya) birleştirilmesidir. HDP, KCK’nın bu hedefine de karşı çıkmamaktadır.
Bu nedenle HDP ile mutlak bir işbirliğine giden CHP yönetimi, Türkiye’nin üniter bütünlüğü ve Altı Ok’la antagonist olarak zıtlaşmaktadır. Atatürk’ün kurduğu parti, artık Onuncu Yıl Marşı’nı bile kabullenemeyen bir çizgiye gelmiştir. Onuncu Yıl Marşı, CHP marşları arasından çıkarılmış, yerine İzmir Marşı getirilmiştir. Kurtuluş Savaşı dönemi marşı savunulmakta ancak Türklüğe vurgu yapan ve kuruluş döneminin marşı olan Onuncu Yıl Marşı dışlanmaktadır.
HDP ile açık bir protokol ile işbirliğine giden bir CHP merkezine karşı, CHP’nin Altı Okçu tabanı ayrılacaktır. Diğer taraftan ise AKP karşıtlığında çelikleşmiş CHP tabanı, mutlak bir karşı duruş sergilemektedir. Bu iki karşıtlığın birinden diğerini seçmek, Altı Okçu CHP’li için “kırk katır mı kırk satır mı” anlamında bir tercihtir. Bu durumda ortadaki boşluk, Altı Okçu çizgide yer alan bir parti saflarına geçme noktasında görülmektedir. Diğer taraftan AKP’nin HDP ile kayyımlar konusunda, af konusunda ve anayasanın yeniden yazılarak Türklük kavramının yerine anayasal vatandaşlık getirilmesi taleplerinde HDP ile uzlaşabilme noktası, özellikle İstanbul seçimlerinin kazanılması için temel bir taktik hedef olarak görülmektedir.
Bu durumda AKP ile protokolünü hiçbir şekilde sorgulamayan ve stratejik hedefini AKP ile aynılaştıran MHP, HDP ile yapılan işbirliğine görünüşte karşı çıksa bile pratikte katılacak ve onaylayacaktır.
***
Terörü mü PKK’yı mı lanetlemeli?
“Terörü lanetliyorum” sözünü CHP eski başkanı sık sık kullanır ama bir türlü “PKK’yı lanetliyorum” diyemezdi. Bunun gerekçesi olarak da “örgüt propagandası yapmamak için ismini telaffuz etmiyorum,” derdi.
Oysa, HDP de “terörü lanetlemektedir” ama onlar için PKK terörist olmadığı için terörü lanetlerken IŞİD’i, El Nusra’yı, El Kaide’yi ve hatta Türkçü grupları lanetlemekle eş anlamlı oluyordu. Hatta “devlet terörü”nü de bu kavram içine yerleştirmektedirler.
Son şehitlerimize baş sağlığı diledikten sonra, açıklıkla PKK’nın organize bir saldırısıyla gerçekleşmiş bir eylem sonucu şehit edilen askerlerimiz, rahmet dilenecek değerlerimizdir. Arkasından, “terörü lanetliyoruz” demek, aslında şehitlerimize baş sağlığı dilemeyi olumsuzlayan bir ifadedir. Açıklıkla, PKK’nın kendi saldırısı olduğunu övünerek vurguladığı bir noktada, PKK ismini anmayarak uzak bir terör kavramına gönderme yapılarak sorumluluktan kaçılmaktadır.
Bu olgu da, Altı Okçu CHP’lilerin politikasıyla PKK’yı lanetleyemeyen yönetim arasında bir kopukluk söz konusudur. PKK’yı lanetleyememek, hem Kılıçdaroğlu’nun hem de Özgür Özel’in ortak söylemidir. Bu söylemle dün HDP, bugün de DEM ile yollarını ayırmamakta, daha doğrusu onların politik olarak kuyruğuna takılmaktırlar. HDP de şehitler için baş sağlığı dilerken, genel olarak kendi şehitleri anlamında, onlara da baş sağlığı dilemektedir.
Kuzey Irak’taki tepelerde Türkiye’nin sınır korumak için kurulmuş karakollara yapılan sistematik saldırının arkasında birkaç düşünce vardır. Birincisi, bu tip saldırılardan ve şehitlerden sonra, “artık bu savaş ve şehit vermeler bitsin. Gariban, yoksul çocukların ölümü sona ersin” biçiminde iyi niyetli gözüken ancak aslında “Açılım” söylemleri olan açıklamalar gelmektedir. Aslında amaç, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde sınır dışına taşmış Türk askerinin tekrar sınırına çekilmesidir.
Aslında Türkiye’nin Irak ve İran sınırları dağların üstünden geçtiği için, fiilen bir anlam ifade etmemektedir. Türk Ordusu, bu nedenle bu dağ kuşağının en güney ucunda karakollar kurarak sınır güvenliğini sağlamaktadır. Bu bölgede Pamukoğlu Paşa’nın söylediği gibi, karakol kurmak saldırıya açık olunduğu için taktiksel olarak yanlıştır. Bu bölgenin güvenliğini sağlamak için karakollar yerine sürekli hareket halindeki birliklere dönülmelidir.
Son saldırının birkaç stratejik hedefi var görünmektedir. Birincisi, Türkiye’yi tekrar açılım sürecine sokmaktır. İkincisi, AKP ile DEM arasındaki üstü kapalı seçim ittifakının önünü kesmektir.
Kesinlikle, “PKK’nın reklamını yapmayalım, adını ağzımıza almayalım” söylemiyle PKK’ya karşı bir tavrın yükselmesi engellenmek istenmekte ve PKK yerine terör lanetlenmektedir. Bu, CHP’yi HDP ile söylem ve eylem bazında bütünleşmeye götürür. HDP’lilerin oylarını alalım derken, eldeki de yitirilecektir. Bu tarz bir politika CHP’nin Atatürkçü tabanını CHP’den koparak İyi Parti’ye geçirecektir.
Son saldırı, PKK/YPG kıyafeti içinde ABD saldırısıdır. Birincisi, Türkiye’nin İsrail politikasına yanıttır. İkincisi, İsveç’in NATO üyeliğine kabulü içindir. Üçüncüsü, seçimler öncesi hem CHP’nin hem de AKP’nin HDP ile destek teması politikasıyla HDP seçmeninden oy alabilme politikasının önünü kesmektir.
Bu saldırının en büyük etkisi İstanbul yerel seçimlerinde görülecektir. CHP’nin DEM ile ittifakını ortadan kaldıracaktır, kaldırmıyorsa da CHP’nin Atatürkçü tabanı İyi Parti’ye yönelecektir. İyi Parti, gerek AKP gerekse HDP karşıtı konumuyla CHP’den kopacak tabanın tek adresidir.
Dört partinin ortak metnine CHP ve HDP imza atmamıştır. CHP, ayrı bir metin hazırlamıştır. Ancak burada bir “uyanıklık” yapılmıştır. İlk metinde “terörist PKK” lanetlenirken, CHP’nin metninde “terör” lanetlenmektedir, PKK sözcüğü geçmemektedir. Bu, CHP’nin en büyük açığıdır. Diğer dört partiden ayrılmasının nedeni, PKK’ya “terörist” diyemeyerek HDP ile ortak bildiri yayınlamasa bile HDP’nin yanına düşmektedir.
CHP, HDP tabanını yitirmemek için PKK’yı adeta yasaklı bir kelime haline getirmiştir. Halbuki, PKK’yı lanetlemek ve ABD-PKK işbirliğini eleştirmek, bugün AKP’ye vurulabilecek en büyük darbedir.
CHP, Altı Ok konusunda mücadele ettiğini, üniter devleti savunduğunu, laikliği ve cumhuriyeti savunduğunu vurgulamalıdır. Ancak bu şekilde AKP ve MHP’nin saldırılarına yanıt verilebilir. Ancak CHP, HDP tabanından oy alma kaygısıyla bunu bir türlü yapmamakta, hatta HDP’nin saflarında hizalanmaktadır. Yalnızca AKP karşıtlığıyla siyaset yapmak CHP’yi dar bir alana sıkıştırmakta ve sığ bir perspektife sokmaktadır.
(Bu yazının ilk bölümü 12 şehit verdiğimiz PKK saldırısından önce yazılmıştır.)